• 2 ay önce
DEM Parti Grup Başkanvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit, işçi eylemlerine ve ölümlerine dikkat çekerek, işçilerin ağır çalışma koşullarında yaşam mücadelesi verdiğini belirtti. Koçyiğit, son 8 ayda 1201 işçinin yaşamını yitirdiğini vurguladı ve işçi grevlerinin toplumun isyanı olduğunu ifade etti.
(TBMM)- DEM Parti Grup Başkanvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit, işçi eylemleriyle ilgili "Bir taraftan işçileri en kötü koşullarda çalıştırıyorlar ve buna karşı işçiler grevlere çıkıyor ama bir taraftan da bu ülke bir işçi mezarlığına dönüştürülmüş durumda. Sadece ağustos ayında 129 işçi çalışırken yaşamını yitirmiş. Son 8 ayda bin 201 işçi çalışırken yaşamını yitirmiş. Bu bir savaş bilançosudur, bu sermayenin işçi sınıfına açtığı savaşın bilançosudur" dedi. 
DEM Parti Grup Başkanvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

hbrlr1.com/cbtfdyffkckckl

Category

🗞
Haberler
Döküm
00:00Değerli basın emekçileri hepinizi saygıyla sevgili
00:06selamlıyorum. Evet bir basın toplantısında daha sizlerle
00:09beraberiz. Ülkenin gündeminde çok can yakıcı sorunlar
00:12olduğunu hepimiz biliyoruz. Sizler de yakından takip
00:16ediyorsunuz. Bu can yakıcı sorunların başında da tabii ki
00:19iktidarın emekçi düşmanı sermayeden yana olan tutumları
00:23ve bu tutumlara karşı ülkenin dört bir yanında aslında her
00:27gün artan işçi direnişleri ve bu işçi direnişlerine karşı da
00:31kolluğun acımasız bir saldırısıyla tüm işçi
00:35eylemlerine saldırması, işçileri darp etmesi,
00:38gözaltına alması bu başlıkların, bu gündemlerin en
00:43başında geliyor. Tabii ağır ekonomik koşullar, yoksulluğun
00:46gün geçtikçe artması, düşük ücretler, iş güvenliğinin
00:49olmaması, sendika halkların ııı gasp edilmesi,
00:53sendikalılaşmanın gittikçe zorlaşması, yandaş
00:55sendikaların büyütülmesi bu ülkedeki işçi direnişlerinin
00:59en temel başlıklarından birisini oluşturuyor. O anlamıyla dalga
01:04dalga büyüyen ve ülkenin dört bir yanına yayılan bu işçi
01:07grevlerinin aynı zamanda toplumun isyanı olduğunu ve bu
01:12işçi grevlerini de bütün toplumun sahiplenmesi
01:15gerektiğini ifade edelim. Çünkü bu grevler milyonların ııı
01:19milyonlar adına sürdürülen direnişlerdir. Yoksulluğa,
01:23yolsuzluğa, sömürüye karşı herkesin bu grevlerin yanında
01:27durması işçinin sesine ses katması gerekir. Grevlerdeki
01:31işçilerin üzerine kolluk gücünü süren işçilere saldırtan AKP,
01:36MHP sömürü ittifakının da aslında en büyük korkusunun
01:41işçi direnişleri, işçi grevleri olduğunu çok iyi biliyoruz.
01:45Haksızlığa ve zulme karşı direniş kesinlikle büyüyecektir.
01:50Her işkulu, her sokak bir ııı bu anlamıyla işçi grevlerinin
01:55mekanı olacaktır. Işçilere saldıran, tehdit eden,
01:59sermayenin tetikçiliğini yapan emniyette bilsin ki iktidar
02:04zulmünün işlediği bütün suçların ortağı pozisyondadırlar.
02:08Işçileri tehdit eden saldıran emniyette merak ediyoruz. Acaba
02:13özelleştirildi mi? Gerçekten bir gece yarısı kararnamesi
02:17çıkarıldı ve patronların iş yeri bekçisi mi yapıldı?
02:22Kolluk gücünün kendisi bunu bütün kamuoyuna da sormak
02:26istiyoruz. Bunu neden soruyoruz değerli basın emekçileri? Bakın
02:30bu sorunun nedenini oluşturan birkaç örneği sizlerle
02:33paylaşmak istiyorum. AKP Batman milletvekili Serhat Nasiroğlu'na
02:38ait olan Fernas Madencilik'te sendikalı okudukları için
02:41madenciler işten çıkarıldı ve günlerdir hem madenin önünde
02:46hem de Bodrum'daki otelin önünde direniyorlar, mücadele
02:50ediyorlar. En son direnişlerini Ankara'ya Türkiye Büyük Millet
02:54Meclisi'nin önüne ve Çalışma Bakanlığı'nın önüne taşıdılar.
02:58Onların yanındayız, haklı mücadelelerini sonuna kadar
03:01destekliyoruz. Şimdi tabii sadece onlar değil aynı zamanda
03:07bir tek sene üye olan Akçan işçileri de Akçalılar işçileri
03:11de direnişlerini sürdürüyorlar. Neden direniyorlar? Çünkü
03:15yedi gün çalışma dayatılıyor kendilerine. Pazar günleri
03:19dinlenme günleri gasp edilmek isteniliyor. Pazar günleri çift
03:23mesai olan mesailerine el konulmak isteniliyor ve bu
03:28sefalet ücretleriyle özellikle de düşük ücretlerle çalışmaya
03:32zorlanıyorlar. Işte bunun için direndiler direnişlerini onlar
03:36da Ankara'ya taşıdılar. Buradan bir tek sene üye olan Akçanlar
03:40işçilerinin direnişini de DEM Parti olarak selamladığımızı
03:44ifade etmek istiyorum. Tabii sermaye doymak bilmiyor. Kar
03:48hırsını dizginlemeyi bilmiyor. Her yerde azgın bir şekilde
03:53işçi sınıfına aslında emeğe saldırı üzerine saldırı
03:58gerçekleştiriyor. Bakın değerli arkadaşlar. Eskişehir'de Fort
04:01Osunsan'la işçiler verimsiz işler kötü diyerek fabrikada
04:05işçi kıymına işten atmalara başlandılar. Burada bin iki yüz
04:10işçinin işten çıkarılması bekleniliyor. Peki gerçekten
04:13işçiler verimsiz mi? Gerçekten Fort Otosan zarar mı ediyor diye
04:19baktığımızda hayır. Her işçinin yüz otuz altı bin lira aslında
04:24Fort Otuzan'a kar kazandırdığını görüyoruz. Üstelik bu karın
04:29yanında Fort Otosan sadece işçilere yüzde yirmilik bir
04:33enflasyon zammı yapmış. Bu da yüzde yirmi yedilik aslında
04:37vergi dilimiyle çoktan buhar olup uçmuş durumda. Ama bu
04:41anlamıyla sermaye dediğimiz gibi doymak bilmiyor. Bir
04:45direniş daha Çatalca'da günlerce de devam eden Polonez
04:49fabrikasındaki işçiler de ağır çalışma koşulları düşük ücretler
04:53nedeniyle aslında mücadele ediyorlar. Bunlar yine Polonez
04:57işçileri de tek gıda iş sindikasında örgütlendiler ve
05:01örgütlendikleri için işten çıkardılar. Yüz on üç işçiyi
05:04işten çıkaran oradaki fabrika sahipleri bununla da yetinmedi.
05:09Kolluğu fabrikanın önüne çağırdı. Işçilere saldırttı.
05:13Yedi işçi hastaneye kaldırıldı. Ikisinin kaburgaları kırıldı.
05:18Evet. Nerede oluyor bu? Türkiye'de oluyor. Kim yapıyor
05:22bunu? AKP iktidarı. Hatırlarsınız Iğdır'da bizim
05:25belediyemizin önünde yandaş işçileri işten çıkardığımızda
05:29orada böyle kendisine görev çıkaran bir emniyet müdürü
05:32gitmiş ve biz işçinin yanındaydı. Yanındayız diye
05:35bazı süslü sözler söylemişti. Işte AKP'nin gerçek yüzü bu.
05:40Gerçek yüzü Polonez'deki işçinin kaburgasını kırdıran
05:44bir iktidar gerçeğiyle karşı karşıyayız. Ama bütün bunlara
05:48karşı söyleyelim. Işçi direnişleri de büyüyor. Işçiler
05:52teslim olmuyor. Işçiler geri adım atmıyor. Ve biz de buradan
05:56direnen işine, ekmeğine, alın terine, sendika olma, sendikal
06:01olma hakkına sahip çıkan bütün direnişleri buradan
06:05selamlıyoruz. Onlarla beraberiz. Asla yalnız değiller. Bir
06:09taraftan böyle işçileri en kötü koşullarda çalıştırıyorlar ve
06:13bu da karşı düşük ücretlerle çalıştırılan işçiler grevlere
06:17çıkıyor, direnişe çıkıyor ama bir taraftan da bu ülke bir
06:21işçi mezarlığına dönüştürülmüş durumda değerli basın
06:24emekçileri. Evet bir işçi mezarlığına. Bakın değerli
06:27arkadaşlar. Sadece aslı sayında yüz yetmiş dokuz işçi çalışırken
06:32yaşamını yitirmiş. Iki bin yirmi dört yılının aslı sayına yüz
06:36yirmi dokuz işçi. Son sekiz ayda bin iki yüz bir işçi
06:41çalışırken yaşamını yitirmiş. Yani iş cinayetlerinde
06:46yaşamlarını yitirmişler. Bu bir savaş bilançosudur. Bu bir
06:50savaş bilançosudur. Bu sermayenin işçi sınıfına
06:54açtığı savaşın bilançosudur. Bu kadar açık ve net bir şekilde
06:58söyleyelim. Ağır çalışma koşulları, esnek çalışma,
07:02güvencesiz çalışma, gerçek anlamda işçi iş sağlığını
07:06sağlayacak, işçi sağlığını koruyacak hiçbir önleme
07:10almayan hükümet bin iki yüz bir işçinin ve yirmi iki yıllık
07:14iktidarındaki bütün işçi ölümlerinin, işçi katliamlarının
07:18sorumlusudur. Peki buna dair bir şey söylüyorum hükümet.
07:22Hiçbir şey söylemiyor. Sanki bu ülkede bin iki yüz bir işçi
07:28bir yılda son sekiz ayda pardon ölmemiş gibi katledilmemiş
07:32gibi her şey kendi ııı rayında devam etmeye çalışıyor. Şimdi
07:37değerli basın emekçileri. Buradan şunu da söylemek
07:41istiyoruz. Bunu kamu adına sormak istiyoruz. Direnen
07:45işçiler adına kaybedilen işçiler adına yaşamını yitiren
07:48işçiler adına da sormak istiyoruz. Gözaltına alınan
07:51polonez işçilerine ters kelepçe takanların acaba
07:56patronlarla nasıl bir ilişkisi var? Gerçekten bunu kamuoyu
08:00merak ediyorum. Polis işçi grevlerine saldırırken bu
08:03ülkede her gün üç kadın katlediliyor. Narin gibi onlarca
08:07çocuk kaybediliyor, katlediliyor. Buna yönelik
08:10kolluğun bir girişimi var mı? Hayır. Onların tek marifeti
08:14işçi dilenişlerini bastırmak, işçileri darp etmek. Şimdi bunu
08:19söyleyelim. Bu işçi grevlerini yasaklamanın on iki Eylül
08:23aslında yasakçı anlayışının devamı olduğunu söyleyelim. Yeni
08:27bir anayasa yapmaktan bahseden iktidarın bugün on iki Eylül
08:31darbeci anayasasını darbe anayasasının her maddesinin
08:35işine geldiğinde tıkır tıkır uyguladığını ama onun
08:39dışındaki maddelerde örneğin Can Atalay'in anayasa mahkemesi
08:43kararında olduğu gibi hiç de anayasayla oralı olmadığını
08:48ilgili olmadığını görüyoruz. O nedenle geçen yüzyıldaki
08:52darbeleri geçen yüzyıldaki işçi kıyımlarını on iki Eylül
08:57Cumtası'nın yirmi dört Ocak kararlarıyla bu ülkeye
09:00yerleştirmeye çalıştığı neoliberal politikaları bugün
09:03AKP MHP hükümetinin adım adım ilerlettiğini ve bu ülkeyi
09:08yoksul işçiler ülkesi haline açlıkla sefaletle mücadele eden
09:14işçiler ülkesi haline getirmeye çalıştığını da çok
09:18açık ve net bir şekilde görüyoruz ve bunu kabul
09:22etmiyoruz. Bu işçi kıyımına bu emek rejimine bu yoksulluğa
09:27karşı direniyoruz. Bundan sonra da işçilerle, emekçilerle
09:32beraber direnmeye devam edeceğimizi ifade etmek
09:36istiyorum. Tabii yaşamlarımıza kast eden bu hükümet sadece bir
09:40alanda kast etmiyor. Bir taraftan çocuklar kaybediliyor,
09:44katlediliyor. Bir tarafta son sekiz ayda bin iki yüz bir
09:47işçi iş cinayetlerinde katlediliyor. Bir taraftan
09:50sokak ortasında işçiler darp ediliyor. Ama onun dışında bu
09:55ülkede ceza evlerinde de tam bir eza politikası

Önerilen