• 7 yıl önce
Ebû Hureyre (ra) den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu:

“Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız!”

(Müslim, İman 93-94)

Sevgi, kuru bir sözden ibaret değildir, olmamalıdır.
Hiçbir sevgi tohumu sulanmadan yeşermez.
Mümin kardeşinin sevinç ve üzüntüsünü paylaşmak,
onlara yüreğimizde yer açmak olacaktır.
Belki de bu tohumun can suyu,
Yüreğimizde, çıkarcılığa dayanmayan, ön yargısız, beklentisiz bir sevgi yeşertebildiğimiz ölçüde imanımız kemal bulacaktır.

İman, Kur’ân-ı Kerîm’deki
tasviriyle kökü yerin derinliklerine işleyen,
gövdesi ve dalları göğe yükselmiş bir olgudur.
Çoğu zaman insanı varlığının bilincine yükselten
bir merdiven görevi üstlenir, tırmandıkça yücelteceğimiz,
indikçe alçalacağımız bir merdiven.

İman, Hz. Peygamber’e sorulan “en hayırlı amel hangisidir?” sorusunun cevabıdır.
Bir hadis-i şerifte, iman etmenin insanı dönüştüren özelliği, birbirine eklenen zincir halkalarını çağrıştıracak şekilde şöyle sıralanıyor;

iman-cennet- sevgi- selamlaşma.

Hz. Peygamber,
imanın kalpte yerleşmiş olmasının ölçüsünü
mümin kardeşini sevmek olarak belirlenmiştir.
İslam’a göre her işin başı ve ahiretin yegane geçerli akçesi olan iman ile sevgi arasındaki bağı en çarpıcı biçimde bu hadisinde dile getirmiş, konunun önemine binaen sözüne yemin ederek başlamıştır.

İman,
nasıl cennete girebilmenin vazgeçilmez şartı ise,
mümin kardeşini sevmek de kamil bir imana sahip olmanın biricik şartıdır.
Mümin,
kendisiyle aynı imanı paylaşan herkesi,
yine bu nedenle,
aynı Allah’a iman ettikleri için,
ırkına, rengine, yurduna ve diline bakmadan sevmek ve onlara karşı sorumluluk hissetmek durumundadır.
Görünürdeki bazı farklılıklar bu sevgiyi engelleyen değil,
renklendiren unsurlar olabilir ancak.
Kısaca, cennet anahtarı olan iman, sevgi üretmelidir.

Sevgi,
kuru bir sözden ibaret değildir, olmamalıdır.
Hiçbir sevgi tohumu sulanmadan yeşermez.
Mümin kardeşinin sevinç ve üzüntüsünü paylaşmak,
onlara yüreğimizde yer açmak olacaktır belki de bu tohumun can suyu.
Yüreğimizde, çıkarcılığa dayanmayan, ön yargısız,
beklentisiz bir sevgi yeşertebildiğimiz ölçüde imanımız kemal bulacaktır.

Hadis-i şerifimiz bizi bu limandan koparmayacak önemli bir dayanak sunmaktadır;
selamlaşma.
Selamı yaymak, selamlaşmayı âdet haline getirmek,
âdeti “selamün aleyküm” ile duaya dönüştürmek…
Selam, verenden alana bir iyi niyet ve güven mektubu sunmaktır.

Dostluk ve barışın,
karşılıklı konuşma ve anlaşmaya hazır oluşun ilk göstergesidir.

Dillerden gönüllere köprüler kurmaktır.
Selamı yaymak, sevginin sebebi, sevgi, imanın olgunluğunun temelidir.

Allâhümme ente’s-selâm, ve minke’s-selâm. Tebârekte yâ ze’l-celâli ve’l-ikram

“Allah’ım, Selâm olan sensin, esenlik de sendendir.

Sen celâl ve ikram sahibi yücesin.”

Önerilen