Göl içindeki kayalık alan
-Kayalardan genel ve detaylar
-Dalgıç Cumali Birol'un göle dalış yapması
-Göl altındaki görüntü ve detayları
-Cumali Birol ile röp.
-Van YYÜ Su Ürünleri Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş ile röp.
-Diğer detaylar
( BİTLİS -ÖZEL) BİTLİS
- Bitlis'in Adilcevaz ilçesinde Van Gölü'ne dalış yapan dalgıç Cumali Birol, gölün derinliklerinde yaşam alanlarının kalıntılarını tespit etmeye devam ediyor. Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü, Nemrut volkanik dağının patlaması sonucu oluşan ve sodalı suyuyla dikkat çeken 3 bin 713 kilometrekarelik alanıyla tıpkı bir deniz gibi uzanan uçsuz bucaksız sularının altında pek çok sır saklıyor. Kimilerine göre gölün mavi sularının altında kayıp uygarlıklar yatıyor, kimilerine göreyse devasa bir Van Gölü canavarı yaşıyor. Van Gölü sahiline yaklaşık 1.5 kilometre uzaklıkta bulunan Adilcevaz’ın Esenkıyı bölgesinde dalış yapan Cumali Birol, gölün altında yaşam belirtilerinin olduğunu ileri sürdü. Yaptığı dalışla ilgili açıklamada bulunan dalgıç Cumali Birol, “Van Gölü çalışmalarımız halen devam etmekte. Sizlerin de bildiği gibi 15 gün önce burada biri dalış yaptık. Bir su altındaki yapılara rastladık. Yaklaşık 2 bin 500 metrekarelik alanda bir yapıya rastlamıştık. Buradan geçerken yan tarafta bulunduğumuz Kuşadası Adilcevaz sınırları içerisinde. Kuşadası'nın da çok ilgimizi çeken bir unsur söz konusu oldu. Bir drone kaldırarak sizler de göreceksiniz ki her şeyi açık ve net. İnsan eli değdiği bu adanın kendiliğinden oluşan bir arada olmadığı izlenimi oldu bizde. Kuşadası'nın da gerek su altındaki çekimlerimiz, gerek su yüzeyindeki çekimlerimiz şunu gösteriyor bize. En azından buraya bir insan eli değdiği belli. Bu taşların sıradan bir taş oluşumu olmadığını gözlemlemekteyiz. Bu da şunu gösteriyor höyüğe benziyor. Ben en azından öyle bir yer düşünüyorum. Tabi bunu bilim adamları, gerek su altı arkeologları, gerek arkeologların bu işe daha önem vereceğini ve gelip burada bir inceleme yapacağını bizler inanıyoruz. Bizim işimiz sadece keşif. Van Gölü havzasının daha öncede dediğimiz gibi en iyi mikrobiyalitleri Adilcevaz sınırları içerisinde. Kale Adilcevaz sınırları içerisinde. Rus batığı Bitlis sınırları içerisinde. Ama Van’da da farklı mikrobiyalitler var. Van Gölü havzasını bir bütün olan olarak görüyoruz. Çünkü eğer o bütünlüğü sağlarsak, eğer bu bütünlük içerisinde buraları turizme açarsak hem dalış turizmine, hem inanç turizmine hem de kültür turları burada gerçekleşirse yörenin kalkınması özellikle Adilcevaz’ın son derece de buna ihtiyacı olduğunu söyleyebiliriz bir Adilcevaz olarak. Burada da Adilcevaz'ın gelişimine katkı sağlayacağına ben şahsın inanıyorum. İnşallah bu keşiflerimiz sonucu bir şeyleri elde ederiz gerek turizmde payı olsun, gerek se dalış turizmindeki dalış severlerin Adilcevaz’a daveti noktasında buradan da bir çağrı yapalım. İnşallah bunu da başaracağız” dedi.
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (Van YYÜ) Su Ürünleri Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş, “Yaklaşık 15 günlük önce Adilcevaz açıklarında kıyıdan yaklaşık 1- 1,5 kilometre açığında bir yerleşim yeri kalıntısına rastladığımız söylemiştik. Tabii daha sonraki 15 günlük süreç içerisinde Cumali Birol beyin girişimleriyle buradaki dalışlarımıza devam ettik. Şunu gördük ki 2 hafta önceki bulduğumuz yerleşim birimi kalıntıları aslında sandığımızdan çok daha büyük bir alan kapsıyor. Şu anda yaklaşık 4,5 kilometrekarelik tahmin ettiğimiz bir alan söz konusu. Buralar belli ki dışarıdan taşlar getirilmiş yürüme yolları yapılmış, duvarlar yapılmış. Bunların hepsinin kalıntıları var ve araştırdıkça ileriki günlerde daha farklı bulgular elde edeceğimize inanıyoruz. Bunların hepsi bu bölge için bir değerdir, bir fırsattır. Bunları dalış turizmine kazandırmamız lazım. Tabii öncelikle koruyarak da dalış turizmine kazandırmamız lazım. Dolayısıyla Van Gölü'nün daha birçok gizem içerdiğini inanıyoruz” dedi.
Şu an için buldukları yerleşim biriminin tarihçesi hakkında konuşmak için çok erken olduğunun altını çizen Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş, “Buranın kesin tarihi ile ilgili bilgiyi sanırım sualtı arkeologları ve tarihçilerin yapacağı çalışmalar ortaya çıkaracaktır. Fakat bizler şunu biliyoruz 600 bin yıllık bir geçmişe sahip olan Van Gölü su seviyesi son 6 bin yılda bu şekilde sabitlendi. Yani bundan 6 bin yıl öncesine gittiğimiz zaman Van Gölü'nün su seviyesi şimdi ki 1650 metrelik yüzey kodunun en az 100-150 metre aşağısında idi. Dolayısıyla bunun en az bin 2 bin yıllık bir geçmişe sahip olduğu kanaatindeyiz. Ama yine ifade edeyim sualtı arkeologları ve tarihçilerin yapacağı açıklamalar, çalışmalar konuya daha bir kesinlik katacaktır. Fakat Van Gölü'nün su seviyesi az önce ifade ettiğim gibi son 6 bin yıldır bu şekilde sabitlenmiş, bundan 6 bin yıl öncesi geriye gittiğimiz zaman su seviyesini şimdiki su seviyesinden 100-150 metre aşağıda olduğunu görüyoruz” şeklinde konuştu.
-Kayalardan genel ve detaylar
-Dalgıç Cumali Birol'un göle dalış yapması
-Göl altındaki görüntü ve detayları
-Cumali Birol ile röp.
-Van YYÜ Su Ürünleri Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş ile röp.
-Diğer detaylar
( BİTLİS -ÖZEL) BİTLİS
- Bitlis'in Adilcevaz ilçesinde Van Gölü'ne dalış yapan dalgıç Cumali Birol, gölün derinliklerinde yaşam alanlarının kalıntılarını tespit etmeye devam ediyor. Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü, Nemrut volkanik dağının patlaması sonucu oluşan ve sodalı suyuyla dikkat çeken 3 bin 713 kilometrekarelik alanıyla tıpkı bir deniz gibi uzanan uçsuz bucaksız sularının altında pek çok sır saklıyor. Kimilerine göre gölün mavi sularının altında kayıp uygarlıklar yatıyor, kimilerine göreyse devasa bir Van Gölü canavarı yaşıyor. Van Gölü sahiline yaklaşık 1.5 kilometre uzaklıkta bulunan Adilcevaz’ın Esenkıyı bölgesinde dalış yapan Cumali Birol, gölün altında yaşam belirtilerinin olduğunu ileri sürdü. Yaptığı dalışla ilgili açıklamada bulunan dalgıç Cumali Birol, “Van Gölü çalışmalarımız halen devam etmekte. Sizlerin de bildiği gibi 15 gün önce burada biri dalış yaptık. Bir su altındaki yapılara rastladık. Yaklaşık 2 bin 500 metrekarelik alanda bir yapıya rastlamıştık. Buradan geçerken yan tarafta bulunduğumuz Kuşadası Adilcevaz sınırları içerisinde. Kuşadası'nın da çok ilgimizi çeken bir unsur söz konusu oldu. Bir drone kaldırarak sizler de göreceksiniz ki her şeyi açık ve net. İnsan eli değdiği bu adanın kendiliğinden oluşan bir arada olmadığı izlenimi oldu bizde. Kuşadası'nın da gerek su altındaki çekimlerimiz, gerek su yüzeyindeki çekimlerimiz şunu gösteriyor bize. En azından buraya bir insan eli değdiği belli. Bu taşların sıradan bir taş oluşumu olmadığını gözlemlemekteyiz. Bu da şunu gösteriyor höyüğe benziyor. Ben en azından öyle bir yer düşünüyorum. Tabi bunu bilim adamları, gerek su altı arkeologları, gerek arkeologların bu işe daha önem vereceğini ve gelip burada bir inceleme yapacağını bizler inanıyoruz. Bizim işimiz sadece keşif. Van Gölü havzasının daha öncede dediğimiz gibi en iyi mikrobiyalitleri Adilcevaz sınırları içerisinde. Kale Adilcevaz sınırları içerisinde. Rus batığı Bitlis sınırları içerisinde. Ama Van’da da farklı mikrobiyalitler var. Van Gölü havzasını bir bütün olan olarak görüyoruz. Çünkü eğer o bütünlüğü sağlarsak, eğer bu bütünlük içerisinde buraları turizme açarsak hem dalış turizmine, hem inanç turizmine hem de kültür turları burada gerçekleşirse yörenin kalkınması özellikle Adilcevaz’ın son derece de buna ihtiyacı olduğunu söyleyebiliriz bir Adilcevaz olarak. Burada da Adilcevaz'ın gelişimine katkı sağlayacağına ben şahsın inanıyorum. İnşallah bu keşiflerimiz sonucu bir şeyleri elde ederiz gerek turizmde payı olsun, gerek se dalış turizmindeki dalış severlerin Adilcevaz’a daveti noktasında buradan da bir çağrı yapalım. İnşallah bunu da başaracağız” dedi.
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (Van YYÜ) Su Ürünleri Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş, “Yaklaşık 15 günlük önce Adilcevaz açıklarında kıyıdan yaklaşık 1- 1,5 kilometre açığında bir yerleşim yeri kalıntısına rastladığımız söylemiştik. Tabii daha sonraki 15 günlük süreç içerisinde Cumali Birol beyin girişimleriyle buradaki dalışlarımıza devam ettik. Şunu gördük ki 2 hafta önceki bulduğumuz yerleşim birimi kalıntıları aslında sandığımızdan çok daha büyük bir alan kapsıyor. Şu anda yaklaşık 4,5 kilometrekarelik tahmin ettiğimiz bir alan söz konusu. Buralar belli ki dışarıdan taşlar getirilmiş yürüme yolları yapılmış, duvarlar yapılmış. Bunların hepsinin kalıntıları var ve araştırdıkça ileriki günlerde daha farklı bulgular elde edeceğimize inanıyoruz. Bunların hepsi bu bölge için bir değerdir, bir fırsattır. Bunları dalış turizmine kazandırmamız lazım. Tabii öncelikle koruyarak da dalış turizmine kazandırmamız lazım. Dolayısıyla Van Gölü'nün daha birçok gizem içerdiğini inanıyoruz” dedi.
Şu an için buldukları yerleşim biriminin tarihçesi hakkında konuşmak için çok erken olduğunun altını çizen Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş, “Buranın kesin tarihi ile ilgili bilgiyi sanırım sualtı arkeologları ve tarihçilerin yapacağı çalışmalar ortaya çıkaracaktır. Fakat bizler şunu biliyoruz 600 bin yıllık bir geçmişe sahip olan Van Gölü su seviyesi son 6 bin yılda bu şekilde sabitlendi. Yani bundan 6 bin yıl öncesine gittiğimiz zaman Van Gölü'nün su seviyesi şimdi ki 1650 metrelik yüzey kodunun en az 100-150 metre aşağısında idi. Dolayısıyla bunun en az bin 2 bin yıllık bir geçmişe sahip olduğu kanaatindeyiz. Ama yine ifade edeyim sualtı arkeologları ve tarihçilerin yapacağı açıklamalar, çalışmalar konuya daha bir kesinlik katacaktır. Fakat Van Gölü'nün su seviyesi az önce ifade ettiğim gibi son 6 bin yıldır bu şekilde sabitlenmiş, bundan 6 bin yıl öncesi geriye gittiğimiz zaman su seviyesini şimdiki su seviyesinden 100-150 metre aşağıda olduğunu görüyoruz” şeklinde konuştu.
Category
🗞
Haberler