Bu Âlem Bir Hayâl midir? Dünyâmız Bir Hayâlden İbâret midir?

  • 2 ay önce
Bu Âlem Bir Hayâl midir? Dünyâmız Bir Hayâlden İbâret midir?
---

Sosyal Medya Hesapları:

Web Site : https://www.cubbeliahmethoca.com.tr
Youtube : http://www.youtube.com/cubbeliahmethoca
Facebook : http://www.facebook.com/cubbeliahmethocaresmi
Twitter : http://www.twitter.com/c_ahmethoca
Instagram : http://www.instagram.com/cubbeliahmethoca
Spotify: https://podcasters.spotify.com/pod/show/cubbeliahmethoca

7/24 Cübbeli Ahmet Hoca: https://www.youtube.com/@cahmedya


#cübbeliahmethoca
Transcript
00:00Allâh-u Teâlâ'dan, mahlûkâta karşı ilk sudûr eden, Kendi var idi. O varken hiçbir şey yok idi.
00:09كَانَ اللّٰهُ لَمِكُمْ مَعَهُمْ Şey, ezelde böyleydi. Şimdi de hakikatte böyledir ama, çünkü bizim varlıklarımız, O'nun varlığının yanında yok hükmündedir.
00:19Ama yine tabi zâhiren varız.
00:23Süfes daîye gibi, eşyanın hakikati yoktur. Hepimiz rüyadayız, hayaldeyiz.
00:29İşte efendim, burada bu cami yok, ışık yok, tuvar yok. Bu kadar insan gelmiş, aşağıdan ne kadar kadın var, Allah bilir.
00:39Bunlar hiçbiri yok esasen de işte böyle.
00:41Bu, süfes daîye fırkasının görüşüdür. Efendimiz Hazretleri'nin çok mücâdele ettiği, çok üzerine durduğu bir meseledir.
00:49Yani bu âlem, rüya gibidir, rüya değildir. Hayal gibidir, hayal değildir.
00:59Çünkü hayal gibidir dersen, rüya gibidir dersen, doğru olur.
01:04Yani elli sene, altmış sene, seksen sene, yüz sene yaşıyor gidiyor, arkasından eser kalmıyor, yerinde yerler esiyor.
01:12Bir zaman, felân adam var idi, diyorsun, şimdi eseri yok. Bu oluyor rüya gibi.
01:18Nasıl rüyada gördün, kezdin dağlar, taşlar, dolaştın bağlar, bahçeler, ondan sonra uyandın, bir şey yok.
01:25وَصَغْرَ الْفَرُوفِى رُوْيَةٌ
01:27Ne hakikaten? Fâre rüyasında deve olmuş. Ama uyanmış bakmış, yine aynı fare duruyor.
01:35Onun için bu, ayrı bir şey. Gibidir, ayrı bir şey.
01:40Ama rüyadır dersen, orada tehlike var. Ehl-i sünnet itikâdını bozar.
01:48Tabi bunu ilerletirsen, kâfir olur adam. Niye? Çünkü rüyada olandan mes'ûl olur musun?
01:57Bir adam rüyada bir kadınla zinâ etse, hattâ ondan sonra o, gördüğü ile de boşalsa, cünüp olsa, husûl îcâb etse, bu adam günahkâr olur mu? Olmaz.
02:12İşte rüyadır dersen, şu yaptıklarımızın hiçbirinden mes'ûl olmayacağız.
02:17Efendim, kullarım, siz rüya görmüştünüz diyecek Allah bize mahşerde. Şimdi geldiniz, tamam, sıfır, hepiniz sıfır kilometresiniz. Böyle bir şey var mı?
02:26Bu adamı kâfir eder. Hayaldir. Hayal nedir? Hayal, ben burada dururum, dururken, kuvve-i müttakâ ile hayal gücü var, o hayal gücüyle düşünürüm. Neyi düşünürüm?
02:42İşte efendim, ben kadın erkeği düşünürüm, veya erkek kadını düşünürüm, veyahut da bir adama çok sinirlenmiş,
02:50işte ben bunu şimdi gideyim, bir vurayım buna, ondan sonra yatırayım aşağıya, keseyim, doğrayayım parçaların içine, konteynıra koyarım falan…
02:57Böyle insanlar var. Düşünüyorlar, bir de yapıyorlar. Düşünmekte kalmıyorlar.
03:02Şimdi biri böyle düşünse, hasmı için, icraatta bir şey yapmasa, parmağını kıpırdatmasa, bunun günahı var mı? Yok. Hayal etti.
03:14Ama kalkıp bir icraat yapsaydı, bir tokat bile atsa, kısasa kısas. O vakit, dünyada da cezâsı var, âhirette de azâbı var, kul hakkına girmesi bakımından.
03:25E şimdi hayal gibidir dersen, nasıl ki hayal ettin, ettin, ettin, sonra döndün hayata,
03:31"-Aa, ben ne düşünüyormuşum ya…" Bir baktın, önünde çorba soğumuş.
03:35Falan, "-Ha tamam ya, bu hayal, bunda mes'ûliyet yok."
03:40İşte dünya hayal gibidir. Ama hayaldir dersen, âhirette azâb yok, cezâ yok, mes'ûliyet yok.
03:49Bu, Sûfes Ta'iyye diye bir fırka var. Ömer Nesefî Hazretleri'nin akâdetinin başında bunu söylüyor mesela.
03:58Biz o zaman, çocukluğumuzda bunları okuduk, ezberledik işte.
04:04Bedül'e Mâli'yi ezberledik, Ömer Nesefî'yi ezberledik. Ömer Nesefî kısa bir şey, 3-4 sayfa bir şey.
04:11Sonra anlamadım yani. Yani gençken falan okuduğumuz, ezbercilik yaptık çok.
04:17Anlamadım, şimdi şimdilik anlıyorum diyor.
04:19حَقَاكُ الْاَشْيَاءِ ثَابِتَةُنَّ قَالَ الْحَقِّ حَقَاكُ الْاَشْيَاءِ ثَابِتَةُنَّ خِلَافًا لِلسُّوءِ فَاسْتَعِيَّةِ
04:27Ezberledik, okudum, okuttum.
04:31Hak ehli kim? Ehl-i Sünnet ve'l-Cemâât.
04:33Ne dediler? Ehl-i Hak dedi ki yani, Ehl-i Sünnet ve'l-Cemâât dedi ki, onlar âyetten, hâdisten almadan bir şey konuşmaz.
04:41Dediler ki, حَقَاكُ الْاَشْيَاءِ, eşyânın hakîketleri, ثابتedir, sâbittir.
04:48Yani bunu okuduk, okuttuk, şey ettik. Eşyânın hakîketleri…
04:51Eşyâ deyince siz ne anlıyorsunuz? Puz dolabı, çamaşır makinası… Değil mi?
04:56Bizim Ferâd Efendi'nin de makina, şeyler var, çerçeve yapıyor, bir şeyler yapıyor. Eşyâ…
05:03Hâlbuki eşyâ, şeyin cemîdi. Şey ne demek? Mevcut demek.
05:09Yani var olan her… Bak yine şey demeden şey diyemiyorsun işte.
05:14Var olan her şey… Her varlık diyelim, şeyden kurtulalım şimdi. Her varlık nedir? Şeydir. Şeydir.
05:28Yani mevcut demektir. Şeyin karşılığı, var olması. Bir şey var değilse o şey değildir.
05:36Denir mi? Allah'a şey denir mi? Meselâ biri dese ki ben Allah gibi bir büyük şey görmedim, Allah kadar büyük şey görmedim. Denir mi, denmez mi?
05:47Denir.
05:50Sen kitap biliyorsun da konuşuyorsun. Bilmeyenlere sorsak, denmez diyecekler.
05:58Denir. E niye? Mânâsı var olansa, hakîki var olan kimdir? Ancak Allah.
06:04Tabi Türkçe'de şu anda biraz edepsiz kaçıyor. Yani anlayış bakımından. Onun için, milletin yanlış anlayacağı konu, konuşmaları yapmamak lâzım.
06:16Yapmamak lâzım. Hele hocaların hiç yapmaması lâzım. Çünkü câhilin biri çıkar, bu hocada ne biçim konuşuyor der.
06:23Çünkü câhil, o bir şey bilmiyor ya, hocayı ayıplar. Hâlbuki Kur'ân-ı Kerîm'de var,
06:28Ey Hüseyin, Ekber-u Şehâde! Habîbim, söyle ki, şahitlik bakımından en büyük şahit olacak şey, kimdir? Şahit olacak en büyük şey, kimdir?
06:43Sor onlara. قُلِ اللّٰهُ شَهِدٌ
06:46Sonra söyle ki onlara, en büyük şahit ancak Allah'tır.
06:49Peki sorarken ne demiş oldu Mevlâ? Şahit olacak en büyük şey nedir?
06:55Sonra da, benim buyurduğuna göre, şey dedi kendisine.
06:58نُسَمِّ اللّٰهَ شَيْئًا لَا كَلَ اشْيَاءٌ وَذَا تَنْ اَنْجِحَتِ السِدِّ خَالِ
07:06Allah Teâlâ'ya şey diyor muyuz? Diyoruz diyor, Bedül-i Emâli kastesinde.
07:10Ama, sâir şeyler gibi değil. Bir tenzih lâzım işte orada onun için. Diğer varlıklar gibi değil.
07:19Niye değil? لَيْسَ كَمِثْلِي شَيْءٍ
07:25Allah'ın misli, benzeri hiçbir şey yok.
07:30Şimdi şey diyorsun, ama öbür âyette de buyuruyor ki, onun benzeri hiçbir şey yok.
07:37O zaman şeydir, yani mevcuttur ama diğer mevcutlar gibi değil.
07:41Çünkü diğer mevcutların her birisinin nesi var?
07:45Önü var, arkası var, sahı var, solu var, üstü var, altı var, işte erkeği var, tişisi var, ihtiyaçları var, vs. vs.
07:55Mevlâ'da bunların hiçbiri yok.
07:59O zaman, zât diyebilir miyiz Allah'a diyor? Deriz.
08:06Allah Teâlâ'nın zâtı, zât-ı pâk-ı şübhâniye. Çok söyleniyor tabi, zât-ı pâk-ı şübhâniye.
08:13Yani Allah Teâlâ'nın her şeyden münezzeh olan, bütün noksanlıklardan mutahhar olan, pâk, o demek, pâk, farçadır da, mutahhar, Arapçadır yani.
08:21Hiç ona zerre kadar bir noksanlık, ârız olmamış.
08:24Yoksa ârız olmuş da, hâşâ sonradan sen onu temizlemişsin, temizlenmiş.
08:29Şimdi temizlenmiş lafının Türkçe'deki tercümesi uygun değildir.
08:34Lukat mânâsı doğrudur, mutahhar, münezzeh, temizlenmiş, tattır edilmiş, temizlenmiş.
08:40Ama şimdi sanki bir şey vardı da, temizledin onu, o oldu, temizlenmiş. O, benim hakkımda olabilir.
08:47Bu adamın, işte eskiden yanlış huylar vardı, bilmem ne var, sonra işte tarikata girdi, zikir yaptı, şöyle etti, böyle etti de, ne oldu?
08:55Nefsini tezkiye etti yani, temizledi, akladı. Çünkü evvelce yanlış, kötü, uygunsuz sıfatları, noksan sıfatları, yaramaz sıfatları vardı.
09:06Ama şimdi Allâh-u Teâlâ'da, işte temizlenmiş, temiz kılınmış… Zor yani, Allâh-u Teâlâ hakkında konuşmak çok zor.
09:14Efendimiz Hazretleri hep ne buyururdu? İbâret darlığından. Onu da işte mektubatın tabi, o da tâbî, mınzığı yıkılıyor, ibâreti.
09:22Yani konuşacak laf kalmıyor, Allâh-u Teâlâ hakkında konuşurken. İbâret darlanıyor.
09:28Onun için ibâret darlığından, mecburen bunu konuşuyoruz ama, bu sefer ne oluyorsun? Tek kelime ile tercüme yapamıyorsun, dolu izahat yapman gerekiyor.
09:35Bak, Ebû Dûnem Hâl'de bile ne diyor? Şey dersin ama, لَا كَلَ اَشْيَاءَ, kayıt koyuyorsun, diğer şeylere benzemez, diğer varlıklara benzemez.
09:45Zat der misin? Dersin ve zaten, zat dersin ama, اَنْ جِهَا سِتِّخَالِ, altı yönden arınmış, işte arınmışta bile sıkıntı oluyor yani, ibâret darlığından.
10:00Hep, pâk olmuş, yani bunun kelime, ezelden ebede, hep pâk olmuş diyorsun. Çünkü öbür türlü arınmış, sonradan mı arındırıldı acaba? Tehlikesi var.
10:13Hep laflarına dikkat edeceksin. Millet ne anlar, dikkat edeceksin. Çünkü sen, Leyla hakkında konuşmuyorsun, Mevlâ hakkında konuşuyorsun.
10:22Mevlâ hakkında konuşurken, akâide uygun mudur, ehl-i sünnete uygun mudur, çok dikkat edeceksin.
10:29Zat dersin, altı yönden münezzeh kâideyle, şeş-ciyetten, ol münezzeh, zülcelâl, bîke mû keyf ânâ gösterdiği cemâl, şeş, altı demek farsçada, altı yön yok, yani ön-arka, sağ-sol, üst-alt, yok demek.
10:49Şimdi, eşyanın hakikatleri sâbittir, dediği ehl-i sünnet. Ne demek, eşyanın hakikatleri sâbittir?
11:00Eşya, varlıklar demek. Hakikatleri, gerçek yüzleri, tarafları demek. Sâbit, Türkçe leş mi? Sâbit, var demek.
11:11Yani sen, eşyadan bir şeysin. Yani varlıklardan bir varlıksın. Ben de bir şeyim. Buradan, biz kadın-erkek olduk, eşya.
11:22Hâlbuki işte Türkçe'de bu, eşya deyince, koltuk-sandalye falan zannediliyor. O, yanlışlık.
11:29Varlıklar… Şimdi biz varız. Peki, bizim sûretlerimiz var. Burada görünüyoruz, birbirini görüyoruz, elimize tutuyoruz. Var mıymış? Varmış, bakıyorsun, var.
11:40Bir de var ki adamın önünde hayal gibi gözüküyor. Ondan sonra, aaa babam gelmişti demin falan, ölmüş babamı gördüm falan. Ondan sonra, yahu öyle biri gelmedi derler falan.
11:54Ondan sonra, o yaşlıdır, hastadır veya Alzheimer'dır. Ondan sonra, bakarsın, üstüne gitmeyelim dersin.
12:02Şimdi buna bunu ispat etmenin, bu burada yok idi de, sen hayal gördün, çekişmenin bir manası da yok dersin.
12:09Ama ne zaman dersin? Ondan ümidi kestiysen, daha ona bir iş söylemeyeceksen, ondan bir fayda beklemeyeceksen, öyle dersin.
12:19Ama senin karınsa, kocansa falan, orada ne yapamazsın? Dur kardeşim, sen şimdi ne dedin? Benim babam geldi demedim. Rüya mı gördün sen?
12:33Yok, hakikat gördüm. O sefer sen ne dersin? Ulan bu bizim karı, tırlattı.
12:40Tırlattı. Şimdi, yarın da başka bir adam görür. Ondan sonra yatak odasında. Başlar, efendim, yok onunla ilişkiye girdim der.
12:53Böyle şeyler de oluyor cinlerle, minlerle. Ondan sonra, o beni sarıldı der, öbürü öptü der. Allah Allah!
13:01Şimdi bu hanımla bizim yaşamamız, artık bu saatten sonra çok zora girer. Veyahut da kadının kocası ölü olduğunu düşün. Öyle mi şimdi?
13:10Bizim eniştesine, Allah rahmet etsin, kabrin nur olsun, yakında vefat et. Dedi ki, gittik ziyaret ettik, bir şey yok. Paypas oldu falan, düzeldi falan dedik.
13:18E şimdi ondan sonra bir tane tübe oldu, bir tane ayıldı. Diyoruz ki, tübede de görüşüyoruz, konuşuyoruz.
13:24Şimdi diyormuş ki, bak burada neler oldu ya bu hastanede diyormuş, kızına mesela.
13:31Oradan diyormuş, onlar geldi, bunlar gitti yukarıdan. Efendim iki kat yıkıldı, şöyle oldu, böyle oldu.
13:37Böyle bir şey olabilir mi yani? Hastanenin iki katı yıkıldı da kimsenin haberi olmuyor.
13:41Alttaki hastaları nasıl tuttular tahliye etmeden? Ondan sonra, bak peşinden de diyormuş ki, bunlar hakikaten oldu.
13:49Ama hayal değil diyormuş. Halbuki o da hayal, o da hayal. Hayal üstü hayal. Hayalat-ı faside, bozuk bozuk hayaller.
14:03Şimdi kaldık içinde, çıkamıyoruz dışına yani. Bu alem böyle bir şey.
14:10Ama bütün bunlar neyi bozmaz? Eşyanın hakikatinin sabit olduğunu bozmaz. Ne demek?
14:18Ben var mıyım? Varım. Hakikat miyim? Hakikat. Sen var mısın karşımda? Varsın.
14:23Hakikatin sabit midir? Sabittir. Yani bir sûret olarak görüyorum, sen beni, ben seni.
14:29Bir de bunun gerçeği var mı? Bir de var ki, var işte bak ben tuttum elini, dokundum, var bu.
14:35E ya onu da hayal ediyorsan?
14:39İşte onun için, kimin, efendim, nereye kadar hayal gücü çalışıyor, nerede duruyor, nerede ayılıyor, nerede hakikate geçiyor, ayrı bir mesele.
14:51Eşyanın hakikati sabittir. Ehl-i Sünnet ne demek istiyor?
14:56Allâh-u Teâlâ'nın yarattığı bütün mahlûkâtı, mevcûdatı, varlıkların hepsi, hakikaten vardır.
15:04Allah onu hakikaten var etmiştir. Hayal âleminde değil, his ve vehim mertebesinde değil.
15:09His ve vehim mertebesi diye bir şey var. Ondan sonra, bir öyle hissediyorsun, hakikatte yok.
15:17Öyle vehmediyorsun, düşünüyorsun, gerçekte öyle değil. Hayal ettiğin o yok.
15:22Peki böyle olsaydı, adama kabirden azap olur muydu? Olmazdı. Niye? Hayal ettiğinden günah gelmez ki.
15:32Vehmetliğinden, efendim, mesul olmaz ki.
15:36Peki, cehennem olur muydu? Olmazdı. Ne gereği var?
15:40Bütün millet rüya görmüş. Kimse dışarıda bir şey yapmamış.
15:43Kimse kimseye bir günah yapmamış, kötülük yapmamış. Herkes rüyadan uyanmış.
15:47Ondan sonra, hadi cehenneme, niye cehenneme gitsin?
15:50Mesul değil adam rüyada.
15:53Onun için, yani Efendimiz Hazretleri'nin şiirleri, kitabında da o şiiri de yazdık.
16:00Çok okurdu.
16:02كُلُّ مَا فِي الْكَوْنِ وَهْمٌ اَوْ خَيَالٌ اَوْ عُكُوسٌ فِي الْمَرَايَةِ اَوْ ظِلَالٌ
16:09لَا حَفِظُ لِلسِّوَٓاءِ شَمْسُ الْهُدَىٰۙ لَا تَكُنْ حَيْرَانَ فِي تِي الضَّلَالِ
16:15Bunu çok okurdu.
16:17Ama, yani Mevlânâ Hazretleri'nden, bu âlemde olan her şey, zihimdir.
16:24Yani bir düşünceden ibaret.
16:26Yahut hayaldir.
16:27Yahut aynalardaki yansımalardan ibarettir.
16:30Yahut zilâldir.
16:31Yani gölgelerdir.
16:32Gölgenin hakikati var mı?
16:35Adam var, gölgesi var.
16:37Ağaç var, gölgesi var.
16:40Ağaç hakikattir.
16:42Gölgesi, hayaldir.
16:44Gölgesi hayaldir.
16:46Gölgesine basarsın.
16:50Ağaca basamazsın ki.
16:52Ama gölgesine basarsın.
16:55Ama sen bunu gölgedir diye de yine edebi terk etmeyeceksin.
17:00Meselâ Rasûlullah Sallâllâhü Aleyhi ve Sellem'in gölgesi yoktur.
17:05On tane özel sıfatı var.
17:08Onları ben levha olarak basmıştım çok evvel.
17:11Evlerinde, ocaklarında bulunanlara çok fazîlet vaat ediyor.
17:15Bakalım, ben kıskaya göstereyim onu. Belki isteyenlere basar yine.
17:19Orada, Sallâllâhü Aleyhi ve Sellem'in on sıfatı yazıyor.
17:23Meselâ, لم يَحْتَ لِمْ قَدْتُ.
17:25Asla ihtilâm olmamış.
17:27Yani rüyalanmamış hiç.
17:29Sallâllâhü Aleyhi ve Sellem.
17:31Efendimiz Sallâllâhü Aleyhi ve Sellem'e mahsus bir şey.
17:34Bâtı velîlerden de var öyle olan.
17:36Tebeaiyet tarihiyle.
17:38Meselâ, gölgesi yok.
17:40Meselâ, üzerine sinek hiç değmemiş.
17:45Üzerinde hiç bit pire olmamış.
17:50Normalde, öyle bir ortamlarda bulunursan,
17:53yıkanamazsan, edemezsen, başkası bitlendiyse sana da geçiyor.
17:58Biz Rize'de okurken bitlendik mesela.
18:02Pire itte, bit yiğitte olur derler yani.
18:05Ondan sonra, efendim, oluyor yani.
18:08Efendimiz Sallâllâhü Aleyhi ve Sellem, istediğin kadar işte efendim,
18:11su bulunmasın, şu olmasın, herkes bitlensin, pirelensin, bütün yandakiler,
18:15Sallâllâhü Aleyhi ve Sellem'de bir kere bit olmamış,
18:17pire hasıl olmamış,
18:19ihtilâm olmamış.
18:21Gölgesi yok.
18:22Niye gölgesi yok?
18:24Gölgesi olursa, biri gölgesine ne yapar?
18:26Basar tehlikesi var.
18:30Şimdi, bir insanın,
18:33âlim, üstadı, hocası veya mürşidi veya şeyhiyle
18:37yolda giderse, o da ne yapacak?
18:39Dikkat edecek. Neden?
18:41Edeberat için, gölgesine basmama göre
18:45mesafeli yürüyecek yani, gölgesine basmamak.
18:48Ha şimdi bu gölgedir, bassan ne olur ama,
18:50işte o gölge, büyük bir velînin gölgesiyse falan,
18:54edeberat çocuk olur. Beninkiyse, bas gitsin.
18:57Benim kafama da bas gitsin.
18:59Mesele o değil ki,
19:01şimdi,
19:03yani gölge deyip de geçme şimdi,
19:05gölge dersin, dümdüz gitme yani.
19:07Gölgeden de belanı bulursun.
19:09Onu demek istedim.
19:10Bu âlemde olan her şey diyor.
19:11Bak şimdi mesela burada,
19:13şiir zarureti var desek,
19:15yani ke koysaydı oraya,
19:17kel vehmi,
19:19yani vehim gibidir.
19:21Bu âlemde olan her şey, hayal gibidir.
19:23Doğrusu budur. Ama onu deseydi,
19:25belki şiirin vezin, aruz bozuluyor.
19:28Oradan da diyebiliriz, ya da
19:30vahdet-i vücut makamında söylenmiştir.
19:33Söyleyen mazurdur.
19:35Taklit eden mazur değildir.
19:37Çünkü sen ehl-i sünnete göre
19:39bakman lazım.
19:41O zaman,
19:43ya aynalardaki yansımalardır,
19:45bu âlemdeki her şey
19:47veya gölgelerdir. Evet,
19:49mâsivânın gölgesinde,
19:53hidâyet güneşi,
19:55parladı,
19:57diyor. Mâsivân, Allah'tan gayrı her şey.
19:59Celle Celâlü,
20:01benim nefsim de mâsivâ,
20:03kendim de mâsivâ.
20:05Yani Allah'tan gayrı bunlar.
20:07Çoluk, çocuk, karı, kuru,
20:09onlar da hepsi mâsivâ.
20:11Peki,
20:13orada hidâyet güneşi parlayınca,
20:15şey kalmaz,
20:17efendim,
20:19batıl yer bulamaz, yol bulamaz.
20:21Onun için dalâlet,
20:23sapıklık sahralarında,
20:25çöllerinde hayran olup kalma.
20:27Hayran demek, şaşık,
20:29şaşkın demek.
20:31Doğruyu bul, diyor.
20:33İşte burada ne kastediyor?
20:35Efendimiz Hazretleri çok anlatırdı bunu.
20:37Burada neyi kastediyor?
20:39Yani, bu dünya,
20:41efendim, rüya gibi,
20:43hayal gibi, gölge gibi,
20:45o gibileri koymasan,
20:49îman tehlikesine kadar gider.
20:51O zaman ne demiş olursun?
20:53Bu dünyada
20:55mes'ûliyet yok,
20:57abdest, namaz,
20:59farzlar, vacipler yok.
21:01Öte taraftan,
21:03zina, içki, kumar,
21:05fahiş, fuhuş, haramlar yok.
21:07Var ama,
21:09biz rüyadayız.
21:11Rüyada olduğumuz için,
21:13ayılırız âhirette,
21:15hiç mes'ûli olmayız.
21:17Ey benim kullarım, rüyanızdan ayıldınız,
21:19hoş geldiniz diyecek bize zannedersin.
21:21Kâfir olur gidersin.
21:23Hâlbuki bu, mes'ûliyetli bir rüyadır.
21:25Mes'ûliyetli bir hayaldir.
21:27Bu,
21:29mes'ûliyetli bir gölgedir.
21:31Yani gölge gibidir.
21:33O gibiyi koymasan, yandın gittin,
21:35elâk oldun.

Önerilen