DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözlerine yanıt verdi

  • geçen ay
DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Can Atalay için TBMM’nin olağanüstü toplantısında çıkan kavgayla ilgili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sözlerine yanıt verdi. Koçyiğit, "Bizim bildiğimiz 'Anayasa'da Tayyip Erdoğan'ı Anayasa bağlamaz' diye bir madde yok... Muhalefet en sağından en soluna MHP'yi dışında tutuyorum, Anayasa Mahkemesi kararının uygulanması için ortak bir mücadele yürütüyor. Zaten Tayyip Erdoğan'ı rahatsız eden de bu ortak tutumun kendisidir, sanırım o yüzden biraz sinirleri bozulmuş" dedi. 
(TBMM)- DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Can Atalay için TBMM'nin olağanüstü toplantısında çıkan kavgayla ilgili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sözlerine yanıt verdi. Koçyiğit,  "Bizim bildiğimiz 'Anayasa'da Tayyip Erdoğan'ı Anayasa bağlamaz' diye bir madde yok... Muhalefet en sağından en soluna MHP'yi dışında tutuyorum, Anayasa Mahkemesi kararının uygulanması için ortak bir mücadele yürütüyor.

hbrlr1.com/cbbwwylykckckl

Category

🗞
News
Transcript
00:00Evet, hazırsanız başlayabiliriz. Günaydın ııı değerli basın
00:10emekçileri, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Evet, sizleri
00:14selamlıyorum. Sizin meslektaşlarınız nezdinde de
00:17gerçekten kalemini yerde bırakmayan dünyanın dört bir
00:21yanında savaşa zor koşullara rağmen halkın haber alma hakkı
00:25için alanlarda, meydanlarda, savaş yerlerinde olan savaş
00:29siperlerinden yayın yapan ve ne olursa olsun geri adım atmayan
00:33özgür basın emekçilerini de sizin şahsınızda selamlamak
00:36istiyorum. Niye böyle bir giriş yaptım değerli basın
00:39emekçileri? Çünkü ne yazık ki dünyanın dört bir yanında savaş
00:43ve çatışmalar devam ediyor. Ve bu savaş ve çatışmaların
00:47içerisinde gazeteciler de işlerini yapmaya ve dünyaya
00:51halka haber geçmeye çalışıyorlar. Ama ne yazık ki
00:55bu haber geçerken yani işlerini yaparken mesleklerini icra
00:59ederlerken de birçok zaman savaşın hedefi oluyorlar.
01:03Saldırıların hedefi oluyorlar ve yaşamlarını da kaybediyorlar.
01:07Bu anlamıyla özellikle birkaç gün önce Süleymaniye'de
01:11Türkiye'nin aslında İHA saldırısı sonucu, SİHA
01:15saldırısı sonucu yaşamını istiren Herubahattin ve Külistan
01:20Tarayı burada anarak başlamak istiyorum. Evet bir araç
01:24vuruldu ve o aracın içerisinde iki gazeteci yaşamını yitirdi.
01:29Kalan dört kişi de yaralandı. Soruyoruz buradan. Bu İHA SİHA
01:35saldırılarının gerekçesi nedir? Hiçbir şekilde yargılama
01:40yapılmadan insanların binlerce kilometre havadan hedef
01:45gözetilerek sivil yerleşim yerlerinin sivil araçların
01:48vurulmasının amacı nedir? Türkiye bu saldırılarla ne
01:53yapmak istiyor? Bu kaçıncı saldırı bu kaçıncı sivillerin
01:57katledilmesi bu kaçıncı gazetecilerin katledilmesi ve
02:02bu konuda hiçbir açıklamada yapılmıyor. Biz bu saldırıyı
02:06şiddetle kınadığımızı ifade etmek istiyoruz. Bu bir
02:10yargısız infazdır. Adını açık ve net koyalım. Siz SİHA'larla
02:15gidip bir başka ülkenin hava sahasında bir başka ülkede eğer
02:19sivil araçları sivil yerleşim yerlerini hedef alıyorsanız ve
02:23o hedef sonucunda da özgür basın emekçilerini, gazetecileri
02:28orada yaşayan halkı katlediyorsanız, onları
02:31öldürüyorsanız bunun adı yargısız infazdır. Savaşta bile
02:35gazetecilere dokunulmaz. Savaşta bile gazetecilerin
02:39yaşam hakkı, onların haber geçme mesleklerini yapmaları için
02:43koşullar sağlanır ama ne yazık ki Türkiye Süleymaniye'de bir
02:48çok defa sivil yerleşim yerlerini hedef alarak sivil
02:52araçları hedef alarak ve oradaki insanları oradaki
02:56özgür basın çalışanlarını katlederek bu anlamıyla bir
03:00savaş suçunu da işlemiştir. Bunu açık ve net olarak ifade
03:04edelim. İsrail Filistin çatışmasında Filistin'in TRT
03:08muhabirlerine yönelik saldırısını burada günlerce
03:11konuştuk. Evet konuşmalıyız da burada bu mecliste bunu bunu
03:16kınandı. Evet kınanmalı da. Ama İsrail'in yaptığını kınayan,
03:20İsrail'in yaptığına suç diyen, İsrail'in yaptığını kötüleyen
03:25anlayışın gidip aynısını kendisinin Güney Kürdistan'da
03:29Süleymaniye'de yapması ve iki gazeteciyi katletmesini nasıl
03:34ifade edeceğiz? Bu iki yüzlü bir politika değil midir? Bir
03:38başkası yaptığı zaman suç, İsrail yaptığı zaman suç ama
03:42AKP ve MHP yaptığı zaman doğru mu oluyor? Biz buradan
03:47soruyoruz. Bu iki gazeteciyi katletmenin sorumluluğu kim
03:51nedir? AKP ve MHP iktidarındadır. Kürt sorunu
03:55demokratik yollardan çözmeyen her yeri savaş alanına çeviren
03:58Güney Kürdistan'a neredeyse her metre karesine askeri üst
04:03kuran, askeri anlaşmalarla yeni bir savaşın kapısını aralamaya
04:07çalışan iktidar bizzat bu ölümlerin sorumlusudur ve bunun
04:12hesabını vermelidir. Halihazırda hiçbir açıklama
04:15yapmamış olmalarını asla kabul etmiyoruz. Buradan soruyoruz.
04:19Neden sivil yerleşim yerlerine hedef alıyorsunuz? Neden
04:23gazetecileri katlediyorsunuz? Bu soruyu sormak istiyoruz.
04:27Sizi buradan açıklama yapmaya davet ettiğimizi de hükümeti
04:31ifade etmek istiyorum. Tabii sadece Türkiye'nin yaptıkları
04:36değil, sadece İsrail'in yaptıkları değil, aynı zamanda
04:39Ukrayna Rusya Savaşı'nda da yine benzer bir şekilde
04:43gazetecilerin hedef alındığını gördük ve bu anlamıyla orada da
04:47Ukrayna'da da gazetecilerin kaldığı bir otel ııı yapılan
04:52saldırı sonucunda bir çok ııı bir gazeteci hayatını kaybetti,
04:56birçok gazetecinin de ağır yaralandığını görüyoruz. Bütün
05:00bu özgür basın emekçilerini, gazetecileri hedef alan
05:04saldırıları, DEM parti olarak kınadığımızı asla kabul
05:08etmediğimizi ifade edelim ve buradan bir kez daha Herubu
05:13Haddi'nin ve Külistan Tara'nın yakınlarına baş sağlığı ve
05:17basın camiasına baş sağlığı dileklerimizi de biletmek
05:20istiyorum. Biliyoruz ki halkın ve hakikatin sesini yansıtan
05:25özgür basın emekçilerinin kalemi yerde kalmayacak. Onların
05:29ardılları, onların sözünü, onların ııı yaptıklarını devam
05:34ettirecekler. Şimdi değerli basın emekçileri büyük bir
05:38şiddet pandemisiyle karşı karşıyayız. Evet. AKP meclisten
05:42başlayarak aslında örgütlediği linç kültürünü bir toplumsal
05:47şiddet olarak her yerde tırmandırmaya devam ediyor.
05:50Kadınlara yönelik sokak ortasında artan şiddet
05:54neredeyse yaşamın her alanına aslında yayılmış durumda. Evet.
05:59Bu bir şiddet dalgası. Sadece bireysel ve münferit değil
06:03aslında bir iktidar politikası olarak toplumsal yaşamımızın
06:08her anını ve her yerini kuşatan bir şiddet pandemisi. Son olarak
06:13biliyorsunuz Manisa'nın Akşisar ilçesinde kadına yönelik bir
06:17şiddeti hep beraber bütün Türkiye olarak izledik. Neydi
06:21iktidar bu şiddeti uygulayanı bu kadar cesaretlendiren tabii
06:26ki iktidarın kadına yönelik şiddetteki cezasızlık
06:30politikasıydı. Hamile bir kadın boşanmak istediği eşi
06:34tarafından saatlerce orada dövüldü. Ve herkes izledi.
06:38Hamileyim diye çığlık atmasına rağmen hamileyim diye yardım
06:43istemesine rağmen ne yazık ki kimse kadının yardımına
06:47koşmadı. Tek bir kolluk görevlisi orada yoktu ve ne
06:51yazık ki kadın çok ağır bir şekilde ciddi bir şekilde de
06:55yaralandı. Şimdi bütün bunları üst üste koyduğumuzda
06:59özellikle bu olayın aslında neyin kanıt olduğunu görüyoruz?
07:04Iktidarın kadınları korumak için hiçbir önlem almadığını
07:07aksine her gün ve her an kadınların başta yaşam hakkı
07:12ihlali olmak üzere birçok ihlalle karşı karşıya olduğunu
07:17da bize açık ve net bir şekilde gösterdi. Neden bunları
07:21yaşıyoruz? Çünkü İstanbul Sözleşmesi'nden çıkan altı bin
07:25iki yüz seksen dördü etkin uygulamayan ve bugün boşanmayı
07:29zorlaştıran, nafaka hakkımızı tartışmaya açan bir düşman
07:35hukuyla, bir düşman aklıyla kadına yönelik bir düşman
07:39aklıyla karşı karşıyayız. Evet kadın düşmanı bir iktidar her
07:44gün ama her gün kadınların yaşamına kastediyor. Bir cins
07:48kırımına varan bu şiddeti körüklüyor ve bu şiddeti
07:52besliyor. Şimdi bu failler eğer işledikleri suçların cezasız
07:58kalmayacağını bilselerdi gerçekten bu suçları işlerler
08:02miydi? Tabii ki işlemezlerdi. Ama buradan söylemek gerekiyor.
08:07Anayasayı tanımayan, kürsü dokunulmazlığını hiçe sayan ve
08:11kürsüye yönelik şiddeti milletvekiline yönelik şiddeti
08:15meşrulaştıran bir aklın tabii ki kadına yönelik şiddete
08:18dair de söz söylemesini beklemiyoruz. Işte şiddet
08:23şiddeti besliyor. Meclisten sokaklara taşan kadına yönelik
08:27şiddetten çocuğa yönelik şiddete oradan hayvanlara
08:31yönelik şiddete oradan göçmenlere yönelik şiddete
08:34oradan yoksullara yönelik şiddete oradan ötekilere
08:38yönelik şiddete varan bir şiddet sarmalıyla bir şiddet
08:42dalgasıyla karşı karşıyayız. O anlamıyla bu bir linç
08:46kültürüdür. Ve bu linç kültürü bizzat iktidar eliyle
08:50beslenmekte iktidar eliyle hortlatılmakta ve yayılmaktadır.
08:55Neredeyse bütün ülkeyi teslim alan bir anlayışa dönüşmüş
09:00durumdadır. Bunun altını çizmemiz gerekiyor. Bu büyük
09:04bir risktir. Herkesin bu riski, herkesin bu şiddete karşı bu
09:09gelişen şiddeti görmesi ve buna karşı tutum alması gerektiği
09:13günlerden ve eşlikten geçiyoruz. Ama ne yazık ki bunun çok çok
09:18uzağındayız. Şimdi AKP'li milletvekili Alpay Özel Hanım,
09:22İstanbul Milletvekili Ahmet Şık'a meclis kürsüsünden
09:26saldırması aslında neyin göstergesiydi? Bu iktidarın
09:30muhalif olan öteki olan kendisini rahatsız eden hiçbir
09:35düşünceye tahammülünün olmadığının açık ve net
09:39göstergesiydi. Biz bunu buradan söyleyelim. O gün orada o
09:45kürsüye fiili saldırıyı yapan o şiddeti uygulayan milletvekiline
09:49bugün en üst düzeyde Cumhurbaşkanlığı düzeyinde
09:52sahip çıkılıyorsa bu aslında bu şiddetin meşrulaştırıldığının
09:56meşrulaştırılmak istendiğinin ve bundan sonra

Önerilen