#MustafaİslamoğlununHataları
https://mustafa1senyurt.wordpress.com/2015/02/20/mustafaislamoglununhatalari/
videonun sonlarına doğru Hazreti Süleymanın emrine cinlerin verilmediğini söylüyor 7:00 dan itibaren dikkatli izleyin
cevap Kurandan;
NEML SURESİ 16-17
16. Süleyman Davud'a vâris oldu ve dedi ki: Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi ve bize her şeyden (nasip) verildi. Doğrusu bu apaçık bir lütuftur. Allah Teâlâ, peygamberi Süleyman (a.s.)’a büyük nimetler vermiş, bu arada kuşların dilini anlama kabiliyetini de -mucize olarak- lütfetmiştir.
17. Süleyman'ın, cinlerden, insanlardan ve kuşlardan müteşekkil orduları toplandı; hepsi birarada (onun tarafından) düzenli olarak sevkediliyordu.
Enbiya suresi 78-82
78. Davud ve Süleyman'ı da (an). Bir zaman, bir ekin konusunda hüküm veriyorlardı: bir gurup insanın koyun sürüsü, geceleyin başıboş bir vaziyette bu ekinin içine dağılıp ziyan vermişti. Biz onların hükmünü görüp bilmekte idik. Tefsirlerde anlatıldığına göre, ekin sahibi ile koyun sürüsü sahipleri arasındaki davada hakimlik yapan Davud ile Süleyman, farklı hükümler vermişler idi. Hz. Davud, tahrip edilen ekinin kıymetinin, koyunların kıymetine denk olduğunu göz önüne alarak, koyunların ekin sahibine tazminat olarak verilmesine hükmetmişti. Oğlu Süleyman ise, şu hükme varmıştı: Ekin tarlası koyun sahiplerine verilmeli, onlar, ziyandan önceki haline gelinceye kadar tarlanın bakımını üslenmelidirler. Koyunlar da tarla sahibine verilmeli, tarlası eski bakımlı haline gelinceye kadar bu koyunların sütünden, yününden ve kuzularından yararlandırılmalıdır. Hz. Davud, oğlunun bu ictihadını beğenerek kendi görüşünden vaz geçmişti.
79. Böylece bunu (bu fetvayı) Süleyman'a biz anlatmıştık. Biz, onların her birine hüküm (hükümdarlık, peygamberlik) ve ilim verdik. Kuşları ve tesbih eden dağları da Davud'a boyun eğdirdik. (Bunları) biz yapmaktayız. Kur’an-ı Kerim’in birçok yerinde güneş, ay gece, gündüz, denizler, dağlar gibi tabiî varlık ve olayların insana müsahhar kılındığı, boyun eğdirildiği ifade buyurulur; maksat, bundan, insanların istifadesine sunulduğunu anlatmak ve insanların bunlardan olabildiğince yararlanmasını öğütlemektir. Dağların tesbihi bütün tabiî varlıklar gibi onların da, en ufak bir sapma göstermeksizin ilâhî kanuna boyun eğmeleri veya bizim anlamadığımız bir dil ile Allah’ı anıp tenzih etmeleri şeklinde anlaşılabilir.
80. Ona, savaş sıkıntılarınızdan sizi koruması için zırh yapmayı öğrettik. Artık şükredecek misiniz?
81. Süleyman'ın emrine de kasırga (gibi esen) rüzgârı verdik; onun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere doğru eserdi. Biz herşeyi biliriz.
82. Şeytanlar arasından da, onun için dalgıçlık eden (ve inciler çıkaran) ve bundan başka işler görenler vardı. Biz onları gözetim altında tutuyorduk.
https://mustafa1senyurt.wordpress.com/2015/02/20/mustafaislamoglununhatalari/
videonun sonlarına doğru Hazreti Süleymanın emrine cinlerin verilmediğini söylüyor 7:00 dan itibaren dikkatli izleyin
cevap Kurandan;
NEML SURESİ 16-17
16. Süleyman Davud'a vâris oldu ve dedi ki: Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi ve bize her şeyden (nasip) verildi. Doğrusu bu apaçık bir lütuftur. Allah Teâlâ, peygamberi Süleyman (a.s.)’a büyük nimetler vermiş, bu arada kuşların dilini anlama kabiliyetini de -mucize olarak- lütfetmiştir.
17. Süleyman'ın, cinlerden, insanlardan ve kuşlardan müteşekkil orduları toplandı; hepsi birarada (onun tarafından) düzenli olarak sevkediliyordu.
Enbiya suresi 78-82
78. Davud ve Süleyman'ı da (an). Bir zaman, bir ekin konusunda hüküm veriyorlardı: bir gurup insanın koyun sürüsü, geceleyin başıboş bir vaziyette bu ekinin içine dağılıp ziyan vermişti. Biz onların hükmünü görüp bilmekte idik. Tefsirlerde anlatıldığına göre, ekin sahibi ile koyun sürüsü sahipleri arasındaki davada hakimlik yapan Davud ile Süleyman, farklı hükümler vermişler idi. Hz. Davud, tahrip edilen ekinin kıymetinin, koyunların kıymetine denk olduğunu göz önüne alarak, koyunların ekin sahibine tazminat olarak verilmesine hükmetmişti. Oğlu Süleyman ise, şu hükme varmıştı: Ekin tarlası koyun sahiplerine verilmeli, onlar, ziyandan önceki haline gelinceye kadar tarlanın bakımını üslenmelidirler. Koyunlar da tarla sahibine verilmeli, tarlası eski bakımlı haline gelinceye kadar bu koyunların sütünden, yününden ve kuzularından yararlandırılmalıdır. Hz. Davud, oğlunun bu ictihadını beğenerek kendi görüşünden vaz geçmişti.
79. Böylece bunu (bu fetvayı) Süleyman'a biz anlatmıştık. Biz, onların her birine hüküm (hükümdarlık, peygamberlik) ve ilim verdik. Kuşları ve tesbih eden dağları da Davud'a boyun eğdirdik. (Bunları) biz yapmaktayız. Kur’an-ı Kerim’in birçok yerinde güneş, ay gece, gündüz, denizler, dağlar gibi tabiî varlık ve olayların insana müsahhar kılındığı, boyun eğdirildiği ifade buyurulur; maksat, bundan, insanların istifadesine sunulduğunu anlatmak ve insanların bunlardan olabildiğince yararlanmasını öğütlemektir. Dağların tesbihi bütün tabiî varlıklar gibi onların da, en ufak bir sapma göstermeksizin ilâhî kanuna boyun eğmeleri veya bizim anlamadığımız bir dil ile Allah’ı anıp tenzih etmeleri şeklinde anlaşılabilir.
80. Ona, savaş sıkıntılarınızdan sizi koruması için zırh yapmayı öğrettik. Artık şükredecek misiniz?
81. Süleyman'ın emrine de kasırga (gibi esen) rüzgârı verdik; onun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere doğru eserdi. Biz herşeyi biliriz.
82. Şeytanlar arasından da, onun için dalgıçlık eden (ve inciler çıkaran) ve bundan başka işler görenler vardı. Biz onları gözetim altında tutuyorduk.
Category
🗞
Haberler