Karadeniz'den gelip Boğaz'ı ve Marmara'yı istila eden buz orduları… “İstanbul Boğazı donmuş, Sarayburnu’ndan Üsküdar’a yürüyerek geçenler olmuş!’’ İstanbulluların özellikle soğuk havalarda ve kar olanca şiddetiyle yağarken birbirlerine bir şehir efsanesi olarak anlattıkları, kulaktan kulağa yayılmış bu hikâye, genellikle “Hadi canım, uydurma…’’ ya da “Vay canına! Gerçek mi acaba?’’ nidaları ve sorularıyla karşılanır.
Kitap, İstanbul’un tarihi boyunca yaşadığı en zor kışların bir özetiyle başlıyor. Örneğin, 378 yılında Haliç’in bazı bölgeleri buz tutmuş, 763 yılında Galata’dan Üsküdar’a kadar deniz donmuş, 1689’da hem de haziran ayında fırtına nedeniyle 500 kişi ölmüş, 1928 yılında yine Boğaz’ı buz kütleleri istila etmiş. Yazar, bir yıl sonra yaşanan felaketin habercisi olarak yorumluyor 1928 kışını.
5 Ocak 1929’ da başlayıp 12 Mart’ a kadar aralıksız 55 gün sürekli yağan kar, Haliç'in donan suları, Levent ve Mecidiyeköy'e inen kurt sürüleri, Erenköy ve Göztepe'de demiryolu hattının iki yanına yığılmış 2-3 metre yüksekliğinde kardan duvarlar, Tatavla yangını, odun, kömür ve taksi fiyatlarında birdenbire görülen artış, ekmek kıtlığı, donarak ölen evsiz barksızlar, kar fıkraları, nükteleri, 'nerede o eski kışlar' diyen köşe yazıları...
7 Ocak’ta kar başlıyor, fırtınayla birlikte büyük hasar yaşanıyor.9 Ocak’ta iki yük gemisi Tophane’de çarpışıyor. 21 Ocak’ta o zamanlar köy olan Çamlıca, Dudullu, Bakkalköy’e aç kalan kurt ve domuz sürüleri iniyor. Aynı gün akşam saatlerinde Tatavla yani bugünkü Kurtuluş’ta büyük bir yangın başlıyor ve 216 ev yanıyor. 2 Şubat’ta şehirde hayat tamamen duruyor. Kar fırtınası nedeniyle vapur ve tren seferleri yapılamıyor, akşam kar kalınlığı şehir içinde 1 metreye ulaşınca yürümek imkânsız hale geliyor. Şubatta insanlar evden çıkamıyor, cenazeler dahi gömülemiyor. Taksiler Karaköy’den Taksim’e 5 lira istemeye başlıyor. 5 Şubat’ta Eyüp’te kar altında kalan yağcılar mahallesi donma tehlikesi yaşıyor, son anda yetişen kurtarıcılar halka çay ve konyak vererek ısıtmaya çalışıyor.9 Şubat’ta efsanenin ilk halkası gerçekleşiyor ve haliç kısmen donuyor. Su boruları patlıyor, halk açlık ve hastalıktan kırılıyor. İstanbul halkı 28 Şubat sabahı uyandığında Boğaz’ın buzlar altında olduğunu görüyor. Varna sahillerinden gelen dev buz kütleleri Boğaz’ı kullanılmaz hale getiriyor. 12 Mart’a kadar süren kâbus günleri Şeker Bayramı’nın ilk günüyle birlikte sona eriyor.
Kulaktan kulağa anlatıla anlatıla bir şehir efsanesi haline gelmiş 1929 Kışı'nın amatör ve profesyonel fotoğrafçıların objektiflerine takılmış görüntülerden, Cengiz Kahraman'ın dönemin gazete ve dergilerinden yedi yıl süren uzun bir araştırma ve derleme süreci sonucunda bir vakanüvis titizliğiyle hazırladığı bu fotoğraf albümünde, dönemin gazete ve dergilerde çıkmış haberlerden dönemin havasını daha iyi yansıtabilmek kaygısıyla, o günün dili de olabildiğince korunmuş keyifli bir metin, karikatürler ve devrin tanıklarının çeşitli izlenimleri fotoğraflara eşlik ediyor. Kendi başlarına da büyük değer taşıyan fotoğraflar sayesinde, hem o “en uzun kış”a tanıklık ediyor, hem de bugün pek çoğunun yerinde yeller esen yapıların arasında dolaşıyoruz.
“1929 Kışı Bir Şehir Efsanesi” fotoğraf albümü soğuk ve karın, hatta yaşanan kimi trajedilerin şehir ve insanlar tarafından nasıl bir eğlenceye dönüştürüldüğünün en güzel örneklerini içinde barındırıyor. Okuyucuyu, tarihe geçmiş ve “efsane ”nin oluşmasına katkıda bulunmuş eski İstanbul kışları hakkında kısaca bilgilendirebilmek için, metnin başlangıcında 1929’a gelinceye kadar yaşanmış büyük kışların kısa bir kronolojisi de yer alıyor.
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları onlarca yıldır kulaktan kulağa dolaşarak adeta bir şehir efsanesine dönüşen 1929 kışını bir fotoğraf albümüyle tarih meraklılarının beğenisine sunuyor.
Kitap, İstanbul’un tarihi boyunca yaşadığı en zor kışların bir özetiyle başlıyor. Örneğin, 378 yılında Haliç’in bazı bölgeleri buz tutmuş, 763 yılında Galata’dan Üsküdar’a kadar deniz donmuş, 1689’da hem de haziran ayında fırtına nedeniyle 500 kişi ölmüş, 1928 yılında yine Boğaz’ı buz kütleleri istila etmiş. Yazar, bir yıl sonra yaşanan felaketin habercisi olarak yorumluyor 1928 kışını.
5 Ocak 1929’ da başlayıp 12 Mart’ a kadar aralıksız 55 gün sürekli yağan kar, Haliç'in donan suları, Levent ve Mecidiyeköy'e inen kurt sürüleri, Erenköy ve Göztepe'de demiryolu hattının iki yanına yığılmış 2-3 metre yüksekliğinde kardan duvarlar, Tatavla yangını, odun, kömür ve taksi fiyatlarında birdenbire görülen artış, ekmek kıtlığı, donarak ölen evsiz barksızlar, kar fıkraları, nükteleri, 'nerede o eski kışlar' diyen köşe yazıları...
7 Ocak’ta kar başlıyor, fırtınayla birlikte büyük hasar yaşanıyor.9 Ocak’ta iki yük gemisi Tophane’de çarpışıyor. 21 Ocak’ta o zamanlar köy olan Çamlıca, Dudullu, Bakkalköy’e aç kalan kurt ve domuz sürüleri iniyor. Aynı gün akşam saatlerinde Tatavla yani bugünkü Kurtuluş’ta büyük bir yangın başlıyor ve 216 ev yanıyor. 2 Şubat’ta şehirde hayat tamamen duruyor. Kar fırtınası nedeniyle vapur ve tren seferleri yapılamıyor, akşam kar kalınlığı şehir içinde 1 metreye ulaşınca yürümek imkânsız hale geliyor. Şubatta insanlar evden çıkamıyor, cenazeler dahi gömülemiyor. Taksiler Karaköy’den Taksim’e 5 lira istemeye başlıyor. 5 Şubat’ta Eyüp’te kar altında kalan yağcılar mahallesi donma tehlikesi yaşıyor, son anda yetişen kurtarıcılar halka çay ve konyak vererek ısıtmaya çalışıyor.9 Şubat’ta efsanenin ilk halkası gerçekleşiyor ve haliç kısmen donuyor. Su boruları patlıyor, halk açlık ve hastalıktan kırılıyor. İstanbul halkı 28 Şubat sabahı uyandığında Boğaz’ın buzlar altında olduğunu görüyor. Varna sahillerinden gelen dev buz kütleleri Boğaz’ı kullanılmaz hale getiriyor. 12 Mart’a kadar süren kâbus günleri Şeker Bayramı’nın ilk günüyle birlikte sona eriyor.
Kulaktan kulağa anlatıla anlatıla bir şehir efsanesi haline gelmiş 1929 Kışı'nın amatör ve profesyonel fotoğrafçıların objektiflerine takılmış görüntülerden, Cengiz Kahraman'ın dönemin gazete ve dergilerinden yedi yıl süren uzun bir araştırma ve derleme süreci sonucunda bir vakanüvis titizliğiyle hazırladığı bu fotoğraf albümünde, dönemin gazete ve dergilerde çıkmış haberlerden dönemin havasını daha iyi yansıtabilmek kaygısıyla, o günün dili de olabildiğince korunmuş keyifli bir metin, karikatürler ve devrin tanıklarının çeşitli izlenimleri fotoğraflara eşlik ediyor. Kendi başlarına da büyük değer taşıyan fotoğraflar sayesinde, hem o “en uzun kış”a tanıklık ediyor, hem de bugün pek çoğunun yerinde yeller esen yapıların arasında dolaşıyoruz.
“1929 Kışı Bir Şehir Efsanesi” fotoğraf albümü soğuk ve karın, hatta yaşanan kimi trajedilerin şehir ve insanlar tarafından nasıl bir eğlenceye dönüştürüldüğünün en güzel örneklerini içinde barındırıyor. Okuyucuyu, tarihe geçmiş ve “efsane ”nin oluşmasına katkıda bulunmuş eski İstanbul kışları hakkında kısaca bilgilendirebilmek için, metnin başlangıcında 1929’a gelinceye kadar yaşanmış büyük kışların kısa bir kronolojisi de yer alıyor.
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları onlarca yıldır kulaktan kulağa dolaşarak adeta bir şehir efsanesine dönüşen 1929 kışını bir fotoğraf albümüyle tarih meraklılarının beğenisine sunuyor.
Category
🦄
Yaratıcılık