Hayata Yön Veren Mefhumlar I Kalkınma

  • 2 ay önce
Serdar Yılmaz ile “Hayata Yön Veren Mefhumlar” programında bu hafta “Kalkınma” mefhumu ele alınıyor.
-Kalkınma nedir?
-Doğru tanımı ve hakikati nasıldır?
-Batı Kalınma mefhumunu nasıl tahrif etti.
-İnsanlar ve toplumlar nasıl ve ne ile kalkınır?
-Kalkınmanın tezahürleri ve görüntüleri nelerdir?
-Doğru kalkınma ve hatalı kalkınma nasıl olur?
-Toplum nedir?
-Toplum ve Topluluk arasındaki farklar nelerdir?
Transcript
00:00Eûzu billâhi mineş-şeytânirracîm. Bismillahirrahmanirrahîm.
00:06Velhamdülillâh. Vessalâtu vesselâmu alâ resûlillâh emmâ ba'd.
00:13Çok kıymetli ve kerim kardeşlerim.
00:17Öncelikle sizleri Allah'ın selamıyla selamlıyorum.
00:22Esselâmu aleykum ve rahmetullâhi ve berekâtuhu.
00:26Kardeşlerim hayata yön veren mefhumlar programımızın bu haftaki bölümünde sizlerle birlikte kalkınma kavramını ve mefhumunu ele alacağız inşallah.
00:38Kalkınma nedir? Doğru tanımı ve hakikati nasıldır?
00:43İnsanlar ve toplumlar nasıl ve ne ile kalkınır?
00:47Kalkınmanın tezahürleri ve görüntüleri nelerdir?
00:51Doğru kalkınma ve hatalı kalkınma nasıl olur?
00:55İşte tüm bu sorulara cevaplar vermeye çalışacağız.
00:59Ancak gelin ilk olarak kalkınma kavramını neden incelediğimizi ve kalkınma mefhumunun önemini ele alarak başlayalım.
01:09Evet belki birçoğumuz kalkınma kavramını ilk duyduğunda bunun iktisadi bir kavram ve ekonomi ile ilgili bir konu olduğunu zannedebilir.
01:21Çünkü her birimiz bu kavramı günlük hayatımızda, eğitim hayatımızda ya da medyada duyduğumuzda hep ekonomiye ilişkin bağlamlarda duymuşuzdur.
01:33Kalkınmış ve kalkınmakta olan ülkeler, kalkınma politikaları, kalkınma bütçesi, kalkınma hızı gibi söz ve cümleleri hepimiz sıklıkla duymuşuzdur.
01:45Yaklaşık 18 yıldır Türkiye'yi yöneten iktidardaki partinin ismi dahi Adalet ve Kalkınma Partisi'dir.
01:54Hatta bir ara Kalkınma Bakanlığımız dahi vardı.
01:58İşte kalkınma kavramının bu şekilde hep ekonomik bağlamlarda kullanılması doğal olarak bizlerde bu kavramın ekonomiye ilişkin bir kavram olduğu izlenimini oluşturabilir.
02:13Oysa ki bu durum kapitalist batılı devletlerin kendi ideolojileri çerçevesinde kalkınma kavramını maddi ve ekonomik yükseliş olarak yanlış tanımlamalarının neticesinde oluşan bir durumdur.
02:29Sömürgeci ve kapitalist batılılar kalkınma kavramını maddi ve ekonomik yükseliş olarak tanımlayarak ve bu tanımıyla da tedavüle sokarak dünyadaki tüm insanlar ve toplumlar için büyük bir tuzak kurdular.
02:47Ve maalesef bu tuzaklarına da günümüz insanlığını düşürebildiler.
02:53Çünkü her bir insanın ve her bir toplumun bu dünyadaki gayelerinden en önemlisi bu hayatta daha iyi bir yaşam sürmek, ilerlemek, yükselmek ve seçkin bir konuma gelmektir.
03:08Hiçbir insan düşük ve geri kalmış bir şekilde bu hayatı yaşamak istemez.
03:14Aksine ileri ve yüksek bir seviyeye çıkmak seçkin ve izzetli bir hayatı yaşamak ister.
03:22İşte tam burada sinsi ve ifsade edici batı düşüncesi devreye girdi.
03:28İlerlemenin, yükselmenin yani kalkınmanın yolunu arayan insanlığa sözde bir kalkınma modeli sunmuştur.
03:38Batının ortaya koymuş olduğu bu kalkınma modeline göre insanoğlunun bu hayatta geri kalmışlık ve düşüklükten kurtulup ilerlemesi, yükselmesi ve kalkınması ancak maddi ve ekonomik bir yükseliş ile mümkün olur.
03:57Kalkınmayı maddi yükseliş olarak tanımlayan bu anlayışa göre insanın hayattaki amacı ancak zengin olmak, maddi imkanlarını olabildiğince genişletmek ve böylece kalkınmış ve ilerlemiş bir insan olarak bu hayatı yaşamaktır.
04:16Aynı şekilde toplumların amacı da kalkınmak için sürekli maddi ve ekonomik değerler üretmek, sanayi ve teknoloji alanında ilerlemeler kaydetmek, gayrı safi milli hasılayı ve kişi başına düşen milli geliri arttırmaktan ibarettir.
04:36İşte böylece batılı ülkeler geri kalmış ve kalkınmakta olan ülkelere kalkınma kredileri adı altında borçlar vererek önce bu ülkeleri borçlandırdı ardından verdikleri bu kredileri nerelerde kullanacaklarına, ne üreteceklerine, ne kadar üreteceklerine, neyi ithal edip neyi ihraç edeceklerine dair ekonomi programları dikte ettiler.
05:06Ve böylece ülkeleri kendi sömürü çarklarına dahil edebildiler.
05:12İşte kalkınmayı batılıların tanımladığı bu içerik ve mefhumlarla kabul eden ve sürekli batıyı taklit eden Müslümanların yaşadığı beldelerdeki yöneticiler, aydınlar ve kanaat önderleri de toplumlarının her yönden geri kalmışlığını ve çöküntü içerisinde oluşlarını görmezden gelerek sadece milli gelir hesaplamalarına ve kalkınma bütçesi saçmalıklarına yoğunlaştı.
05:43Kalkınmanın hakikatini ve vakasını anlayamadıklarından dolayı da toplumlarını kalkındırmak bir yana her geçen gün daha da çöküşe sürüklemektedirler.
05:57Evet değerli dostlar, kalkınmanın doğru tanımına, vakasına ve hakikatine yönelik açıklamalarımıza geçmeden önce gelin kalkınma hakkında yapılan batılı düşünürlere ait tanımların yanlışlığını ve bozukluğunu anlamaya çalışalım.
06:16Evet, kalkınma kavramı bir halden daha iyi bir hale pozitif anlamda yükseliş ve ilerleme olarak ifade edilen bir ıstılahtır.
06:28Ve bu anlamıyla bu ıstılah kabul edildikten sonra şöyle bir soru gündeme geldi.
06:35Gerek insan gerek toplumlar bir halden daha iyi bir hale ne ile yükselirler?
06:43Yani kalkınmanın kendisiyle gerçekleştiği esas nedir?
06:49İşte bu sorunun cevabını ortaya koyan batılı düşünürler genel hatlarıyla şöyle bir izah yaptılar.
06:57Dediler ki bizler batı toplumları olarak orta çağ denilen zamanda geri kalmış, çökmüş ve düşük bir toplumduk.
07:08Bir toplumun düşüklüğünün ve geri kalmışlığının göstergesi ve tezahürü ise başlıca 3 göstergedir.
07:17Fakirlik, cehalet ve hastalıklar.
07:21Yani bir toplumda fakirlik, cehalet ve hastalıklar yaygınsa o toplum geri kalmış bir toplumdur.
07:29İşte aynen geçmişte Avrupa halklarına ve toplumlarına bakıldığında bu halkların neredeyse temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacak şekilde fakir olduklarını görüyoruz dediler.
07:45Yine insanların büyük bir cehalet içinde olduklarını, ilmi, bilimsel ve teknolojik anlamda hiçbir şey ortaya koyamadıklarını,
07:56halkın büyük bir çoğunluğunun okuma yazma dahi bilmediklerini görürüz dediler.
08:04Ve yine salgın ve kitlesel ölümlere sebep olan hastalıklarla toplumların kırıldıklarını,
08:12hatta basit hastalıklardan bile insanların öldüğünü ve tedaviye ulaşmanın sıradan insanlar için neredeyse imkansız olduğuna şahit oluyorduk dediler.
08:24İşte başlıca bu üç görüntü geri kalmışlığın ve düşüklüğün görüntüsüdür dediler.
08:32Bunun üzerine izahlarına şöyle devam ettiler.
08:36Dediler ki bugün ise Avrupa ve Batı toplumları fakirlikten, cehaletten ve hastalıklardan kurtulmuş, yükselmiş, ilerlemiş ve kalkınmış toplumlardır.
08:49Artık Batılı insanlar ve toplumlar büyük servetlere ve zenginliklere sahiptir.
08:56Kişi başına düşen milli gelirleri şu kadardır, gayrı safi milli hasılaları bu kadardır diyerek artık fakirlikten kurtulduklarını ve zenginleştiklerini söylerler.
09:09Yine okuma-yazma oranları, üniversite sayıları gibi oranlar vererek kendilerinin cehaletten kurtulduklarını ve artık bilgi toplumu haline geldiklerini söylerler.
09:24Ve yine kurdukları medeniyet ile tıp ve sağlık alanında büyük ilerlemeler kaydettiklerini,
09:30hastalıklarla çok etkin mücadele ettiklerini ve artık eskiden olduğu gibi kitlesel ölümler yaşanmadığını ve herkesin tedaviye rahatça ulaşabildiğinden dem vururlar.
09:46İşte Avrupa'da gerçekleşen bu kalkınmanın ancak maddi ve ekonomik bir yükseliş ile gerçekleştiğini, sanayi inkılabı ile birlikte üretimin arttığını, üretimin artmasıyla birlikte de maddi imkanların fazlalaştığını,
10:07dolayısıyla kalkınmanın esasının ve tanımının maddi yükseliş olduğu tezini, görüşünü ortaya koyup bunu tüm dünyaya kabul ettirdiler.
10:20Böylece kalkınmak isteyen bir insan ya da toplumun maddi ve ekonomik üretime yönelmesi, sürekli üretmesi gerektiğini söylediler.
10:32Ve var olan ülkeleri, kalkınmış olan ülkeler, kalkınmakta olan ülkeler ve geri kalmış ülkeler olarak tasnif ettiler.
10:43İşte kardeşlerim, Batı'nın ortaya koyduğu bu tanım ile gerek insanın, gerekse de toplumların kalkınmasının ancak maddi yükseliş ile gerçekleşeceği görüşü günümüzde genel kabul gören bir görüştür.
11:00Kalkınmanın hatalı ve yanlış olarak maddi yükseliş şeklinde tanımlanmasının ve kabul edilmesinin günümüz insanları ve toplumları üzerinde yol açtığı tahribat gerçekten çok büyüktür.
11:16Müslümanların bir türlü kalkınamamasının en büyük sebeplerinden birisi işte bu tanımdır.
11:23Beldelerimizin ve tüm kaynaklarımızın Batı'lar tarafından sömürülmesinin sebeplerinden en birincisi bu tanımdır.
11:33Batılı yaşam tarzının ve Batılı kanunların Müslümanlar üzerinde tahakküm etmesinin en büyük sebeplerinden birisi de bu tanımdır.
11:42İnsanları hiçbir değer ve kıymet tanımaksızın sadece maddeye ve maddi kıymetlere yönelten, insan insanın kurdudur diyecek kadar insanları vahşileştiren ve her türlü çürümüşlüğün, bozukluğun ve ahlaksızlığın kapılarını ardına kadar açan yine bu tanımdır.
12:05Çünkü Batı ve Batı düşüncesi maddi yükseliş tanımının üzerine öyle şeyler bina etti ki nesilleri, ekinleri, değerleri kısacası hayatı baştan sona ifsad ettiler.
12:20İnsanlar ve toplumlar sadece maddenin peşinde koşan, ilerlemeyi ve seçkinliği sadece maddede arayan, mal ve servet sahibi olmak için her şeyi feda eden mahluklar haline döndüler.
12:37Evet değerli dostlar umarım bu sözlerim kalkınmayı doğru tanımlamanın hakikatini ve vakasını doğru idrak etmenin önemini az da olsa ortaya koyabilmiştir.
12:52Zira baştan da dediğim gibi her bir insanın bu dünyadaki gayelerinden en önemlisi bu hayatta daha iyi bir yaşam sürmek, ilerlemek, yükselmek ve seçkin bir konuma gelmektir.
13:07Hiçbir insan düşük ve geri kalmış bir şekilde bu hayatı yaşamak istemez. Aksine ileri ve yüksek bir seviyeye çıkmak seçkin ve izzetli bir hayatı yaşamak ister.
13:21İşte insanın bu arzusu aslında kalkınma arzusudur. Kalkınma arzusu içinde olan insanlığın önüne yanlış bir kalkınma tanımı ve bozuk bir kalkınma hakikati koyduğumuzda nelere sebebiyet vereceğinin en somut göstergesi günümüz insanlığının hali ve durumudur.
13:44İşte şimdi gelin sizlerle birlikte kalkınmanın hakikatini ve doğru tanımını ortaya koymak için biraz daha derinleşelim ve kalkınmanın vakasını net bir şekilde idrak etmeye çalışalım.
14:00Evet değerli dostlar öncelikle bir şeyi tanımlamak demek o şeyin vakasını vasfetmek demektir. Yani hakikatini zihinde canlandırabilecek şekilde ortaya koymaktır.
14:18Haddini yani sınırlarını, resmini yani içeriğini ve mahiyetini netleştirmektir. Bunun için olabildiğince derinleşmek ve etraflıca analiz etmek gerekir.
14:35Yapılan bir tanımın doğruluğunun ölçüsü ise yapılan tanımın o şeyin tüm fertlerini ve cüzlerini içine alması bu tanıma girmemesi gereken şeyleri ise dışarıda bırakmasıdır.
14:52Eskiler buna efradını cami ahiyarını mani derlerdi. Yani fertlerini toplaması içine alması ahiyarını yani dışındakileri o tanımın içine girmemesi gerekenleri ise tanıma girmesine mani olmasıdır.
15:13Mesela batılıların yapmış olduğu kalkınma tanımı belki son yüzyıldaki Avrupa'da gerçekleşen ilerleme ve yükselmeyi içine alır. Ancak bundan 1400 yıl önceki İslam toplumunda gerçekleşen kalkınmayı içine almaz.
15:34Zira herkesin kabul ettiği bir gerçekliktir ki çölde yaşayan ve geri kalmış olan Arap toplumu bir anda bir kalkınma gerçekleştirmişlerdir. Ancak bu kalkınma maddi bir yükseliş ile olmamıştır.
15:52Yani o dönemdeki Araplar ya da İslam'ı kabul eden ve müthiş bir kalkınma gerçekleştiren toplumlar bir sanayi inkılabı yapmadılar. Petrol rezervleri bulmadılar. Altın kaynaklarına ulaşmadılar. Dolayısıyla maddi bir yükselişten dolayı kalkınmamışlardır.
16:14Bu durum batılıların yaptığı kalkınma tanımının cami ahiyarına mani olmadığını gösterir. Çünkü bu tanım İslam toplumunun gerçekleştirdiği kalkınmayı içine almıyor.
16:30Aynı şekilde bu tanım ahiyarına da mani değildir. Yani tanımın içine dahil olmaması gerekenler bu tanımın içerisine girebiliyor. Mesela Katar kalkınmış bir ülke değildir ve bu herkesin kabul ettiği bir husustur.
16:46Dolayısıyla bu tanımın içerisine girmemesi gerekir. Oysa ki maddi ve ekonomik kalkınma ölçüsü kabul edilen kişi başına düşen milli geliri en yüksek olan ülke Katar'dır.
17:01İşte yapılan bir tanımın doğruluğunun bir ölçüsü olan bu kıstasa vurduğumuzda batılıların kalkınma tanımının bozukluğu ve yanlışlığı daha burada ortaya çıkar.
17:16Bir şey tanımlamanın ne demek olduğunu da bu şekilden sonra şimdi kalkınmanın doğru tanımına geçebiliriz.
17:27Evet kardeşlerim yapılacak olan kalkınma tanımı hem insanlara intibak eder hem de toplumlara intibak eder.
17:38Yani insanlardan her bir fertte kalkınır yükselir ve seçkin bir konuma gelir hem de toplumlarda kalkınır ya da geri kalır.
17:50Dolayısıyla yapacağımız tanım fertlere de toplumlara da intibak eden bir tanımdır.
17:58Öyleyse gelin önce insandan başlayalım.
18:02Bizler bir insan üzerinde hüküm vereceğimiz zaman o insanın neyine hüküm veririz?
18:10Yani şu insan düşük bir insan, geri kalmış bir insan dediğimiz zaman ya da bu insan seçkin bir insandır, kalkınmış bir insandır dediğimiz zaman neye bakarak bu hükmü verir ve böyle bir yargıya varırız?
18:27Giyin kuşamına mı, boyuna posuna mı?
18:31Yani karşımızdaki biri iyi giyimli ise ya da boylu poslu ise bu kişi kalkınmış bir insan diyebilir miyiz?
18:39Tabii ki hayır.
18:40Aklı başında olan her bir insan bunu reddeder.
18:44Hiçbir akıllı insan karşısındaki insanın teninin rengine, kaşına gözüne ya da giyimine kuşamına bakarak bir insan üzerinde kalkınmış bir insan hükmünü vermez.
18:58Peki insan üzerinde neyine bakarak hüküm veririz?
19:02Bir insanı diğerinden ayıran nedir?
19:06Bu kişi seçkin bir kişi, bu kişi ise gerici bir kişi dediğimizde neye göre hüküm veriyoruz?
19:13Tabii ki davranışlarına ve amellerine.
19:18Bir insanı diğerinden ayıran, birini seçkin diğerini gerici kılan o insanların yaptıkları davranışlar ve amellerdir.
19:29Yani insanlar üzerinde hüküm vermek ancak onların şahit olduğumuz davranışları üzerine olur.
19:40İkili ilişkileri, ticareti, muamelatı, insanlara karşı davranışları, sözleriyle amellerinin birbirini yalanlamaması,
19:51doğruluğu ya da yalancılığı, emanete ihanet edip etmemesi, ahlaki ve insani kıymetlere değer verip vermemesi,
20:02olaylar ve vakalar karşısında takındığı tutum, velhasıl hayatta şahit olduğumuz davranışlarına ve amellerine göre hüküm veririz.
20:14Zira davranışlar dışında insanlar üzerinde hüküm verebileceğimiz başka bir husus yoktur.
20:23Burada şöyle bir şey söylenebilir.
20:27İnsanların konuşmalarına, sözlerine ve söylemlerine de hüküm verebiliriz denilebilir.
20:34Öncelikle insanların söylemleri de davranışlarından bir parçadır.
20:40Yani sözlerini de davranışlarına dahil edebiliriz.
20:45İkincisi ve daha önemlisi ise insanların sözleri ve söylemleri her zaman hakikati ifade etmez.
20:53Yani insanlar yapmayacakları şeyleri söyleyebilirler.
20:59Ya da kalplerinde olmayan şeyleri dilleriyle söyleyebilirler.
21:06Konuştukları zaman mangalda kül bırakmayanlar, iş davranışa ve amele geldiğinde konuştukları ile tamamen zıt davranışlar sergileyebilirler.
21:16Hani eskiler şöyle derlerdi.
21:19Aynesi iştir kişinin lafa bakılmaz.
21:23İşte bundan dolayı insanların söz ve söylemlerinden ziyade davranışlarına hüküm verilir.
21:32Evet insanlar üzerinde düşüklük ya da kalkınmışlık hükmünün ancak davranışlarına verilebileceğini insan vakasının üzerinden ortaya koyduğumuza ve bu konuda anlaştığımıza göre şimdi sıra şu soruyu sormaya geldi.
21:50Peki insanların davranışlarını belirleyen nedir?
21:56İnsanların aynı vakalarda farklı farklı davranışlar sergilemesinin sebebi nedir?
22:03İşte değerli kardeşlerim geçen dersimizde bu konuyu detaylıca açıklamıştık.
22:09Ve net bir şekilde ortaya koymuştuk ki insanların davranışları ancak ve ancak sahip oldukları mefhumlarına göredir.
22:20Her bir insan benimsediği mefhumların farklılığına göre farklı davranışlar sergiler.
22:27Peki mefhum nedir?
22:29Davranışlarımızı belirleyen mefhumların kaynağı ve esası nedir?
22:33Sorusuna geçtiğimizde yine geçen dersimizde açıkladığımız gibi vakası idrak edilen ve zihinde somut bir şekilde tasavvur edilen fikirlerin manaları olduğunu ortaya koymuştuk.
22:50İşte değerli dostlar insanların kalkınmışlığının ve düşüklüğünün tezahürü olan davranışların ve bu davranışları belirleyen esas asıl itibariyle fikirdir.
23:04Dolayısıyla bir halden daha iyi bir hale yükselmek olan kalkınmanın esası ve hakikati ancak fikirdir.
23:15Bundan dolayı ancak fikri bir yükseliş ile insanlar kalkınabilir.
23:21İnsan vakası üzerinde kalkınmanın esasını belirledikten sonra şimdi sıra toplum vakasına geldi.
23:30Zira biraz önce de değindiğimiz gibi fert üzerine intibak eden toplum üzerine de intibak eder.
23:40Öyleyse toplum vakası üzerinde de kalkınmanın esasını ve hakikatini aramaya başlayalım.
23:48Öncelikle şu soru ile başlamamız gerekir.
23:52Toplum nedir?
23:54Bir toplum üzerinde hüküm vermek neyine hüküm vermektir?
24:00Tam bu noktada değerli dostlar yine batılıların yapmış olduğu toplum tanımının yanlışlığını da ortaya koymak gerekir.
24:10Zira batı toplumu tarif ederken onu fertlerin bir araya gelmesi olarak tarif etti.
24:19Bu şekilde bir tanım kapitalizmin ferdiyetçi bir ideolojisi, ideoloji olmasından kaynaklanan bir tanımdır.
24:27Oysa ki bu tanım vakaya mutabık olmayan bir tanımdır.
24:32Çünkü sadece fertlerin bir araya gelmesiyle toplum oluşmaz.
24:38Sadece topluluk oluşur.
24:40Bu tanım toplum ile topluluk arasındaki ayrımı ifade etmez.
24:45Mesela bir gemi yolculuğu.
24:49Bir gemi yolculuğu yapan ya da bir futbol stadyumunda bir araya gelen insanlar
24:56sayıları ne kadar fazla olursa olsun toplum olmazlar.
25:01Ancak bir topluluk olurlar.
25:03Buna rağmen bir köy ya da kasabada ikamet eden insanlar ise sayıları az da olsa bir toplumdurlar.
25:14Evet kardeşlerim bir toplumu oluşturan ve toplumu topluluklardan ayıran şey ancak daimi ilişkilerdir.
25:25İlişkilerin devamlılığı ve sürekliliği ile insanların birlikteliği ancak toplumu oluşturur.
25:34İlişkiler ve alakalar daimi değilse yani sadece birkaç husus için insanlar bir araya geliyor ve sonra ayrılıyorlarsa onlara toplum denmez.
25:46Ancak topluluk denir.
25:48Mesela bir gemi yolculuğu için toplanan binlerce kişi.
25:54Sadece bir yerden bir yere gitmek için orada toplanmışlardır.
26:00Gitmek istedikleri yere vardıklarında hepsi dağılacaklardır.
26:05Yine bir stadyumda toplanan on binlerce insan sadece bir müsabakayı izlemek için oradadır.
26:13O müsabaka bittiğinde o topluluk dağılıp gidecektir.
26:17Oysa ki bir kasabadaki sadece yüzlerce insan ziraatten ticarete, alışverişten icareye, evlilikten eğitime, hukuktan siyasete kısacası hayatın tüm alanlarında birbirleriyle ilişkilerini sürekli bir şekilde devam ettirirler.
26:38İşte bu ilişkilerin devamlılığı onları toplum yapar.
26:44Öyleyse toplumu oluşturan ve onu toplum kılan şey aralarındaki daimi ve sürekli ilişkiler ve alakalardır.
26:55İşte toplumlar üzerinde hüküm vermek ancak aralarındaki bu daimi ilişkilere hüküm vermektir.
27:05Yani bir toplumun kendi içlerinde birbirleriyle kurdukları tüm ilişkiler, yöneticileriyle aralarındaki ilişkiler ve o toplumun diğer toplum, halk ve ümmetlerle kurdukları tüm ilişkiler üzerine hüküm verilir.
27:25Peki insanlar arasındaki bu daimi ilişkiler ne üzerine kurulur?
27:33İnsanların birbirleriyle kurdukları bu alakaları sürdürmesi ya da bu alakayı kesmesi neye binaen olur?
27:42Evet değerli dostlar, insanların birbirleriyle alaka ve ilişki kurması ve bu ilişkiyi sürdürmesi ancak maslahatlarına ilişkin fikirlerin örtüşmesi ile mümkündür.
27:58Çünkü her bir insanın doyurması ve gidermesi gereken ihtiyaçları vardır.
28:04Bu ihtiyaçlarını kendi başına karşılayamaz.
28:09Dolayısıyla mutlaka diğer insanlarla alaka kurması gerekir.
28:14İşte bu alakayı kurması ancak maslahatlarına ilişkin sahip oldukları fikirler örtüşünce mümkün olur.
28:24Çünkü insanlar maslahatlarına bakışlarını neyin maslahat neyin mefsedet olduğunu sahip oldukları fikirlere göre belirliyorlar.
28:35Ve bu fikirler de insanlarda kızgınlık ve öfke ya da sevinç ve rıza gibi duygular ortaya çıkartır.
28:44İşte insanların maslahatlarını kendisine göre belirlediği fikirler ve bu fikirlerin icat edip ortaya çıkardığı duygular bir toplumdaki insanların birbirleriyle sürdürdüğü ilişkileri tanzim eder.
29:02Nasıl mı?
29:04Mesela bir yerde ikamet eden iki ailenin çocuklarını düşünelim.
29:11Bir ailenin erkek çocuğu diğerinde kız çocuğu var.
29:15Bu iki ailenin de maslahatları çocuklarının evlenip bir aile kurmasıdır.
29:21Hem bu iki gencin hem de ailelerinin rızası üzerine yapılacak bir nikah akti ile evlenmeleri o yerdeki herkes için bir mutluluk sevinç ve rıza duygusunu oluşturur.
29:36Artık orada düğün bayram vardır.
29:39Ancak bu iki genç meşru ölçülerde yapılacak bir nikah ve düğün neticesinde bir araya gelmeyip gayri meşru bir şekilde bir araya gelirlerse artık o yere bir kızgınlık bir öfke ve hüzün hakim olur.
29:56Hatta o kişiler orada barınamazlar duramazlar.
30:02Bu iki durumda da neticede iki gencin birlikteliği söz konusu olduğu halde neden birinde sevinç ve mutluluk varken diğerinde öfke ve hüzün vardır?
30:13Çünkü o bölgedeki insanlar iki gencin birlikteliğinin ancak karşılıklı rıza ile yapılacak bir nikah akti ile ve düğün ile gerçekleşeceği noktasında fikirlere sahiptirler.
30:28Ve evlilik alakasına ilişkin sahip oldukları bu fikirden de bazı duygular ortaya çıkar.
30:35Başka bir örnek verecek olursak yine bir beldedeki bir kişi meşru bir alışveriş ile bir ev ya da bir araba alsa o beldedeki insanlar o kişiyi tebrik eder ve onunla birlikte sevinirler.
30:52Ancak bu kişi bu ev ya da arabaya hırsızlık, gasp, aldatma gibi gayrı meşru bir yolla sahip olursa oradaki tüm insanlar o kişiye buğz eder.
31:06Ona öfke ve kızgınlık duyarlar.
31:09İşte bu örnekleri çoğaltmak mümkündür kardeşlerim.
31:13Dolayısıyla insanların maslahatlarına bakışlarını belirleyen fikirlerdir ve bu fikirlerin ortaya çıkardığı duygulardır.
31:24İşte insanların kurdukları ilişkileri ve bu ilişkilerin devamlılığını bunlar belirler.
31:33Ve yine insanların bu maslahatlarını ve kurdukları ilişkileri kontrol edip muhafaza eden, insanlar arasındaki her türlü alakayı tanzim edip düzenleyen, bu maslahatlara aykırı hareket ettiklerinde engelleyen ya da onları cezalandıran bir nizama da ihtiyaç vardır.
31:57Bu nizam da o toplumdaki insanların sahip olduğu fikirlerin cinsinden olması gerekir.
32:04Yani nizamın esası da fikirdir.
32:09İşte değerli dostlar, insanların maslahatlarına bakışlarını belirleyen fikir ve duygulardan oluşan genel örf ve bu fikrin cinsinden olan nizamın varlığı ile insanlar arasında daimi ilişkiler oluşur ve bir toplum meydana gelir.
32:29Dolayısıyla toplumun tanımı daimi ilişkiler yani fikir, duygu ve nizamın bir araya getirdiği insanların birlikteliğidir.
32:43Bundan dolayı bir toplum üzerine kalkınmışlık ve yükseklik ya da geri kalmışlık ve düşüklük hükmünü vermek ancak daimi ilişkilerine yani fikir, duygu ve nizamlarına hüküm vermektir.
33:01Bunun da aslı temin izah ettiğimiz gibi yine bir fikirdir.
33:07Zira fikirler, duygular fikirden doğar ve nizamlar da fikrin cinsinden olur ve bir fikre göre tanzim edilir.
33:17Yani toplumun kalkınmışlığının esası ve hakikati de sahip oldukları fikrin yüksekliğidir.
33:27İşte bundan dolayı nasıl ki insanın kalkınması fikri bir yükseliş ile mümkünse bir toplumun kalkınması da ancak fikri bir yükselme ile mümkündür.
33:41Dolayısıyla kalkınmanın doğru tanımı maddi ve ekonomik yükseliş değil ancak ve ancak fikri bir yükseliştir.
33:54Evet kıymetli kardeşlerim hem her bir insanın hem de tüm toplumların arzusu olan kalkınmanın vakaya intibak eden tek doğru tanımı onun fikri bir yükseliş olduğudur.
34:11Peki nasıl bir fikir insanların ve toplumların kalkınmasını ve yükselmesini sağlar?
34:18Kalkınmanın doğru tezahürleri ve görüntüleri nelerdir?
34:23Doğru kalkınma ve hatalı kalkınmanın farkı nedir?
34:27Sahih ve doğru bir kalkınmayı nasıl bir fikir ile gerçekleştirebiliriz?
34:33İşte tüm bu sorular cevabını vermemiz gereken sorulardır.
34:39Bu soruların cevapları ile kalpler daha bir mutmain olacak ve kalkınmanın vakasını idrak etmemiz ve tasavvur etmemiz daha da kolaylaşacaktır.
34:52Ancak bu haftalık süremizi doldurduk.
34:55İnşallah haftaya kaldığımız yerden devam edecek ve bu sorulara en doğru cevapları bulmaya çalışacağız.
35:04Şimdilik dersimizi burada sonlandırıyor ve haftaya buluşmak ümidiyle hepinizi Allah'a emanet ediyorum.
35:12Esselamu Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berekatuhu.

Önerilen