• 4 yıl önce
Karatay, bir ağaca yüzünü yaslamış halde sayı sayar. 100’e ulaştığında ise diğerlerini aramaya koyulur. Herkesi kısa sürede bulup sobelemeyi başaran Karatay, ebe olarak da Doru’yu seçer. Doru sayıma başladığında ise Gelincik Karatay’ı, daha önce gördüğü çok iyi bir saklanma yerine götürür. Karatay, bu çok gizli saklanma yerini gördüğünde oldukça şüphelenir… Çünkü bu yer, çürük bir ağacın kovuğudur!
Karatay, kovuğun sağlamlılığından hiç emin olmamakla birlikte, Gelincik’in ısrarlarına dayanamayarak, buraya sığmaya çalışır. Ama tam da bu esnada korktuğu başına gelir… Kovuk, Karatay’ın ağırlıyla kökten ayrılır ve (eğimli bir yerde olduğu için) nehre doğru son sürat ilerlemeye başlar. Üstelik, bu sırada Gelincik hala kovuğun içindedir! Hızla kovuğun ardından koşmaya başlayan Karatay’a yol üzerinde Doru da katılır. Fakat ikili ne yapsalar da hızla ilerleyen kovuğu durduramazlar. Sonunda üzerinde Gelincik’le birlikte nehre düşen kovuk, bu kez de akıntıya kapılır ve şelaleye doğru sürüklenmeye başlar. Doru ve Karatay, bir yandan koşarlarken bir yandan da telaş içinde ne yapacaklarını düşünmeye başlarlar. Bu sırada nehrin karşı tarafında onları gören Demirkır, Alaca’da bir halat olduğunu fark eder ve halatın bir ucunu karşıya atmalarını ister. Nehrin iki yanından gerdikleri halatla, kovuğu durdurmayı başaran kahramanlarımız, tam her şey halloldu dedikleri sırada halat kopar ve kovuk yeniden sürüklenmeye başlar. Gelincik, artık umutsuzca diğerleriyle vedalaşırken Doru, bu sonucu kabullenmez! Hızla suya atlayan Doru, nehrin akıntısını da kullanarak kovuğu yaklar ve şelaleden hemen önce, sırtına atlayan Gelincik’le birlikte, bir kayanın üzerine çıkmayı başarır…