Birbirinden değerli edebi eserleri kaleme alan usta ellerin hikayesi “Yaşadığımız Günler” ile Ülke TV ekranlarına taşınıyor. Yaşadığımız Günler, pek çok esere imza atmış yazarları, şairleri, edebiyatçıları, ilahiyatçıları, düşünce insanlarını konuk ediyor ve hayat hikayelerini bizzat kendilerinden dinliyor.
Bambaşka dünyalara kapı açan edebi eserlerin yazarlarının hisleri, düşünceleri, bilinmeyen yönleri ve karşılaştıkları zorlukları bizzat kendilerinden öğrenen Yaşadığımız Günler, izleyenlerini merak dolu bir yolculuğa çıkarıyor. Okuyucusuna hayaller kurduran, kimi zaman güldüren kimi zaman ağlatan kimi zaman da eşsiz duygular yaşatan bu eserlerin yazarlarının hayalleri neydi peki? Onların hayat serüveni romanlardaki gibi mutlu sonla mı bitiyordu yoksa hüzünlü bir son mu?
Bambaşka dünyalara kapı açan edebi eserlerin yazarlarının hisleri, düşünceleri, bilinmeyen yönleri ve karşılaştıkları zorlukları bizzat kendilerinden öğrenen Yaşadığımız Günler, izleyenlerini merak dolu bir yolculuğa çıkarıyor. Okuyucusuna hayaller kurduran, kimi zaman güldüren kimi zaman ağlatan kimi zaman da eşsiz duygular yaşatan bu eserlerin yazarlarının hayalleri neydi peki? Onların hayat serüveni romanlardaki gibi mutlu sonla mı bitiyordu yoksa hüzünlü bir son mu?
Kategori
📺
TV ve DiziDöküm
00:00MÜZİK
00:30MÜZİK
01:001951, ikinci ayın 10'u.
01:20Öyle kaydetmişler nüfusa ama öyle mi değil mi tam emin değiliz ama yaklaşık o yıl doğduğumuz anlaşılıyor.
01:28Çünkü o zaman böyle hareketli bir yaşam yok.
01:37Ancak Ayaş'a bağlı bir köyde doğdum ben.
01:41Ayaş'a gittikleri cuma günü çarşısı olur Ayaş'a.
01:45Ancak cuma günleri o da ayda bir iki defa giderler.
01:49Gittikleri zaman nüfusa uğrarlar.
01:52Hatırladıkları günü yazdırırlar.
01:55Öyle bir doğumum 1951.
01:58Küçüklüğüm bu topraklarda geçti.
02:02Baş bereket Ankara'ya 40-45 km mesafede bir köy.
02:07Ama babam çiftçilik yapardı.
02:11Çiftçi bir ailenin çocuğuyum ben.
02:15Babam elleri tahta gibiydi.
02:21Ben elimi alırdım.
02:24Nasır bağlamış olurdu.
02:25Yani çalışmaktan böyle tahta gibi.
02:28Sertti elimi.
02:31Niye bunu söyledim?
02:32Hz. Adem nasıl tarım yapıyorsa öyle tarım yapıyorduk.
02:36Teknik, tekniğimiz arasında bir fark yoktu.
02:41Bir Kağan'ı arabası vardı.
02:43Ahşaptan montaj, tasarım yapılmış.
02:53Filmlerde falan zaten gözüküyor.
02:57İyi ki hayvan onlara koşuldu.
03:02Böyle buğday, arpa tarımıyla, hayvancılıkla uğraşılırdı.
03:07O küçük yaştan inisiyatifler alırdık biz.
03:13Yani tarlaya babamızla birlikte gider, ona katkı da yapardık.
03:178-9 yaşlarımızda, sırtımızda.
03:21Şimdi muda oldu, akım oldu.
03:23Herkesin sırtında bir çanta.
03:26Bizim çocukluğumuzda da sırtımızda ekmek çantamız olurdu.
03:37Kışın tabi okul dönemi.
04:06Çocukluk zaten komşu çocuklarıyla, oyunla geçerdi.
04:11Sokakta buluşurduk çocukken.
04:18Ama bir çocuk belli hem de bir şey var.
04:22Annem, bizde yalnızlık diye bir şey yoktu.
04:28İnsanlar birbirleriyle dostluk içinde yaşardı köyde.
04:33Kadınlar akşam olunca, sabahtan akşama gün doğar, gün batmazdı.
04:43O zaman, zaman çok bereketli algılanırdı.
04:48Sabahın saat 9-10'a kadar insanlar temel işlerini yaparlar.
04:52Ondan sonra kahvaltılarını yaparlar.
04:54Akşamları da, kış akşamları özellikle yaz akşamları yorgun olurlardı.
05:01Çok fazla hareketlilik olmazdı komşular arasında.
05:05Ama kışın kadınlar ellerinde fenerle, çocukların ellerinden tutarlar.
05:11Mutlaka bir komşuya giderler.
05:13Böyle bu, deveran eden bir ziyaret olurdu yani toplantı.
05:19Sosyalleşirler.
05:20Erkekler de köy odasında bir araya gelirler.
05:23Mutlaka nükteden bir iki kişi olur.
05:26Onlarla işte menkıbeler anlatılır, muhabbet, sohbet olurdu.
05:30Yalnızlık duygusu, yalnızlık kavramı hiç bilinmezdi yani.
05:35Çünkü yalnız değildi insanlar.
05:37Ben bir vesileyle İsviçre'ye gittiğimde, orada sosyal hizmet kurumlarında incelemeler yapıyoruz bir şeyde, İsviçre'de.
05:52Orada görevli hanım bize sunum yapan hanım dedi ki ya bu sizde de aile değerleriniz sağlam.
06:06Bizde dedi sorun çok fazla yani bizden edileceğiniz fazla bir birikim, bilgi olduğunu zannetmiyorum dedi.
06:15Bizde de burada tek ebeveynli aileler çok.
06:23Yaşlı kadınlar, yaşlılarımız kadın erkek evlat özlemi çekiyorlar.
06:31Torun özlemi çekiyorlar.
06:33Ne yapalım bir çözüm olur diye tek ebeveynli aileleri onlarla eşleştirme kararı aldık.
06:39Bir iki ay süreyle onları misafir ediyoruz.
06:41Fakat onlar gittikten sonra daha büyük yıkım oluyor.
06:48Çünkü onlara bağlanıyorlar.
06:49Şiddetli bir şekilde bağlanıyorlar.
06:52Ondan sonra daha büyük yıkımlar yaşıyoruz.
06:54Onun için sizde de kendi aileleriniz, sizde aile değerleri sağlam o bakımdan sizin şeyiniz, çelişkileriniz, sıkıntılarınız daha az demişti yani.
07:11İzlediğiniz için teşekkür ederim.
07:41İzlediğiniz için teşekkür ederim.
07:43İzlediğiniz için teşekkür ederim.
07:45İzlediğiniz için teşekkür ederim.
07:47Tabii biz çelik şomak.
07:53Yani küçük çobanlardık aslında biz.
07:56Evin evcil hayvanları, şeye, kaniye koştuğumuz, at arabasına koştuğumuz atlar, affedersin, öküzler.
08:06Küçük çocuklara emanet edilir, onlar otlatırdı.
08:12Dağlara götürürüz, çeşmelerin bulunduğu ortamlarda onları sulama mekanları olurdu.
08:21Dolayısıyla dağda onları otlatır, akşam da onları geri getirdik.
08:26Küçük çobanlardık yani.
08:29Ailemize böyle katkılar yapardık.
08:33Yani kadınlar hayatın içindeydi, doğrudan hayatın içindeydi.
08:38Bağda, bahçede, eşiyle birlikte, komşusuyla birlikte bazen imece olurdu.
08:44Yani evler ev birliğiyle yapılırdı.
08:46Herkes sıraya girer, çamurdan kerpiçler dökülürdü.
08:52Onların kalıpları vardı.
08:55On, on beş kişi sıraya girerler, taşıma elden ele olur.
08:59Ustalar elden ele kerpiçleri yerleştirdiler.
09:04Bir çırpıda evler yapılırdı yani.
09:09Ev kadını diye bir kavram yoktu.
09:12Herkes hayatın içinde, eşiyle birlikte, arkadaşıyla birlikte ya tarlada çalışmaya gider ya bağ bahçeye, daha çok yakında bağ bahçede kadınlar ya da hayvanlar olurdu.
09:29Onları sağmak için belli vakitlerde, belli vadelerde oraya ellerinde helkelerle, helke derdik onları derlerdi.
09:38Ev kadını kavramı bu model zamanlarda ortaya çıktı.
09:44Yani kentleşmeyle birlikte, modernleşmeyle birlikte, eğitim süreçlerinde yer alamamış kadınlar özellikle.
09:52Dolayısıyla dört duvar arasında kaldı.
09:55Adını da ev kadını dedik.
09:57Öyle bir unvan verdik yani.
09:59Yoksa kadınlar bizim kasabalarda, köylerde annelerimiz, bacılarımız, kardeşlerimiz idi yani.
10:06Ünvanlar uydu.
10:08Teyzelerimiz, halalarımız da ev kadını kavramıyla böyle karşılaşmışım.
10:15Şimdi ben biraz duyarlılığı fazla olan bir yapım var diyeyim, duyarlı bir insanım.
10:27Dolayısıyla daha çok gençlerle, çocuklarla ilgili tasavvurları, tahirleri önde oldu benim, önemli oldu.
10:39Ona uygun olarak da bir hayat mecaramız, yol çizgimiz oluşmuş oldu.
10:48Anne önemli bir kavram.
10:49Yani anne sıcaklığı.
10:51Biz de aile, herkes birbirine sevgi, saygı ortamında bir arada olurduk.
10:59Yani aynı sofraya da otururuz.
11:01Dedem hayattayken yirmi, yirmi bir kişiydik biz.
11:06Aynı evde, geniş aile, herkes aynı çorbaya kaşık sallardık yani.
11:15Bir şenlik havasında olurdu yani sofralarımız şenlik havası içinde olurdu.
11:21Belliğimde kalan annem komşuları ziyarete gider, akşamları komşu ziyaretleri olur yani misafirliğe gidilirdi.
11:33Sohbet için, muhabbet için ben çok küçük yaşta belliğimde kalmış, annemin dizine başımı koyardım.
11:43Annem de yumruğunu vururdu dizine, bu dizide ne var diye.
11:47Bu sıcaklığı ben hissederdim annemin dizinde çocukken.
11:53O hafızamda, hatıramda yer etmiş.
12:171950'li yıllar, mahrumiyet yılları demeyelim ama insanlar para pul belki çok yoktu ama para pula ihtiyaç da yoktu.
12:45Yani herkes mutlu, huzurlu bir yaşam sürüyordu.
12:50Ürettiğini tüketiyordu.
12:51Kardeşçe, dostane bir yaşam vardı.
12:59Ben ilkokulu bitirdikten sonra bir yıl süreyle ne yapacağımız?
13:05Acaba işte bir sanat eğilimi mi olacak?
13:08Bir yere sanat sahibi olsun diye gönderecekler mi?
13:12Yoksa köyde mi kalacağız?
13:13Çiftçilikten meşgul olacağız?
13:15Biraz bir tereddüt hali sanıyorum ailede oldu.
13:19Bu arada ben köy camisinde de hoca bize din dersleri veriyordu.
13:25İşte Kur'an öğretiyor.
13:27Her çocuk gibi biz de sabah akşam oraya camiye gidiyorduk Kur'an öğrenmeye.
13:34Sureleri öğreniyoruz çocuk yaşta.
13:36Süleyman hoca vardı.
13:40O biraz bize dikkat ediyordu.
13:45O bizim aileye bir telkinde bulunmuş.
13:50Şeye, imam hatibi verseniz diye.
13:56Öylece benim ailemde dedemin falan da manevi eğilimleri güçlü olan insanlardı.
14:04Onlar da hemen bunu önemsediler, benimsediler.
14:08Ben Ankara'ya işte şeyde şimdi Ankara Hastanesi'nin yanında diş hekimliği hastanesi var.
14:17Orası münavebeli Cebeci Ortakoylu'yla birlikte İmam Hatip Okulu'ydu.
14:25Oraya kaydımı yaptı ailem, babam.
14:30Bir ailem, Gülseren'de oturan bir akraba ailenin yanında da barındım ben.
14:36Bir yıl süreyle.
14:37Oraya gidip geldim.
14:39Öyle başladı İmam Hatip Okulu'na acıdan.
14:47İmam Hatip Okulu'na acıdan.
15:09Şimdi bizim İmam Hatip Okulu'nda daha sonraki yıllarda
15:19Mehmet Soyak diye bir hocamız vardı Kayser'inle.
15:25Necip Fazıl'ın da takipçisi yakın.
15:29Onunla yakınlık kurmuş bir öğretmen, felsefe hocası.
15:34Dolayısıyla bizimle ilgileniyordu çok.
15:39Sınav yaptığı zaman giyiliyor, bakıyordu göz ucuyla.
15:44Acaba sorunlara nasıl cevap vermişim?
15:47Bizimle özel bir ilgisi başladı.
15:51O ilgi, bizi de tabii öğretmenin ilgisi mutlu ediyordu.
15:58Dolayısıyla Mehmet Soyak bizim topluma katılmamıza,
16:02kültür sanat erbabıyla, çevresiyle yakınlaşmamıza vesile oldu.
16:09Kitapla bizi buluşturdu.
16:11Öğretmenin, bir öğretmen okuldan daha önemli çocuklar üzerinde etkili oluyor.
16:16Diyelim ki vasat bir öğrenci, öğretmen, sınıfta bir öğretmen vasat bir öğrenciye iltipat etse,
16:28takdir etse, tebrik etse ya da potansiyel bir öğrenciyi, zeki bir öğrenciyi tazir etse,
16:36o potansiyel öğrenci yolda kalabilir, başarısı kısıtlanabilir hayatta ama öbürü daha büyük hedeflere ulaşabilir.
16:48Yani öğretmenin tavrı okuldan çok daha önemli şeyde, eğitim hayatında.
16:56Ben onu böyle yaşayarak tatmış bir insanım.
17:01Bizim bu çocukluk dönemimiz, Erdem Bayezid, Sezai Karakoç, Necip Fazıl isimleri telaffuz ediliyordu.
17:09Bazen onlar, mesela Erdem Bayezid, bizim bir cemiyet binamız vardı Kızılay'da.
17:15Orada şiir üzerine sohbetler yapardı.
17:19Yani gençlere, çocukları bir araya getirirler orada.
17:22Sohbetler olurdu, bu sohbetlere katılırdı.
17:25Necip Fazıl'ın konferansları oluyordu.
17:27Konferanslara, bizi o doğrultuda uyardığı için oralara, konferanslara katılırdı.
17:36Kamidullah, Ankara'ya gelmişti mesela hatırladığım, Türk Hocağında konferansı vardı oralara.
17:43Yani konferanslarda, bu tür atmosferlerde insanlar bir değer yargısı, bir bilinç kazanıyor.
17:50Şimdi o ortamlar pek fazla yok yani.
18:25Darbenin olduğu gece, ben çocuktum 8-9 yaşlarında.
18:37Darbenin olduğu akşam, bizim okulun perdeleri, siyah perdeler takıldı.
18:44Çevre köylerden öğretmenler birbirleriyle haberleşmişler.
18:48Orada toplandılar, darbe gecesini maalesef öğretmenler kutladılar.
18:56Şeyde, yani vatandaş da, köylülerimiz de evlerine kapandılar yani hüzünle.
19:03Büyük bir hüzün çöktü insanlara ama öğretmenlerimiz de o gün kutlama yaptılar, o gece.
19:14Ben o geceyi öyle hatırlıyorum.
19:17Bir de kazası oldu şeyin Adnan Menderes'in.
19:20Londra'ya uçağa düşmüştü.
19:22Yani herkes böyle şeyden Ankara'ya dönüşünde büyük bir şey oldu, heyecan oldu.
19:29Buralarda heyecan oldu yani insanlar bulabildikleri araçlarla şeye koştular, Ankara'ya koştular Adnan Menderes'i karşılamak üzere.
19:38Erken Cumhuriyet döneminde toplum kendini kısmen baskı içinde hissetti.
19:51Dini hayat takibe uğradı, dile müdahale oldu derken toplum kendini kötü hissetti.
20:04Adnan Menderes toplumun sosyo-kültürel kimliğine tekabül ettiği için toplum tarafından büyük bir şeyle, heyecanla karşılandı.
20:16Toplum kendi kimliğini hissetti şeyde Adnan Menderes'i şahsında.
20:26Çünkü toplumları ayakta tutan temel dinamik moral değerler, moral değerler, güven duygusu.
20:38toplumu yöneten kadrolarla toplum arasında bir duygu beraberliği, düşünce beraberliği, hayal birlikteliği, düş birlikteliği olduğu zaman toplum kendini çok güvende hissediyor.
20:57Dolayısıyla müthiş bir bu inkişafa yol açıyor.
21:01Yani bunu daha somutlarsak Özal mesela Turgut Özal iktidara geldiğinde Türkiye ithalat yapamıyordu.
21:11Döviz rezervleri erimişti.
21:14Kuyruk, kıtlık Türkiye'nin temel sorunları halindeydi.
21:21Teddiş bir tarafta.
21:22Ama adam Turgut Özal topluma güven verdi.
21:29Gelecek düşü kurdurdu.
21:31Toplumun diliyle toplumla konuştu.
21:35Yani toplumun temel değerleriyle, sosyo-kültürel kimlikleriyle örtüşen bir dil kullandığı için toplum kendini iyi hissetti.
21:47Dolayısıyla müthiş bir inkişaf oldu.
21:50Haberleşemiyordu Türkiye.
21:54Biz o zaman medyada çalışırken, basında, PTT'ye giderdik liderlerle yaptığımız gezilerde.
22:02Yıldırım basın yazdırırdık.
22:05Öyleyken sıra beklerdik.
22:09Ama Türkiye'nin gayri safi millası vası değişmemişti.
22:12Adam Turgut Özal işbaşı yaptığında.
22:16Türkiye Haberleşme Teknolojisinde devrim yaptı.
22:18Bugün Türkiye, Batı Avrupa'dan belki daha önde haberleşme teknolojisinde.
22:25Türkiye'nin ihracatı 15-20 milyar doları geçmiyordu.
22:30Türkiye'ye ticareti, ihracatı öğretti.
22:33Bugün 250-300 milyar dolarlık bir ihracat düzeyine ulaştı Türkiye.
22:37Otoban kavramıyla tanıştı Türkiye.
22:41Bugün İstanbul-Ankara otobanını belki Türkiye bugünkü şartlarda yapmakta zorlanır.
22:47Ama o gün bunu başardı.
22:53Turizm gelirleri yok mesabesindeydi.
22:54Belki 25-30 milyon dolar düzeyinde ifade edilebilecek bir turizm geliri varken bugün 30-40 milyar dolarlık bir turizm geliri hasıl oldu.
23:10Yani toplu konut idaresi, kamu ortaklığı toplu konut idaresi de o dönemde kuruldu.
23:17Yani bunu bir ANAP iktidarını yücretmek ya da yermek için ifade etmiyorum.
23:24Bunlar Türkiye'nin gerçekleri, siyasi tespitler.
23:31Toplu konut idaresi de gene o dönemde kuruldu.
23:34Bak bugün Türkiye'de önemli bir ihtiyaca cevap veren bir aksiyon içinde toplu konut idaresi.
23:42Bu mutabakatla, yani halkla yönetici sınıf arasında hayal ve düşünce mutabakata çok önemli.
23:49Bu mutabakat olunca akılcılıkla birleşen rasyonel politikalarda uygulanırsa bu dinamizme dönüşüyor, inkişafa dönüşüyor.
23:59Japonya, Almanya, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra hızla geliştiler.
24:05Ekonomilerini büyüttüler, teknolojilerini geliştirdiler.
24:08Bu sadece o ülke halkların çalışkanlıklarıyla ilgili olmasa gerek.
24:13Orada halkın hayat felsefesi, hayat yorumuyla, yönetici elitin hayat yorumu, hayat felsefesi arasında mutabakat var.
24:20Bu mutabakat akılcılıkla birleşince dinamizme dönüşüyor.
24:25Yani bu psikolojik.
24:28İzlediğiniz için teşekkür ederim.
24:58İzlediğiniz için teşekkür ederim.
25:28çalışma ihtiyacı da duydum.
25:31Benim büyüklerim, abilerim sanayide atölyeleri vardı.
25:36Orada sanatkarlardı.
25:39Ben de bunların yanında bazen uğrardım öğrenciyken.
25:43orada bir edebiyat öğretmeniyle karşılaştım.
25:46dedi, sen nerede okuyorsun?
25:50İşte basın yayında okuyorum.
25:51Ya dedi, ben bir gazete sahibini tanıyorum dedi.
25:54burada çalışmak ister misin dedi.
25:58Benim de çalışma eğilim var bir gazetede, staj içinde olsa.
26:02Faruk Taşkıran diye bugün ticaret gazetesi sahibini aradı.
26:08Bir dedi, öğrencimiz var basın yayın öğrencisi.
26:12Gazetede çalışmak istiyor olabilir mi diye.
26:14Faruk Taşkıran da bilabedel çalışırsa gelsin demiş.
26:20Ben de hemen kabul ettim.
26:22Bilabedel yani karşılıksız çalışırsa buyursun gelsin demiş.
26:27Ben gittim.
26:28Çalışmaya başladım.
26:29Katkı yapıyorum.
26:32Haber oluşturuyorum.
26:33Bazen kendimce deneme türü yazı yazıyorum.
26:37Onu da baş yazı diye koyuyorlar falan.
26:41Biraz şey yaptı, alakadar olmaya başladı gazetenin sahibi.
26:45Sonra da ay sonunda bir zarfla bir miktar bana para da gönderdi.
26:49O benim meslek yaşamım.
26:52Başlangıcı oldu.
26:54Orada çalışırken tabii ben bu Milli Nizam Partisi'nin kuruluşunda falan
26:59o mecraya duyarlı bir insandım.
27:03Gençtim ben.
27:05Milli Nizam Partisi Selanik Caddesi'nde Ankara'da kuruldu.
27:10Yanımda da Anayasa Mahkemesi bir altta Anayasa Mahkemesi vardı.
27:14Kapatma davası açıldı.
27:15Biz de çocuk yaşta diyeceğimiz ilk gençlik döneminde
27:21o duruşmaları izliyorduk orada sokakta.
27:24Bir topluluk oluyor, birikiyoruz.
27:26İki apartman ileride partinin kuruluş merkezi var.
27:32Hemen aşağısında Anayasa Mahkemesi.
27:35Neyse orada bir takım oturumlar oldu.
27:38En sonunda Milli Nizam Partisi kapatıldı.
27:41Necip Fazıl Kısakürek'te Ankara'ya geldiğinde
27:45Necmettin Erbakan'ın bir siyasi aksiyonu başlamıştı işte.
27:52Onu Necmettin Erbakan'ın ziyaretinde
27:54ben de orada bulundum.
27:56Yani o görüşmede ikisi arasındaki diyalogda Erbakan Hoca çok özenli bir şekilde masasında oturuyordu.
28:06Ama üstad da zaten şey bir insan.
28:13Yani bulunduğu ortamda başkasının pek etkisi tesiri olmazdı.
28:21Necmettin Erbakan da çok şeyle, nasıl ifade etsem, çok saygıyla, özenle üstadı konuşmalarını dinliyorduk.
28:36Bir gazete konuşuluyordu aralarında.
28:38Necmettin Erbakan Hoca'nın bir gazete tahilü tasavvuru var.
28:45Üstad Necip Fazıl da bir gazete nasıl olması gerekir?
28:49Onunla ilgili düşüncelerini paylaşıyordu.
29:08Milli gazeteyi devreye soktular.
29:28Benim eğilimim oldu Milli gazetede.
29:30Şöyle oranın Ankara temsilcisi Abdullah Lelik'le diyalog kurdum.
29:36Oraya Milli gazetede çalışma isteğimi ilettim.
29:41Onlar da konuşmuşlar, beni davet ettiler.
29:44Ben Milli gazetede oradan, bugün ticaret değil de iş alemi diye başka bir gazetede de sonradan oraya geçmiştim.
29:53Orada çalışıyordum.
29:55Sonra Milli gazeteye geçiş yaptım.
29:58Necmettin Erbakan o zaman başbakan yardımcısı.
30:04Onunla muhatap olmaya başladım tabii.
30:07Türede olunca, Milli gazetenin Ankara temsilciliğinde muhabirliğe başlayınca,
30:14bir ziyaretimde uğradığımda bana bir konu başlığı verdi.
30:19Yani onu bir konu başlığı verdi.
30:23Onu bir yazıya dönüştürmemi, bir yazı hazırlamamı telkin etti.
30:30Ben onun telkin istikametinde o konuyu, bahsettiği konuyu telif ettim.
30:38Yazdım.
30:39Ondan sonra ertesi gün gazetede de yayınlandı tabii.
30:42Ondan bir güven duygusu hasıl etti anlaşılan.
30:47O ilk iletişim Erbakan hocayla.
30:51Ondan sonra bana hep güven duygusu içinde davrandı.
30:57Hatta o kadar ki yurt dışı seyahatleri falan olduğu zaman beni İstanbul'da gazetenin başına gönderiyordu.
31:04Yani Milli Gazete'ye git diyordu, orada bir şey olmasın.
31:10Yani bir yayın hatası olmasın.
31:15Bir şey olmasın diye.
31:17Ben bazen oradan, Ankara'dan, Erbakan Hoca yurt dışındayken İstanbul'a gittiğim oluyordu.
31:26Gazetede arkadaşlara katkı yapmak üzere.
31:29Onlar muhakkak işin ehli insanlardı ama Erbakan Hoca Milli Gazete'ye çok düşkün bir insandı.
31:37Çok hassastı.
31:40Her sabah şeyde, makamında biz Abdurrahman Dilipak'la birlikte Erbakan Hoca'ya uğruyorduk.
31:49Milli Gazete'nin birinci sayfasını adeta hangi başlıkla, manşetle çıkacak, hangi haberlere ağırlık verilecek,
31:57onları aramızda tartışıyorduk Erbakan Hoca'yla.
32:01Erbakan Hoca bir gün, bir sabah böyle görüşmemiz esnasında bir konuyu dikte ettiriyor Abdurrahman Dilipak'a.
32:13Abdurrahman Dilipak da nut alıyor söylediklerini.
32:16Fakat göz ucuyla takip ediyor.
32:19Çok zeki bir insandı Erbakan Hoca.
32:23Göz ucuyla takip ediyor.
32:25Belli ki hani bazı söylediklerini ıskalayarak geldi.
32:32Bir süre sonra hiddetlendi.
32:36Dedi ki Abdurrahman, Abdurrahman dedi.
32:38Söylediklerimin bir kısmını dedi, burada döktün dedi.
32:42Şimdi gazeteye gideceksin, yarısını da yolda dökersin dedi sen.
32:46Ne götüreceksin dedi.
32:48Gazete.
32:50Öyle bir.
33:21Gazete yazarları, editörleri yani gazeteye katkı yapan arkadaşları, yaz işlerinde görevli arkadaşları Ankara'ya davet etti Erbakan Hoca.
33:46O fotoğraf da medyada yer aldı ya.
33:53Yani gazetelere nasıl daha çok hız kazandırabiliriz, tirajını arttırabiliriz, etkinliğini arttırabiliriz anlamda bir istişare toplantısı.
34:05Biz yeni devir olarak çok siyasi münakaşalara, mücadelelere fazla şey yapmıyorduk yani, yer vermiyorduk diyelim.
34:18Yani çok politik, dile ağırlık veren bir gazete değildik.
34:24Daha çok düşünce ağırlıklı bir gazete olduğumuz için.
34:27Oysa siyasetçiler de, siyaset adamın da kendi siyasi hedefleri istikametinde kitleleri hareketlendirmek, heyecanlandırmak, şartlandırmak gibi bir tutkuları var.
34:42Bu doğal bir şey, tabi bir şey, yeni devir de bu beklentisine çok tekabül etmiyor.
34:49Bize serzenişte bulunuyor, dedi ki ya arkadaşlar siz aşağıda bir misali bir mücadele veriliyor, adeta bir savaş veriliyor.
35:00Siz de elinizi açmışsınız tepede, Allah'ım hangi taraf haklıysa onu kalip kıl diyen kişilere benziyorsunuz.
35:08Öyle bir sitem oldu bize.