T24 yazarı Prof. Dr. Ayşe Naz Bulamur ile T24 editörü Hazal Sipahi’nin dizi, film ve belgesel gibi yapımları tartıştığı Ekran Aşkına’nın yeni bölümünde Woody Allen’ın Şans Eseri (Coup De Chance) mercek altına alınırken sanat eserini sanatçısından bağımsız düşünebilir miyiz sorusu iki farklı perspektiften cevaplanıyor.
Genç ve güzel Fanny’nin “şansı,” zengin ama kontrolcü Jean ile evlenmesidir. Evliliğinde bunalan Fanny, bir gün sokakta lise arkadaşıyla karşılaşır. İkili tutkulu bir aşk yaşar. Film, gizli aşıklarla da onların eleştirdikleri züppelerle de dalga geçer.
‘Şans Eseri’ favori Woody Allen filminiz olabilir mi?
Sanat eseri sanatçıdan bağımsız mıdır?
Genç ve güzel Fanny’nin “şansı,” zengin ama kontrolcü Jean ile evlenmesidir. Evliliğinde bunalan Fanny, bir gün sokakta lise arkadaşıyla karşılaşır. İkili tutkulu bir aşk yaşar. Film, gizli aşıklarla da onların eleştirdikleri züppelerle de dalga geçer.
‘Şans Eseri’ favori Woody Allen filminiz olabilir mi?
Sanat eseri sanatçıdan bağımsız mıdır?
Category
🎥
Kısa filmDöküm
00:00T24 ekranından herkese merhaba. Ben Ayşe Naz Bulamur.
00:13Ben Azal Sipahi. Ekran aşkına da bizlere ekrana bağlayan dizi, film, belgesel gibi yapımları tartışıyoruz.
00:19Peki Naz Hocam, bu bölümde hangi yapım üzerinden hangi konuyu konuşacağız?
00:25Öncelikle Woody Allen'ın şans eseri filmini ve daha sonra filme yönetmeninden bağımsız izleyebilir miyiz sorusunu tartışalım.
00:32Filmde genç ve güzel Fanny'nin şansı tırnak içinde zengin ama çok kontrolcü bir kocası olmasıdır.
00:41Karısına güzel bir bebek gibi davranır. İyiliğinden içtiğine, görüştüğünden, sporuna kadar her şeyine karışır.
00:50Ve evliliğinden bunalmış bu genç kadın bir gün sokakta tesadüfen şans eseri lise arkadaşıyla karşılaşır.
00:58Tutkulu bir aşk yaşarlar ve film hem genç aşıklarla hem de Fransız züppelerle dalga geçer.
01:04Evet filme daha detaylı gireceğiz. Ben de Woody Allen filmini en son ne zaman izlemişim diye baktım bir Woody Allen filmi.
01:132013 yapımı Blue Jasmine'i izlediğimi fark ettim. Onu da festivalde o yıl izlemiştim.
01:19Sizinle de bugün ürün yaratıcısından bağımsız mıdır sorusunu iki farklı perspektiften ele alacağımız için Enkorsan'ından şans eserini de izledim.
01:28Kısaca filmin karakterlerine, filme bakalım, filmin temalarına bakalım. Sonra da münazara konumuza geçelim o zaman.
01:36Bir önceki bölümde de Emelie'nin Paris'i konuşmuştuk ve hani orada Paris'in nasıl gördüğümüzü, Fransız'ın nasıl gördüğümüzü, Amerikan kültürünün temsilini konuşmuştuk.
01:452024'de Paris'te gerçekleşen olimpiyatların açılışı da uzun bir süre konuşuldu. Hem açılışta hem filmde nasıl bir Paris görüyoruz?
01:54Şans eseri filmi şans eseri olimpiyatların açılış tarihinde gösterime girdi.
02:00Türkiye'de değil mi?
02:01Türkiye'de, evet ve biz hem filmde hem de olimpiyatların açılışındaki Gojira konserinde aslında Paris'in eşitlik ve özgürlük ilkelerinden uzak bir şehir izledik.
02:13Çünkü konser sırasında da giyotinle kesilmiş kafasını elinde tutan kanlar içindeki Maria Antoinette şarkı söylüyor.
02:23Filme baktığımızda da aslında şiddet günümüz Paris'inde kol geziyor.
02:28Herkes tesadüfen birer av ve avcı ve hatta kayıp vakalarından uzaylılar sorumlu tutuluyor.
02:36Hak ve hukuk yok şehirde ve bu filmdeki Fanny'nin kocası da zenginleri zengin yapmak işi ve yolunu kesen herkesten itina ile kurtuluyor filmde.
02:51Ve sanki şehir bu Emily'in Paris'in ışıltılı şehrinden ya da olimpiyatlardaki bu ışıltılı görkemli şehirden çok uzak sonbaharın renklerine bürünmüş.
03:03Oldukça cinsiyetçi Fransızlar filmdekiler ayrıca sınıf farklılıkları çok çok önemli.
03:10Hoşgörüden uzak bir kesim izliyoruz.
03:13Sanki şehir sonbaharını yaşıyor ve filmdeki bu sararmış soğumuş Paris'ten sonra da olimpiyatların açılışındaki Paris'ten ben açıkçası çok etkilenemedim.
03:25Bu filmde sen nehrine atılan cesetler, olimpiyatlarda kanlar içinde şarkı söyleyen bir kraliçe gene o eşitlik ilkesini başarıyla sorguladı diye düşünüyorum.
03:39Siz de T24 için kaleme aldığınız yazıda bu katı karakterlerin filmdeki aynı zamanda da yüzeysel insanlar olduğunu yazıyorsunuz.
03:49Demin de dediğiniz gibi Fanny'in kocasının sanki bir adeta av ödülü.
03:54Jeanne zenginleri zengin yapan, vergi kaçırmalarına yardımcı olan ve bundan da yaptığı bütün şeylerden de bu gücü sayesinde paçayı sıyırabilen bir karakter.
04:05Fanny'in annesi Jeanne'in gerçek yüzünü görene kadar damadından çok güçlü bir kayınvalide.
04:10Jeanne'in kontrolcülüğünün kendi istekleri dışında hiçbir şeye ihtimal bırakmamasının aksine,
04:16Fanny'nin ilişki yaşadığı alanda aslında şansa ve tesadüfe inanan romantik bir şair burada.
04:23Ve karakterlerin sürekli New York, Londra, Venedik gibi şehirlerden böyle özlem ve övgüyle bahsettiklerini görüyoruz.
04:30Hatta Fanny ile Alan da Meksika'ya gitme planı yapıyorlar.
04:35Ama Paris'e de çakalı kalmışız filmde.
04:39Bu filmde de aynı zamanda bu çakalı kalmayı belki de Jeanne üzerinden ve onun oyuncak treni üzerinden de görüyoruz.
04:48Bu oyuncak tren nasıl bir metafor?
04:51Bence bu Jeanne'ın raylı oyuncak treninin dairesel döngüsü.
04:56Bu zenginlerin yaşadığı kazır döngüyü temsil ediyor.
05:00Yani senin de dediğin gibi hep aynı partilerde, aynı insanlarla konuşuyorlar.
05:05Güya masası Venedik'e gitmek istiyorlar ama Paris'in dışında çıkamıyorlar.
05:10Japon mutfağını tatmak istiyorlar ama kendi mutfaklarından asla vazgeçmiyorlar.
05:15Aynı oyuncak tren gibi hep aynı mekanlarda dönüp duruyorlar.
05:20Bir yandan da bu trenin sanki tünelinde kalmış Jeanne ve bu karanlıkta hala yaşıyor.
05:28Geçmişte yaşadığı zorbalığı şimdi çevresine yaşatmaya çalışıyor.
05:33Ve elinde o oyuncak trenin kumandasını tuttuğu zaman kendini bir güçlü hissediyor.
05:38Yani sanki evliliğinde ipler elinde ama aslında pek değil.
05:44Ben bir de trenin 1950'lerden kalma olmasını da sanki yine Paris'in de geçmişte kaldığı hissiyatına kapıldım izlerken.
05:53Peki ya filmdeki müzikler hocam?
05:55Ben müziği çok sevdim.
05:57Yani bu jazzın bana göre doğaçlama tekniği filmin şans temasına çok güzel örtüşmüş.
06:04Hani bu müzikteki uyumsuzlukla filmde hayat da zaten rastgele yaşanır tema birbirlerine bence çok çok güzel örtüşüyor.
06:14Nitekim filmde şansımı ben yaratırım diyen kibirli Jeanne ve işte şans eseri yaşanan hayatı da kafayı takmayın diyen yazar ile eşit derecede dalga geçiliyor.
06:26İşte bu Jeanne'ın bir kazayı bile planlama kudretini gücünü kendinde bulması ve spoiler vereyim ava gidip avlanması üzerinden biz de isterseniz
06:40işte birazcık daha Woody Allen acaba nelerden paçayı sıyırıyor ya da sıyıramıyor gibi bir soruyla ürünü sanat eserini sanatçısından bağımsız düşünebilir miyiz konusunu tartışmaya başlayalım.
06:54Ne olduğunun özetini geçmek gerekirse Woody Allen'la alakalı 1980 yılında sevgili oluyorlar oyuncu Mia Farrow ve Woody Allen.
07:02Beraber 13 film yapıyorlar 12 yıllık ilişkileri de Mia Farrow'un Woody Allen'ın evinde kendi evlatlık kızı olan Sonia Previn'in çıplak fotoğraflarını bulmasıyla sona eriyor.
07:16Daha sonrasında bu velayet sürecinde de aynı zamanda bu davaya yani bir dava olarak olmasa da bir söylenti olarak evlatlık kızları Dylan Farrow'un Woody Allen tarafından istismar edildiği iddiaları eşlik ediyor.
07:33İşte Woody Allen Sonia Previn'le ilişkisinin Previn 21 yaşındayken başladığını söylüyor ve 35 yaş aralarında yaş farkı olan çift 1997 yılında evleniyorlar.
07:46Şimdi cinsel istismar detaylarına dair de bir içerik uyarısı vermek istiyorum.
07:51Woody Allen Ocak 2014'te Altın Küre'de Yaşan Boyu başarı ödülünü alınca ardından Dylan Farrow New York Times'da yayınlanan bir açık mektup yazıyor ve bu mektupta şöyle diyor.
08:06Cevap vermeden önce bilmelisiniz ki ben 7 yaşındayken Woody Allen elimden tutup beni evimizin ikinci katındaki karanlık dolaba benzeyen tavan arasına götürdü.
08:15Karnım üzerine yatmamı ve kardeşimin elektrikli treniyle oynamamı söyledi ve bana cinsel saldırıda bulundu.
08:21Bunu yaparken benimle konuştu, iyi bir kız olduğumu, bunun bizim sırrımız olarak kalacağını, beni Paris'e götüreceğini ve filmlerinin yıldızı olacağımı fısıldadı.
08:29Buradaki oyuncak tren veya Paris detayı da yine benim bu film üzerinden de dikkatimi çekmiş bulundu.
08:35Daha sonrasında 2017'ye geldiğimizde hem New York Times'daki yayınlanan makaleler hem de yine Mia Farrow'un evlatlık oğlu Ronan Farrow'un da bu Me Too hareketini New Yorker'da ön plana çıkartmasıyla bu hashtag viral oldu ve kocaman bir hareket başladı.
08:56Bu hareket başladığında Me Too hareketi Woody Allen BBC'e verdiği bir söyleşide Harvey Weinstein için çok üzgün olduğunu ve cadı avı atmosferinden kaçınması gerektiğinin önemini vurguladı.
09:09Yani işte şimdi Harvey Weinstein bugün artık 23 yıl ceza evinde olsa da pek çok fail hayatlarına elini kolunu sallayarak devam ediyor.
09:20İşte Roman Polanski'ye alkış tutuluyor, Woody Allen hala film çekiliyor.
09:24İşte bu soruları da tartışmaya açmamızın hani aser sanatçıdan bağımsız düşünebilir mi sorusunu tartışmaya açmamızın nedeni de aslında sizin şans eserlerine dair T24'e yazdığınız yazıya gelen bir yorum.
09:38Bu yorumda okuyucumuz şöyle diyor Woody Allen gibi bir pisliğin yaptıklarının hala reklamının yapılıyor olması onun filmlerinin kadınlar tarafından el üstünde tutuluyor olması beni dehşete düşürdü.
09:48Neyse izleyin izletirin daha da popüler edip en üst köşeye koyun ne diyeyim.
09:53Hocam size sormak istiyorum münazaramızı başlatıyorum. Sizce ürün yaratıcısından bağımsız mıdır?
09:59Bence bağımsızdır ama şimdi biraz geçmişe dönüp bakarsak mesela 19. yüzyıla yazarlar çok tanrılaştırılmıştır.
10:08Hani eserdeki her duygu her düşünce yazara atfedilir ve bir eser yazarından üreticisinden bağımsız asla düşünülemez.
10:19Fakat 20. yüzyılın başlarında yazar C.S. Eliot bu yazarın yüceltilmesini sorguladı ve aslında der ki bir sanat der kimyasal bir bileşen gibidir der.
10:33Evet belki bu bileşen yazarın düşüncelerinden deneyimlerinden yola çıkmış olabilir ama yolun sonunda o artık bağımsız bir üründür.
10:44Ve madem bir sanat kimyasal bileşen o yüzden bizim de ona bilimsel olarak yaklaşmamız ve sanki bir laboratuvarda çalışıyormuşçasına
10:54o eserdeki kelimelere, metaforlara, gramer yapısına çok yakından okumamız gerektiğini söyler.
11:03Ve hatta der ki bu fikre çok katılıyorum yazarın kendisi bile aslında kendi yazdığı şiirlerdeki fikirleri, düşünceleri paylaşmayabilir der.
11:13Ben de şimdi geçmişe dönüp baktığımda yüksek lisans tezimde yazdıklarımın %80'ine katılmıyorum.
11:19Yani artık o yaratıcısından bağımsız bir üründür der.
11:24Başka bir örnek verecek olursak ünlü Fransız düşünür Roland Barthes'dan yazarın ölümü makalesinde okuyucunun doğuşunu müjdeler.
11:34Ve der ki biz yazarın biyografisi yerine okuyucunun yorumuna odaklanalım.
11:39Ve şu örneği verir.
11:41Mesela Van Gogh'un resimlerini biz Van Gogh'un ruh haline indirgeyemeyiz.
11:46Ya da Sylvia Plath'in şiirlerini yazarın cinsel yönelimlerine de indirgeyemeyiz.
11:53Yani bu çok kısıtlı bir okuma olur.
11:56Halbuki bütün metinler, film, roman, şiir her şey çok çok daha zengindir.
12:03Ve biz bunları sosyal politik unsurları ışığında incelememiz gerekir der.
12:09Ve ben de o yüzden sanatı tamamen bir kültürel ürün olarak görüyorum.
12:14Ve bu ürünün üretildiği dönemdeki sosyal politik, ekonomik dinamikleri çerçevesinde yaklaşıyorum.
12:22Ki filme baktığımızda aslında burada sadece yönetmen değil, kameramanlar var, oyuncular var.
12:28Çok çok büyük bir ekip işi.
12:31O yüzden o kişiye indirgemiyorum.
12:34Yani bir akademisel olarak buna bilimsel yaklaşıyorum.
12:37Ama belki bir yapımcı olsaydım o yönetmenle çalışır mıydım o tabii ki başka bir soru.
12:43Evet ben onlara da kızgınım.
12:45Aslında ben de perspektifimi ve bakış açımı belli etmiş olayım.
12:50Çünkü ben 21. yüzyıla geldiğimizde de sanat eserini sanatçıdan bağımsız ele alabileceğimizi
12:57özellikle de yaşayan bir sanatçıysa çok mümkün olabildiğini düşünmüyorum.
13:02O nedenle de Woody Allen'ın işlerini boykot edenlerdenim ve katkı sağlamayacak şekilde Woody Allen'a izledim.
13:09Boykotada devam edeceğim bundan sonra.
13:13Dediğiniz gibi bu eserin ortaya çıktığı zamandaki sosyal politik bağlam ışığını da ele almaya
13:20ben bir de sanatçının kendisini de ele alarak bakalım istiyorum.
13:25Tabii ki de sanatçıyı da kendi yaşadığı dönemin bağlamından ayrı düşünmemek gerekiyor.
13:32O yüzden de yaşayan bir sanatçıya karşı belki de farklı düşünebiliriz diye düşünüyorum.
13:37Daha çok böyle eseri üreticisine indirgemekten ziyade analize ve elleştiriye belki bir de üreticinin
13:44kendisi kısmını da katmak o katmanların arasına gibi geliyor bana.
13:50Eserin içeriğine bakarken de sanatçı için sanatsal ifade özgürlüğünün alanı sanki daha geniştir.
13:59Sanatın daha orada bir istisnai olduğu düşünülür ifade özgürlüğünden belki de bahsederken.
14:06Orada da acaba bu sanatçı bu alanın esnekliğine yaslanarak kendini aklıyor mu?
14:13Kendi negatifliklerini, problematik yönlerini ve ürettiği şiddet ve şiddeti gibi bir bakmak gerekir.
14:20Bu soruyu sormak gerekir diye düşünüyorum.
14:23Bir de bir yandan yine yaşayan sanatçı özellikle bunu söylememin sebebi bu kişi gücünü sürdürmeye
14:32ve bunu yapmaya devam edecek mi?
14:35Eğer bu döngüyü biz besliyor muyuz diye de baktığımdan genelde boykot eden, artık ben çok uzun bir süredir
14:43hatta sis erkek, sis hetero erkek dinlemeyi, okumayı, izlemeyi baya azaltmış vaziyetteyim.
14:52Öyle bir haldeyim.
14:53Yeterince okumuşum, yapmışım gibi geliyor böyle.
14:56Şimdi birazcık da gözden kaçanlara bakalım istiyorum.
15:00Woody Allen'ın özelinde de konuşacak olursak, bu sanatsal ifade özgürlüğünün tanıdığı alan sanatın içeriğinde neler olduğu.
15:07Birazcık böyle geçmiş eserlerine baktım.
15:09Mesela 1980 yapımı Manhattan filminde bir ilişki izliyoruz.
15:14Orada Woody Allen'ın canlandırdığı Isaac karakteri 42 yaşında ve 17 yaşındaki lise öğrencisi
15:20Marielle Hemingway'in canlandırdığı Tracy ile beraber.
15:24Buradaki o güç dinamiklerinin ne kadar sıkıntılı olduğunu izliyoruz.
15:29Tracy bir lise öğrencisi, Isaac başarılı bir TV yazarı ve bu ikili arasındaki deneyim farkı büyük bir güç yararçısı yaratıyor.
15:37Yani Tracy'nin de 17 yaşında olduğunu ve aslında bir istismar izlediğimizin de yine altını çizmek lazım.
15:43İşte yine 1980 yapımı Stardust Memories'de Woody Allen'ın yönetmeni olduğu ve oyuncularından olduğu.
15:4913 yaşında bir kızla flört ettiği için kendini savunduğu uzun bir açıklama sahnesi var orada.
15:57Ondan sonra 1989 yapımı Crimes and Misdemeanors'ta da yeğeni Jenny'nin ona karşı olan romantik ilgisinden ne kadar çok beslendiği.
16:07Yine reşit olmayan bir yeğenden bahsediyoruz burada.
16:11Hani hiç onu konuşturmadığı Jenny'yi bu ilgiden beslenirken de Jenny üzerinde nasıl bir tahakküm kurduğunu izliyoruz.
16:20Daha sonrasında da 1992 yılında evlatlı kızı Sunny Previn'le ilişkisi ortaya çıktığında aslında pek çokları için de bu çok şaşırtıcı olmuyor.
16:28Çünkü zaten işte çocukları olan ilgisini ve buna dair savunusunu sanki Woody Allen bir manifesto olarak bize filmografisini de vermiş gibi aslında hissettiriyor.
16:39Ve hani o zamanlarda 7 yaşındaki Dylan Farrow'un da istismar olayı aslında bu velayet mücadelesinin içerisinde de kaynıyor.
16:49Ta ki 2014 yılındaki mektuba kadar ve hani aslında Woody Allen bize desenini göstermiş, rengini belli etmiş gibi de geliyor.
16:59Ama 2014 yılına kadar ben de Woody Allen'ı izliyordum.
17:02Yani işte evet evlatlı kızıyla beraber olması çok azlarının rahatsız ettiği bir şey olmuş mesela.
17:10Ve işte bu sanatın içeriğinden yine yola çıkacak olursak Bernardo Bertolucan'in Last Tango in Paris'teki bir tecavüz sahnesini Marlon Brando ile sonradan senaryoya yerleştirmesi,
17:25işte Maria Schneider'ın orada gerçekten tecavüze uğramış olması gibi yani yönetmenlerin, oyuncuların, güçlü özellikle de erkeklerin bu durumu kullandığı pek çok mesele söz konusu.
17:37O yüzden hani sanatın ve sanatçının da kendisinin şiddeti desteklemekten ve üretmekten hani muaf bir alan olmadığını düşünüyorum.
17:46Ben bunu da böyle hani işte Woody Allen'ı izlemeye devam ettikçe de tabii ki Woody Allen benim bir tanecik bilet paramak bir şeyime kalmadı ama boykot etmedikçe de bu gücü sürdürdüğünü gerçekten düşünüyorum.
18:01İtibarını gayet korumaya devam ediyor.
18:04Mesela Jean'ın cinayetlerden paçasını sıyırması gibi o da paçayı sıyırıyormuş gibi geliyor.
18:10Ve bu da hani aslında şeyden de sakıncalı, ünlü kişiler fail olamaz mitini destekliyor.
18:16Ve hani hep de böyle savunmalarında da bu bir itibar suikasti, benim işte itibarıma hani göz dikti gibi bir şey olmuş oluyor savunmaları da.
18:28Yani aslında, aslında ki cadı avcıları cadı avının kurbanı olduklarını söylüyor.
18:35Yani mesela Trump da cadı avının kurbanı olduğunu söylüyor.
18:39Ve günün sonunda gerçekten bu cezasızlık ve adaletsizlik kültürünün içinde de çok da öyle kimseye bir bedel ödetilmiyor.
18:46Yani işte Johnny Depp'e bakınız, işte Ozan Güven'e bakınız demek istiyorum burada da.
18:51Yani işte, yani eserler de ben bu sebeplerle ayıramıyorum üreticisinden.
18:59Yine işte geri dönen, geri dönüşünü yapan pek çok insan var.
19:04Özellikle de güçlü erkekler, iptal edilen güçlü erkekler geri dönüyor.
19:09Ben de bu bedel ödememe zincirini aslında kırmak gerektiğini düşünüyorum.
19:14Ve hani Dylan Farrow'un da bu mektubunda sorduğu, Favah Rıvılyel'in filminiz hangisi diye sorulduğunu tekrar düşünün çağrısı,
19:22aslında bize sanki bu zinciri kırmakla alakalı bir çağrıymış.
19:25Uyanışa bizi davet ediyormuş gibi geliyor.
19:28Ve ben de en azından bunu yapabilirim diye düşünüyorum.
19:32O yüzden böyle yapıyorum.
19:34Bence yazarlar, sanatçılar kesinlikle suçtan muaf değil.
19:39Yani onları kesinlikle idealleştirmememiz lazım.
19:42Evet onlar da insan ve insanların işlediği her suçu onlar da işleyebilirler.
19:47İşte biliyorsun yani ünlü İtalyan ressam Caravaggio mesela.
19:51Hani cinayetten tutuklanmış ama biz yine gidip onun resimlerini müzelerde mesela bakabiliyoruz.
19:58Evet her türlü suçu işleyebiliyorlar ama bana göre ürettikleri o film ya da roman sanki delil aradığımız bir mecra değil kesinlikle.
20:10Yani biz onları okurken sanki bir hakim gözüyle acaba bu yönetmen, oyuncu, yazar suçlu mu, suçsuz mu?
20:18Bunun delilini biz metinde arayalım şeklinde bakmamız bana göre çok doğru değil.
20:24Onu ayrı bir mecrada bakmak lazım.
20:27Sanat kelimesi İngilizce'de art, artificial kelimesinden geliyor.
20:31Yani yapay bir ürün aslında.
20:33Orada kamera var, ışıkçısı var, bir yazar bunu üretiyor.
20:37Yani ona bana göre kendi içinde bakmak lazım.
20:41Yani eğer o filmde evet istismar tecavüz temaları işleniyorsa o zaman bu filmde bu tema nasıl işlenmiş?
20:47Acaba bu film, bu eser destekliyor mu desteklemiyor mu gözüyle ayrıca değerlendirmek lazım.
20:54Ama o üretilen sanat eseri bana göre gerçek hayatta yapılanlar için bir delil değil.
21:02Evet yani bence de delil değil ama hani deseninin izlerine sürmek mümkün olabiliyor diye düşünüyorum ben de.
21:09Zaten yani bir filmi izlemek ya da izlememek de bizim jüri görevimiz değil aslında.
21:14O yüzden hani bu kişilerin genelde kişisel bir kararı olmuş oluyor.
21:18Yani izlemek istemiyorum, boykot ediyorum diyene zaten çok diyecek bir şey yok.
21:23Sizin de durduğunuz gibi ben izliyorum ve bu yönden bakıyorum dendiğinde de buna da fazla söylenecek bir şey yok diye düşünüyorum ben de.
21:35Peki neden izlenir, neden izlenmez şans eserine dair söyleyecekleriniz var mı?
21:39Neden izleyebiliriz? Bence diyaloglar çok zekice yazılmış gerçekten.
21:45Hiç sıkılmıyoruz o diyalogları dinlerken ve bana göre müzikle şans yamasının uyumunu ben çok sevdim.
21:54Ve bu zenginlerle züppelerle de ince ince çok güzel dalga geçiliyor.
21:59Yani hiçbir karakter idealleştirilmemiş.
22:02Hani roman yazan bir karakter de işte oradaki zengin züppelerle de eşit derecede dalga geçiliyor hepsiyle.
22:10Peki neden izlenmez dersiniz? Ben cevap vermeyeceğim, ben boykotuyum.
22:15Şimdi eğer ki yönetmenin hayatı tabii ki izleyiciyi etkiliyorsa o zaman izlenmeyebilir.
22:22Ama eğer ki filmi bence yönetmeninden bağımsız düşünebiliyorsak, onu ayrıca bir kültürel ürün olarak düşünüyorsak ben gene de izlenmeli derim.
22:32Ve olimpiyatların açılış tarihinde gösterime giren filmdeki Paris'le olimpiyatların Paris'ini karşılaştırmak da bence güzel.
22:41Bu güzel bir nazar için çok teşekkür ederim Nazo Hocam.
22:44Ben teşekkür ederim. Başka bir ekran aşkına da tekrar görüşmek üzere.
22:48Görüşürüz.