Tuğçe Isıyel’in ilk kitabı Ya Hiç Karşılaşmasaydık’tan beri onun sıkı bir okuruyum. Anlatısını, meselelerini, hayata bakışını yakından takip ediyorum. Bir yazar olarak hep üreten, derinleşen ve en önemlisi hiç “oldum” demeyen biri… Sürekli araştırıyor, sorguluyor, hatta bazen fazla sorguluyor! Ama belki de tam da bu yüzden, onunla konuşmak her zaman ufuk açıcı. T24’te buluştuk. Kameralar açılmadan önce kahvelerimizi yudumlarken sohbet, hemen derin mevzulara aktı. Ayrılıklar, kuşaklar arası travmalar, ilişkilerde kadınların “kurtarıcı” rolüne soyunması, güç ezberi… Sohbetimiz sonrasında bir kez daha düşündüm: Bir ayrılık, yalnızca bir kişinin gidişi midir? Yoksa geçmişin bütün kırılmaları, bastırılmış duygular, kuşaktan kuşağa devrolan yaslar da o ayrılıkla birlikte mi patlar? Everest Yayınları’ndan yayımlanan Benim Yüzümden sadece bir ayrılığın hikâyesi değil; bir kadının kendiyle, geçmişiyle ve iç sesleriyle yüzleşmesi. Peki, insan gerçekten bir ilişkide kendini kaybettiğinde, yeniden köklenebilir mi? Sevgi, bizi iyileştirir mi, yoksa daha derin yaralar mı açar?
Sevgili okur, bana katılır mısınız bilmiyorum ama bazı kitaplar sadece bir hikâye anlatmaz. Okuyanı kendi hikâyesinin içine çeker, hiç sorulmayan sorularla yüzleşmeye davet eder. Benim Yüzümden de tam olarak böyle bir yere dokunuyor. Okudukça, belki kendi kırılma noktalarınızı, kendi “benim yüzümden” dediğiniz anları hatırlayacaksınız.
Sevgili okur, bana katılır mısınız bilmiyorum ama bazı kitaplar sadece bir hikâye anlatmaz. Okuyanı kendi hikâyesinin içine çeker, hiç sorulmayan sorularla yüzleşmeye davet eder. Benim Yüzümden de tam olarak böyle bir yere dokunuyor. Okudukça, belki kendi kırılma noktalarınızı, kendi “benim yüzümden” dediğiniz anları hatırlayacaksınız.
Kategori
🦄
YaratıcılıkDöküm
00:00Hoş geldin Tuğçe.
00:01Hoş buldum Ebru Hanım.
00:02Nasılsın? Heyecanlısın anladım.
00:04İyiyim, teşekkür ederim. Senle burada olduğum için mutluyum.
00:08Birazcık heyecanlı ikimiz için de aslında böyle bir program ilk defa yapıyoruz seninle.
00:14Heyecan güzel bir şey ya. Olmasa herhalde çok yavan olurdu değil mi?
00:17Kesinlikle. Merak ve heyecan.
00:19Seninle daha önce bir söyleşi yaptık ama böyle ekranın önünde ilk deneyimimiz.
00:25O yüzden hatalarımız olsa herkesten affola efendim.
00:28Kitabın beni çok etkilemişti. Yaklaşık işte bir ay önce falan yaptık söyleşimizi de.
00:35Orada da herkesin söylediği şey ayrılık acısıyla yüzleşmek ve onun insanlara katma değerler diyebilirim aslında.
00:44Getirdikleri ve götürdükleri.
00:46Peki sormak istiyorum.
00:48İnsan bir ilişkiden çıkarken eski travmalarıyla yüzleşir mi?
00:55Ya da yüzleşmesi şart mı? Ya yüzleşemezse?
00:59Yüzleşebilir, yüzleşemeyebilir ama insan bir ayrılık acısı yaşadığında veya herhangi bir kriz yaşadığında hayatta
01:07eğer önceki hesaplarda bir kesinti varsa, eğer o hesaplar görülemediyse
01:14veya önceki ayrılıkları daha problemli olduysa ve belki de bir sonraki ilişkiye taşındıysa
01:21bu böyle kar topu gibi katlana katlana aslında büyüyor.
01:26Freud der ki bastırılan şey daha güçlü bir şekilde geri döner.
01:32O yüzden eğer biz bir şeyleri bastırıyorsak ruhsallığımızda
01:36onlar başka krizlerde, başka durumlarda kendini gösteriyor ve çözülmeyi bekliyor aslında.
01:42O yüzden bazı ayrılık acıları çok travmatik geçebiliyor.
01:46Ama o gerçekten o durumla mı ilgili?
01:49Yoksa geçmişte o bastırılanların yükü oraya yüklendiği için mi?
01:55Belki oraya bir bakmak gerekiyor.
01:57Yoksa her ayrılık travmatik olmak zorunda değil.
01:59Her yaşanan olumsuz şey de travmatik olmak zorunda değil.
02:03Ama bir şey biz travmatik veya daha zorlayıcı bir yaşantı diyorsak
02:07o bizim biraz geçmiş tarihimizle, bagajımızda getirdiklerimizle ilgili olabiliyor.
02:13Peki eğer yüzleşemezsek ki ana karakterimiz yüzleşmeye çalışıyor ve bunu başarıyor bence.
02:20Tekrar aynı döngüyü bir sonraki ilişkide de yaşar mıyız?
02:24Biraz psikolog tarafına sormak istiyorum.
02:27Evet kitaptaki karakterde...
02:29Böyle kitap bir kurgu.
02:31İpuçları alıp başarılı ve iyiyken neden sadece sevilmek uğruna o fedakarlıkları yapıyoruz?
02:39Kitaptaki karakterinde de yapılmış birçok ilişkisel fedakarlıklar var.
02:43Aslında bunun güçlü kadın olmakla pek bir ilgisi yok.
02:47Yani bunu böyle her taraf yapabilir.
02:50Ya da kendine yet.
02:51Evet orada tabii o ilişki kitaptaki karakterin başka meseleleriyle kesiştiği için aslında böyle bir kıvam yarattı.
03:03Aslında o buzdağının görünen kısmıydı o ilişkideki takılma hali.
03:09Orada bence karakterin en önemli özelliklerinden bir tanesi ilişkide kurtarıcı olma rolüne soyunuyor.
03:17İşte benimle farklı olacak diyor.
03:19Belki orada narsistik bir hallere giriyor.
03:22Türkan Şoray'a sevindim diyorum ben ona.
03:25Evet yani hani başka türlü olacak.
03:27Benimle başka türlü iyileştireceğim bu adamı.
03:29Ben farklıyım. Esas kadın benim.
03:32Belki ilişkilerde çok sık yaptığımız bir hata bu.
03:36Kurtarma hali. Kurtarmaya çalışıyoruz.
03:39Tanrıcılık oynuyoruz belki.
03:41Ama kimse kimseyi kurtaramaz.
03:43Yani kişi isterse kendini kurtarır.
03:46Fakat kitaba tekrar dönecek olursam belki de o aileyi, annesini kurtaramadığı için belki o travmadan.
03:53Belki bunun başka bir yansıtıyor ilişkide bulunduğu kişiye.
03:59Dolayısıyla orada bir kurtarma sendromu diyelim buna.
04:02Bundan muzdarip.
04:04Dolayısıyla da aslında kendini iyice hırpalamış oluyor.
04:09Kendine de bir göncü var çünkü o karakterin.
04:12Tabii her seferinde o başarısızlıkla karşılaşıyor.
04:15Böyle şey. Ucu bucağı olmayan bir şey bu çünkü.
04:19Yani kişi ancak isterse.
04:21Son verme. Sonu söyleme.
04:23Evet.
04:24Peki. Sardunya Metafor'un cidden çok güçlü kitabında.
04:28Beni de etkiledi.
04:29Köklerinden kopup başka bir yerde tutunamayan bir çiçek gibi hissetmek.
04:34İnsanlar ilişkilerde köklerini kaybettiklerinde bir daha gerçekten köklenme imkanı olabilir mi?
04:40Tekrar ve tekrar köklenebilir misin?
04:43Köklenebilirsin ama burada herhalde şeyi düşünmek lazım.
04:47Ya da sağlıklı köklenmek olabilir mi?
04:50Evet. Yani ilk köklendiğimiz yeri düşünelim.
04:53Yani hepimiz aslında bir ilişkinin içine doğuyoruz.
04:56Böyle bir hem çift ilişkisinin içine doğuyoruz.
04:59Anne baba adını verdiğimiz.
05:00Hem de bir anneye, bir kadına doğuyoruz.
05:03İlk köklendiğimiz yer annenin bedeni dolayısıyla.
05:06Orada eğer sağlıklı bir bağ kurulabiliyorsa biz...
05:12Veya sağlıklı bir bağ kurulamadı.
05:15Diyelim ki sağlıksız bir bağ kuruldu.
05:17Ama daha sonra bununla temas edip o eksikliğin farkına vardığımızda...
05:26...ve iyileştirici bir takım başka ilişki deneyimleriyle...
05:29...o sağlıksız bağın üstesinden gelindiğinde...
05:34...hayatta da sağlıklı ilişki motifleri kurabiliyoruz.
05:37Güvenli bağlanabiliyoruz.
05:39Çünkü meselemiz zaten güvenli bir bağ kurabilmek.
05:41Ama bunu ilk öğrendiğimiz yer ilk ilişkimiz.
05:46Anne ve ebeveynlerimizle kurduğumuz ilk ilişki.
05:50O yüzden köklenme hikayesi oradan başlıyor.
05:52Biz orada sağlam bir kök bulabiliyorsak bu devam ediyor.
05:57Ama bu kader değil.
05:59Yani annemizle babamızla iyi bir ilişkimiz yok.
06:01Ebeveynlerimizle çok kopuk bir ilişkimiz varsa mahvolduk mu?
06:04Hayır değil.
06:05Ama bununla temas kurmamız.
06:07Onunla göz teması kurmamız çok önemli.
06:09Bunu dönüştürebilmek için.
06:11Bunu dönüştürebildiğimiz zaman zaten bu yakın ilişkilerde kendisini gösteren bir şey oluyor.
06:17Çünkü aslında her ilişki bir sonraki ilişkiye referans diyebilirim.
06:24Ya hiç karşılaşmasaydık kitabımda bir yazı vardı.
06:28Yani böyle her geçmiş ilişki deneyimi aslında bizim bir sonraki ilişkideki beklentilerimizi yeniden belirliyor.
06:35Dolayısıyla ilk ilişkiye gittiğimizde de bunun referanslarını görüyoruz.
06:41O yüzden bunları kendi farkındalığımızla, kendi yaralarımızla, kendi karanlığımızla temas kurarak dönüştürebildiğimiz ölçüde
06:49aslında evet daha sağlıklı köklenmeler veya buna güvenli bağlanma da diyebiliriz, kurabiliriz.
06:57Aslında senin kitabı okurken şunu düşündüm.
07:00Gerçek bir ilişkide olmamız ama hakikat ise insanın kendisi.
07:07Ve her şey, her sorgulama ya da her yaşamda kişinin kendisinde.
07:14Hatası da sevabı da.
07:16Ve önce kendinden başlamalısın.
07:18Değil mi?
07:19Yani her şeyin anahtarı aslında biziz.
07:22Ki bu kitabımızın karakterinde de bunu çok net görebiliyoruz.
07:26Doğru, evet.
07:27Kişinin kendiyle temas kurması çok önemli.
07:29Yani biz ancak kendimizle temas kurarak ötekiyle de kurabiliyoruz.
07:33Yani kendi duygularımızla bağ kurarak, kendi duygularımıza tahammül etme,
07:38kendi duygularımızı kapsama becerisini geliştirdiğimiz oranda ötekinin duygusuna da varabiliyoruz aslında.
07:44Kesinlikle.
07:45O yüzden dediğin çok önemli.
07:46Bir de o Sardunya metaforunu özellikle çok önemli.
07:49Çünkü Sardunya her yerde yetişir.
07:51Evet, evet.
07:52Ama çok da nazik bir çiçektir.
07:54Mesela ben çok zorlanırım o Sardunya'yı büyütmekten değil mi?
07:59Çünkü çok ışık istemez falan, doğru ışığı ister.
08:03Aslında biz kadınlar değil mi?
08:05Öyle değil miyiz?
08:06Evet, Sardunya metaforunu ben de...
08:09Nasıl buldun Sardunya metaforunu?
08:11Çok seviyorum Sardunyaları ve bir gün böyle bir Sardunya vardı balkonda ve kırıldı.
08:17Ve ben onu böyle başka bir yere koydum çoğaltmak için.
08:21Ve dedim ki kırıldığı yerden çoğalan bir şey bu.
08:24Aslında insan da biraz kırıldığı yerden tekrar dönüşüyor, tekrar çoğalıyor.
08:28O yüzden Sardunya çok böyle o insanın kendini onarma gücü, kendini yeniden üretme, yaratma gücünü gösterdi bana.
08:37O yüzden böyle kırılır ve onu koyarsınız böyle hemen köklenir gerçekten de.
08:43Aslında bu da çok hoşuma gidiyor.
08:46Çünkü biraz doğayla ve bu çiçek bitki işlerini çok sevdiğimden dolayı ve senin de bildiğin için...
08:53...ekopsikolojiyi hiçbirimiz bilmezken böyle bir şey var buraya yürümem lazım deyip...
08:58...sonra bir dönem İstanbul dışında yaşaman ve doğayla bütünleşmen bu kitapta aslında vücut bulmuş sanki.
09:07Ne dersin? Var mı yani etkilenmiş bir şey?
09:10Olabilir, evet.
09:11Yani ekopsikoloji çok hoşuma gidiyor.
09:14Çünkü aslında bütün ruhsal rahatsızlıklarımızın aslında bir noktada kaynağının o doğayla olan bağımızın kopmasına...
09:22...doğayı olan yabancılaşmamıza da bağlıyorum artık.
09:25Pandemiden sonra böyle bir bakış açısına geçmiş durumdayım.
09:30O yüzden de yani o doğayla bağ kurmak aslında insanın kendi doğasıyla da bağ kurmasını sağlayan bir şey.
09:37Yani doğa derken burada illa çiçek böceği kastetmiyorum ama kendi doğamız o.
09:41Kendimizdeki o depremler, heyelanlar, o kendimizdeki toprak kaymaları, kendimizin o döngüleri...
09:49...sanki o mevsimin döngüleri gibi.
09:51Kendimizin de döngüleri var aslında ve sanki bunlar hep böyle iç içe ama biz böyle hep ayrı ayrı düşünüyoruz.
09:56Doğa, insan karşıtlığı yaratıyoruz.
09:59Halbuki biz doğaya içre varlıklarız.
10:02Bunu fark ettiğimizde doğayla daha barışık olduğumuzda kendimizle daha barışık yaşayabileceğimizi düşünüyorum.
10:10Kesinlikle. Yani ben kendi adıma öyle de yaşıyorum yani.
10:15Peki, kadının sürekli çabalayan taraf olması günümüzün ilişkilerinin bir miti artık.
10:23Artık bunun kırılması gerekmiyor mu sence?
10:27İkinci, romanımızdaki kadın da sürekli çabalıyor.
10:31Erkeğini kendine bağlamak ya da ilişkide tutmak için hep çabalayan taraf yemekler yapıyor, bir şeyler yapıyor.
10:41Onun, adamın yörüngesinde hareket ediyor.
10:45Artık bunu kıramaz mıyız biz kadınlar ya da ne zaman kıracağız biz onu?
10:50Kırarız.
10:51Kırarız. Kıralım artık lütfen yani.
10:54Ben kırdım gerçi size soruyorum.
10:57Kırarız tabii. Yani şöyle, burada biraz o demin konuştuğumuz konu işte o kurtarıcı olma, fazla çabalama hali.
11:06Biraz böyle hayatlarımızda her şeyi fazla çabalayarak elde etmeye çok alışmışız.
11:10Biraz o güçlü ve başarılı kadın aynı zamanda sanki ilişkide de böyle tuttuğunu koparmalı, çabalamalı.
11:18Tabii tabii işte saçımı süpürge ettim düsturuyla yetişen kuşaklarız bir yandan da.
11:24Yani bir şekilde bunlar, benim annem öyle değildi ama bir şekilde kolektif olarak herhalde geçiyor hepimize.
11:31Yani ülkeye, bu coğrafyaya sirayet eden bir şey.
11:34Toplumun kakonofilerinden kurtulamıyorsun ki o mahalle baskısı denen bir şey var hepimizin yaşadığı.
11:39Tabii ki.
11:40Evet yani bırakmayı dolayısıyla, bırakmayı derken pes etmek anlamında söylemiyorum ama akışa bırakmayı.
11:46Yani gerçekten kendi ihtiyaçlarımıza, kendi önceliklerimize, kendimizi onun öz şefkatli tarafı kollayarak, kendimizi gözeterek bir ilişki yaşamayı herhalde öğreniyoruz yavaş yavaş.
12:01Ama burada bencillikten bahsetmiyorum.
12:03Yani kendimizi gözetmek demek bir bencillik değil ama bazen bazı ilişkilerde öyle bir kayboluş oluyor ki kişi kendine yabancılaşıyor.
12:13Yani kendini bırakıyor, seçimleri, tercihleri, neler neleri seviyordu, neler yapıyordu yani bütün odak noktası o yaşadığı ilişki olabiliyor.
12:23Ve sonra o ilişki bittiğinde kişi korkunç bir boşlukla ve yabancılaşmayla karşı karşıya kalıyor ve kendini tanıyaması hale geliyor kitaptaki karakter gibi.
12:34Ben kimdim diyor yani senden önce ne yapıyordum, nasıl rüyalar görüyordum, nasıl uyuyordum yani o kadar unutmuş durumda çünkü o kadar özdeşim kurmuş durumda o ilişkiyle.
12:45Bir film seyretmiştim, kadın karakter üç tane ilişkisi var ve üçünün istediği şekilde yumurta yiyor.
12:55Bir tanesi katı yumurta seviyor, birisi sahanda seviyor diyeyim birisi de işte çırpılmış seviyor.
13:01Kadın üçünü de zaman zaman, zaman içinde gösteriyor bunu.
13:05Her ilişkide farklı yumurta yiyor.
13:06Her ilişkide farklı yumurta yiyor ve sonra diyor ki ben nasıl yumurta yiyordum ya ve nasıl yumurta yediğini bilmiyor.
13:13Çok güzel filmmiş, çok güzelmiş evet.
13:16Yani sağlıklı bir ilişki galiba hem birliktelik hem de bireysellik ihtiyacını karşılayan ilişkidir.
13:23Yani o ikisi arasındaki dengeyi bulmak gerekiyor.
13:26Yani ne tamamen kendimize odaklanmak ne de tamamen ilişkide ilişkiye odaklanmak.
13:33Yani o ikisinin arasındaki dengeyi bulmak herhalde daha sağlıklı, daha sürdürülebilir ilişkiler yaratıyor.
13:40Bu soruyu sorarken de aslında hani döngü kırılabilir mi derken aslında bunların akışta yapılması çok güzel.
13:46Sevdiğin bir insana yemek yapmak, sevdiğin insanın sana yemek yapması yemek basit bir örnek ya da her neyse.
13:52Fakat bunun zorlama olması galiba tehlike unsuru ya da bir şeye karşılık beklemek.
13:58Evet.
13:59Aslında orada şey var ya fedakarlık, fedavekar ikilevi onun tuzağına düşmek çok kötü galiba burada.
14:06Evet bir karşılık bekleyerek belki yapmak veya işte beklenti insanı çok yoran bir şey.
14:14Yani gerçekten çok tüketen bir şey ve insanın beklentilerinin de sonu olmayabilir bu anlamda.
14:21O yüzden zaten evet yani mecbur olduğumuz için veya aman çabalayayım da işte elimden kaçmasın diye değil de
14:30gerçekten kalpten geliyorsa bir şey onu duymak ve gelmiyorsa da bunu da duymak gerekiyor.
14:38Yani bazen de çünkü gelmiyor.
14:40Bunu kişiselleştirmemek belki de.
14:42Evet bazen de aslında bitiyor o ilişki veya işte bir şeyler dönüşüyor, değişiyor.
14:47Ama kişi hala ısrarla çabalamaya devam ediyor.
14:51Yani ölmüş bir cenaze var ama kimse yani şey ölmüş biri var ama kimse cenazesini kılmıyor gibi bir şey oluyor.
14:58Yani böyle ısrarla ısrarla böyle ittirmeye çalışılıyor.
15:01Arabanın artık benzini bitmiş yani o ilişki gibi düşünelim arabayı.
15:05Ama böyle itekleniyor falan.
15:07Bazen de insanları o zorlayıcı ilişkilerden kendilerini kurtarması da gerekiyor diye düşünüyorum.
15:16Şahane anlattın.
15:18Şu güçlü ol.
15:20Annem biraz önce üstünden geçtik ama annelerin bizlere ya da toplumun bize öğrettiği güçlü ol mottosu karakteri
15:26hayatta hep diken üstünde bırakıyor kitapta.
15:29Biz kadınlara güçlü ol duygularını gösterme öğretisi yalnız bireyler olmamız da etkili olabilir mi?
15:36Güçlü ol terimini yanlış anlıyor olabilir miyiz?
15:40Yani güçlü olmak aile olmayı engelleyen bir durum değil.
15:45Orada güçte bence yanlış aktarılan bir şey var gibi geliyor.
15:50Ne dersin?
15:51Evet kendi ayakların üzerinde dur.
15:56Kimseye muhtaç olma senin kimseye ihtiyacın yok gibi.
16:00Evet bu da çok işte kendinde takılan sürekli bir narsistik çıkmaza sokuyor insanı.
16:09Yani benim hiç kimse hayır bizim birbirimize ihtiyacımız var.
16:12Hepimizin birbirine ihtiyacı var.
16:13Kesinlikle öyle yani insan denilen şey eksikli, gedikli, kusurlu bir canlı.
16:19Yani öyle tüm güçlülük yanılsamasına gerek yok.
16:23Çünkü insan olmak tam da böyle bir şey.
16:25Ve bu ayıp değil, kötü bir şey değil.
16:29Yani benim bir konuda şuna ihtiyacım var demek, yardım istemek veya bir konuda eksik olduğunu fark etmek
16:37ve bunu dile getirmek bir başarısızlık değil.
16:41Ama biz böyle başarıya çok takılmış durumdayız.
16:43Başarılı olmak, işte mutlu olmak, üzülmemek, mükemmel olmak böyle.
16:49Bunlar bir yanılsama yani insanın doğasına pek de uygun olmayan,
16:53insanı aslında içten içe çok çürüten, kurutan bir takım dayatmalar gibi geliyor bana.
17:01Peki ana karakterimiz yazarak iyileşiyor.
17:07Duygusal terapi olarak yazmak insanın travmalarını yüzeye çıkartmasında etkili midir sence?
17:13Travmalarını yüzeye çıkartmasında etkili de olabilir, olmaya da bilir.
17:19Ama bir şekilde sağlatıcı bir tarafı olduğu kesin.
17:23Çünkü bizim yaşadıklarımıza anlam vermeye ihtiyacımız var.
17:28Yani yaşadığımız bir şeyi anlamlandırabildiğinizde, dile dökebildiğinizde,
17:33onunla temas kurabildiğinizde artık o şeyi bilinç dışından daha bilinçli bir yere çekmiş oluyoruz.
17:40O yüzden de üzerimizdeki etkisi daha azalmış oluyor.
17:44Yazmak da veya başka sanat dalları ama bu seyahate gitmek de olabilir, terapiye gitmek de olabilir,
17:50karakter yazarak şeyleri sağlatıyor.
17:54Orada o semptomla, zorlayıcı yaşantılarla bir bağ kurma hikayesi olduğu için,
18:02sembolize edebildiği için yaşanan şeyi de dönüştürebilme fırsatı yaratıyor.
18:09Belki de üçüncü göz olarak da ya da ikinci göz olarak kendini o yazılanlarda görüyor olabilir mi?
18:16Tabii, yani...
18:18Biz mesela günlük çocuklarıydık zamanında, hepimiz yazardık.
18:23Ve aslında ne kadar faydalıymış yazmak.
18:26Yani şimdi bile yazıyoruz zaten hepimizin mesleği bir anlamda.
18:31Ve kendi adıma söylüyorum ki o duygusal sağlatmaları yaşıyorsun o yazarken.
18:36Ya da o gerçekle karşılaşırken, kendi gerçeğinle.
18:40Evet, yazmak bir mesafe yaratıyor kişiyle kişi arasında.
18:45O mesafeye de bazen ihtiyacımız var.
18:47Bazen kendimize çok kör olabiliyoruz çünkü.
18:50Ama çok yakın olduğumuz için.
18:52Yani bir şeye çok yakından baktığınızda gerçekten körleşebilirsiniz.
18:55Mesafeye ihtiyaç vardır.
18:58Bazen o dışarıdan bakmaya ihtiyaç vardır.
19:01Yazmak sanki böyle bir şeye yol açıyor.
19:04Yani bir yandan çok böyle bütünleşiyorsunuz, içine giriyorsunuz.
19:07Ama bir yandan da bir mesafe yaratıyor.
19:10Herhalde iyileştirici tarafı da en azından benim için oradan geliyor.
19:14Süper.
19:15Çünkü bildiğimiz kadar bilmediğimiz bir dünyada var.
19:19Yani bu ruhsal alemde, ruhsal iklimde.
19:22Sezgi de bilmediğimiz, tanımlayamadığımız bir his.
19:25Bu minvalde Sezgi'yi yaralarımızı önceden hissettiren ama çoğu zaman duymazdan geldiğimiz bir ses mi?
19:33Güzel soru. Bunun üzerine çok düşünüyorum Sezgi üzerine.
19:37Aslında değil mi böyle bizi ikaz ediyor bazen.
19:40İçinizden bir ses, oraya gidesiniz gelmiyor.
19:43Ama iç ses doğru mu, kakonik mi, niye bilemiyorsun?
19:46Ya da paranoya mı?
19:48Paranoya da olabilir.
19:50Ben artık iç sese önem verilmesi gerektiğini düşünüyorum.
19:54Çünkü sanki uyarı gibi geliyor.
19:56Ama çoğu zaman hata, erör de verdiği olmuştur.
20:00Tabii yani burada iç sese şöyle diyebiliriz belki.
20:03Kişi aslında birçok şey yaşıyor hayatı boyunca.
20:06Bir sürü deneyim var yani hepimizin çantasında.
20:09Ve o deneyimlerin, deneyimlerden damatılan bir takım duygular var.
20:14Yani biliyoruz hangi kişi bize zarar verecek.
20:18Veya biliyoruz bu insanla başka türlü olacak diyoruz mesela.
20:23O aslında bizim böyle o deneyimlerden bir şekilde damıttığımız duygular.
20:28Kendimizle temasımız kopuk olursa eğer.
20:31Kendi iç dünyamızla, duygularımızla.
20:34Sezgilerimizden de kopuk oluyoruz.
20:36O yüzden de belki bizi uyaran bir takım sesler var, bir şeyler var.
20:40Ama o işaretleri görmüyoruz.
20:42Çünkü zihinle düşünüyoruz belki.
20:44Hayır bunu yapmam gerekiyor.
20:45Doğru olan bu veya yanlış olan bu.
20:47Oradan uzak durmam lazım.
20:49Her zaman öyle olmuyor.
20:51Bazen de o uzak duran, durmalısın diyen zihin.
20:56Kalp başka bir şey söyleyebiliyor.
20:59Ve bazen o kalbin söylediği insana daha tatmin edebiliyor.
21:05Daha böyle saadetli bir yola çıkartabiliyor.
21:08Yani o sezgi dediğimiz aslında çok böyle metafizik bir şey değil bence.
21:13O kendi o geçmişimiz, deneyimlerimiz, kendi bilgimiz, görgümüz.
21:18Belki başka insanlardan dinlediğimiz o her şey depolanıyor bizde ruhsallığımızda.
21:24O yüzden sezgi dediğimizde de biraz o kendi deneyimimize kulak vermek aslında.
21:31Veya kendi işte zaaflarımız, korkularımız ve bunların birleştiği bir takım yaşantılar var.
21:40Bunları görebilmek dürüstçe veya daha cesaretli bir yerden.
21:45Oh şahanesin.
21:46Peki unutmanın koruyucu bir etkisi olsa da hatırlamanın da iyileştirici bir tarafı var mı?
21:54Ya da unutmak mı hatırlamak mı?
21:56Hatırlamak kesinlikle.
21:58Çünkü unutmak biraz inkara yol açan bir şey, üstünü kapatan bir şey.
22:03Ama dediğim gibi o hiçbir şey kaybolmuyor.
22:07Yaşadığımız, hissettiğimiz hiçbir duygu gerçekten bir yere gitmiyor, bir yerlerde kalıyor.
22:13Nasıl ortaya çıkıyor?
22:15Bir takım tekrarlayan seçimlerle, tekrarlayan hatalarla, psikosomatik belirtilerle.
22:22Ne bileyim migrenimiz tutuyor, bir şey oluyor. Hep böyle benzer kronik rahatsızlıklarla.
22:27Dolayısıyla inkar çok hayırlı bir şey değil.
22:30Ama hatırlamak, o hatırladığımız şeyi çünkü dönüştürebiliriz.
22:36O yüzden bunun ben çok daha insanı zenginleştiren, insanın tekamülüne oldukça katkı sağlayan bir tarafı olduğunu düşünüyorum hatırlamanın.
22:46Peki insanın yuvası neresidir?
22:51İnsanın yuvası herhalde insanın kendiyle iyi olduğu, kendiyle barışık olduğu her yer insanın yuvası olabilir.
23:00Yani kalbi olabilir eğer o kalpte, o kendi bedeninde iyiyse.
23:05Yani bizden dışarıda bir şey yok, bir yer yok.
23:09Ama başka bir insan yuva olamaz diye düşünüyorum ben.
23:13Başka bir insan yuva çok iddialı bir şey tabii.
23:18Çok iddialı, yuvamsın.
23:19Evet, yani çok iddialı.
23:21O da farkındalığı da düşük bir şey gibi geliyor bana.
23:24Bir yandan o anne ile kurulan ilişkiye de bir gönderme değil mi sanki?
23:29Evet, ilk yuva anne çünkü.
23:31Ve sen benim yuvamsın dediğimizde birine aslında oradaki o beklentileri, aktarıları...
23:36Ve bunu genelde erkekler söylüyor.
23:38Evet, orada bir sürü aktarım hikayesi oluyor.
23:41Gene aktarıma geldik.
23:43Gene aktarıma geldik, evet.
23:44Yani birilerinin yanında kendimizi çok iyi, yuvamızdaymış gibi hissedebiliriz.
23:51Ama herhalde o yuvamız neresi dediğimizde biraz kendimizle iyi olduğumuz, kendimizle temasta olduğumuz, kendimize dokunabildiğimiz yer neresiyse, her yer olabilir, orası yuva olabilir.
24:05Peki, kitap gerçekten çok etkileyici ama biliyorum ki sen insanlara şifa olma yolunda da bildiklerini, deneyimlerini kendi kliniğin üzerinden de paylaşıyorsun.
24:15Birçok etkinlikler yapıyorsun, edebiyatla psikolojiyi birleştiriyorsun ve insanlara yol göstericilik yapıyorsun.
24:21Sana gelemeyen insanlara en azından online olarak sana ulaşabiliyorlar.
24:26Bu anlamda da yeni böyle birçok fikirlerin var ve bunlar beni çok etkiledi.
24:33Bana daha önce konuştuğumuz ve bahsettiğin için söylüyorum.
24:36Hatta sana sürpriz bir soru oldu bu.
24:38Evet.
24:40Nedir yeni fikirlerin? Neler yapmak istiyorsun?
24:45Sana diyelim karşıda oturan bir insan sana nasıl ulaşacak da senin bu yeni etkinliklerinden haber olacak ve ne yapmak istiyorsun?
24:53Evet, doğru yani o insanlara iyi gelmek çok kıymetli, çok önemli benim için.
25:02İnsanların yazdıklarımda kendilerine dair bir şeyler bulabilmeleri çok önemli.
25:09Bu kitapların edebiyatın iyileştiriciliği üzerine çok düşünüyorum gerçekten de ve biraz böyle bir okuma atölyesi dönüyor zihnimde.
25:18Herhalde önümüzdeki ay bununla ilgili böyle bir atölye, yeni bir atölye geliyor.
25:23Maşallah.
25:24Çünkü çok uzun yıllar psikolojik edebiyat okumaları atölyesi diye bir atölye yaptım.
25:29Ki çok da faydalıydı o.
25:31Çünkü ben edebiyatın gerçekten çok iyileştirici olduğunu ve o farkındalık o yüzleşmeyle bir romandan bir ne bileyim Dostoyevski okuyarak kendine çıkış yolları bulabilirsin.
25:44Edebiyatın çok önemli bir gücü vardır.
25:47Kesinlikle.
25:48Sırf Dostoyevski değil yeni yazarlarımız da öyle yani tüm dünya yazarları için geçerli.
25:55Bunu böyle bir atölye ki biblioterapi adında içi boşaltılmış atölyelerden bahsetmiyorum.
26:01Bu anlamda gerçekten senin gibi uzman bir kişi tarafından edebiyatla birleştirilmesi çok çok önemli ve çok değerli bence.
26:10İnsanların da buna yani illa tabii ki psikolojik uzmanlar her şeye gitsinler o ayrı bir şey ama bu iş okumadan da olmuyor gibi geliyor bana.
26:19Bence de olmuyor yani orada evet okumadan olmuyor.
26:24Yani edebiyatta tabii şöyle bir şey var psikolojinin gittiği her yere edebiyat önceden gitmişti zaten.
26:33Yani ben insana dair her şeyi psikoloji kitaplarından değil daha çok edebiyattan öğreneceğimizi düşünüyorum ve buna inanıyorum.
26:41O yüzden de orası böyle zaten lebiderya.
26:45Psikoloji evet bir bilim ama edebiyatta o insanın bütün hallerini zaten okuyoruz, görüyoruz.
26:53Yani yaşadığımız şeyler sadece bizim başımıza geçmiyor, bizim başımızdan geçmiyor.
26:57Başka insanların da yaşadığını bilmek bile sadece bu kadarı bile aslında insana çok iyi geliyor.
27:03O yüzden bununla ilgili böyle bir takım planlarım var.
27:07Ne zaman? Heyecan bir sene önce çekmek istiyoruz.
27:11Evet önümüzdeki ay bir atölye geliyor.
27:14Şimdi isimle ilgili bir takım böyle kararsızlıklarım var o yüzden henüz net değil.
27:18Ama böyle iyi gelen kitaplar, iyileştiren kitaplar bunlarla ilgili böyle bir şey var kafamda.
27:28O zaman senin hesabından takip edip okuyucularımız bunu öğrenebilir.
27:32Çok teşekkür ediyorum.
27:33Ben teşekkür ederim.
27:34Harika bir sohbetti benim için.
27:37Efendim çok teşekkür ediyoruz bizi dinlediğiniz için.
27:40Bugün Tuğçe ile birlikte son kitabı Benim Yüzümden'i konuştuk.
27:44Benim için gerçekten farklı bir kitap, kısacık bir kitap.
27:48Hatta novella diyeceğimiz bir kurgu kitabı.
27:52Mutlaka okumanızı öneriyorum.
27:54Kendinizden ya da çevrenizde olan bir insandan bir şeyler mutlaka bulacaksınızdır.
27:59Görüşmek üzere, sevgiler.