İslami Şahsiyet "İçtihat ve Taklit"
- İçtihat ve taklidin vakıası
- İçtihadın önemi ve gereği
- İçtihadı kim yapabilir?
- Taklidin hükmü nedir?
- Taklit neye göre yapılır?
- Hangi durumlarda taklit yapılır?
- Müçtehit ile mukallit arasındaki fark nedir?
#İslamiŞahsiyet
- İçtihat ve taklidin vakıası
- İçtihadın önemi ve gereği
- İçtihadı kim yapabilir?
- Taklidin hükmü nedir?
- Taklit neye göre yapılır?
- Hangi durumlarda taklit yapılır?
- Müçtehit ile mukallit arasındaki fark nedir?
#İslamiŞahsiyet
Category
📚
ÖğrenmeDöküm
00:00Euzubillahimineşşeytanirracim
00:02Bismillahirrahmanirrahim
00:04Elhamdülillah
00:06Esselatu vesselamu ala resulillah
00:08emmâ ve ad
00:10Kıymetli kardeşlerim
00:11Bildiğiniz gibi İslami şahsiyet isimli bu programımızda
00:16İslami kültüre ait konuları ele alıyoruz.
00:20Bundan önceki derslerimizde
00:22Fıkıh usulüne dair
00:24Temel bazı konuları ele aldık.
00:27Bu haftada yine usule dair konulardan olan
00:31İçtihat ve taklit konusunu
00:34ana hatları ile işleyeceğiz inşallah.
00:37Tabi ilk olarak içtihat ve taklidin vakasını
00:42anlamamız gerekiyor ki
00:44bunların hükmünü anlayabilelim.
00:47Kardeşlerim malum Allah subhanehu ve teala
00:50gönderdiği Risaleti ile
00:53bütün insanlara hitap etti.
00:56Şer'i hükmün tarifi de bilindiği gibi zaten
00:59Şari'in hitabıdır.
01:01İşte bu hitabı duyan kimsenin
01:05onu anlaması ve iman etmesi
01:08inanan kimsenin de yine onu anlaması ve
01:13inandığı ile amel etmesi gerekir.
01:16Çünkü o nedir? Şer'i bir hükümdür.
01:19Bu nedenle Müslüman için asıl olan
01:23Şari'in hitabı olan Allah'ın hükmünü
01:27bizzat kendisinin anlamasıdır.
01:30Çünkü hitap doğrudan doğruya
01:34Şari'den Allah subhanehu ve teala'dan
01:37herkese yönelik bir hitaptır.
01:40Yalnızca müştehitlere veya alimlere
01:43yönelik bir hitap değil.
01:45Mükellef olan herkese yönelik bir hitaptır.
01:49Dolayısıyla hitabın gerektirdiği ameli
01:52yapabilmeleri için mükelleflerin
01:55bu hitabı anlamaları farzdır.
01:58Çünkü hitabı anlamadan o hitabın
02:01gerektirdiği ameli yapmak mümkün değildir.
02:05Bu sebeple Şer'i naslardan Allah'ın hükmünü
02:09çıkarmak, istimbat etmek yani
02:13içtihat etmek mükelleflere genel olarak farzdır.
02:20Yani içtihat mükelleflere genel olarak farzdır.
02:24İşte bundan dolayı mükellefte asıl olan
02:28Şari'in hitabından Allah'ın hükmünü
02:32bizzat kendisinin çıkarmasıdır.
02:34Çünkü mükellef bu hitabın muhatabıdır.
02:39Ki o da Allah'ın hükmüdür.
02:42Ancak kardeşlerim mükelleflerin
02:45vakasına baktığımızda
02:47nasları anlamada ve kavramada,
02:50öğrenmede, ilim ve cehalet açısından
02:54farklılık arz etmektedir.
02:56Bu nedenle herkes Şer'i delillerden
03:00Şer'i hükümlerin tamamını istimbat etme,
03:04çıkarma hususunda mazurdur.
03:07Yani herkes buna güç yetiremez.
03:09Dolayısıyla bu güç yetirememe bir mazerettir.
03:13Yani mükellef olanların tamamı
03:16müçtehit olmada mazeretli sayılırlar.
03:20Bütün mükelleflerin eğitimde, idrakta,
03:25anlamadaki bu farklı seviyelere sahip olmaları
03:29bizzat kendilerinin hitabı anlamada da
03:33farklı olmalarına neden olduğu için
03:36mazeretli sayılmaları
03:38içtihadı farzı kifaye haline getirmektedir.
03:44İnsanlardan bir kıspı müçtehit olduğu zaman
03:49diğerlerinden bu farziyet kalkar.
03:52Bu nedenle Şer'i hükümleri istimbat edecek
03:56müçtehitleri içlerinde bulundurmaları
04:00tüm Müslümanlar üzerine farz olur.
04:03Yani buna göre mükelleflerin vakası
04:07ve Şer'i hükümlerin hakikatinden dolayı
04:11Müslümanların içerisinde müçtehitler ve mukallitler
04:15olmalıdır ve tarih boyunca da hep olmuştur.
04:19Çünkü herhangi bir konudaki Şer'i hükmü
04:23doğrudan doğruya delillerden çıkarabilen kişi
04:27müçtehit sayılır.
04:29Bir meseledeki Şer'i hükmü bir müçtehide sorup
04:33öğrenen kimse ise nedir? Mukallittir.
04:36Soru soran kişinin soruyu öğrenmek
04:40amel etmek için sorması veya kendisi öğrenip
04:44başkalarına da öğretmek için sorması arasında fark yoktur.
04:48Şer'i hükmü bilip başkasına söyleyebilme imkanına sahip olan
04:54fakat müçtehit olmayan bir kimse
04:58kendisine yöneltilen soruya cevap vermesine rağmen
05:02mukallit sayılır.
05:04Yani mukallit demek cahil kimse demek değildir.
05:09Kişinin mukallit olması demek bizzat kendisi
05:13istimbatta, çıkarımda bulunmadan
05:17başka bir kişi vasıtasıyla Şer'i hükmü
05:22alması demektir.
05:24Aynı zamanda mukallit demek bir şahsı taklit eden kimse
05:30demek de değildir.
05:32Çünkü söz konusu olan şey şahıs değil, Şer'i hükümdür.
05:38Dolayısıyla müçtehit ile mukallit arasındaki fark şudur.
05:43Müçtehit Şer'i hükmü, Şer'i delillerden bizzat kendisi istimbat eder.
05:48Mukallit ise hükmü istimbat edeni bilsin ya da bilmesin.
05:53Şer'i hüküm olduğuna güvendiği sürece
05:58kendisi dışındaki bir kişiden istimbat edilen
06:02Şer'i hükmü alan kimsedir.
06:05İnsanlardan herhangi bir şahsın
06:09kendisine ait bir görüşünün alınması ise
06:13biraz önce zikrettiğimiz o meşru olan Şer'i taklitten sayılmaz.
06:18Yani falan alimin, falan düşünürün görüşü olması itibariyle
06:24bir görüşün alınması gibi olayların hiçbiri
06:28meşru olan Şer'i taklit sayılmaz.
06:32Hatta böyle bir şey ancak İslam dışı bir şey almak demektir ki
06:38bu da malum şeren, caiz olmayan bir husustur.
06:42Bir Müslümanın böyle yapması helal değildir ve doğru da olmaz.
06:47Çünkü Allah subhanehu ve teala bize kim olursa olsun
06:51Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemden başkasından
06:55hiçbir şeyi almamamızı emretmektedir.
07:00Zira Allah subhanehu ve teala
07:02وَمَا أَاتَاكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَحَاكُمْ عِنْهُ فَانْتَهُ
07:08Resul size neyi verdiyse onu alın, sizi neden yasakladıysa ondan da sakının buyuruyor.
07:15İnsanların kendilerine ait bir görüşünün alınmasını yasaklayan bizzat naslar da vardır.
07:23Mesela Buhari'de geçen hadis-i şerifte şöyle geçer.
07:27Allah subhanehu ve teala size ilmi verdikten sonra onu sizden söküp almaz.
07:33Fakat alimleri bitirerek ilmi sizden alır.
07:37Bundan sonra öyle cahil insanlar kalır ki onlardan fetva istenir.
07:43Kendi görüşlerine göre fetva verirler.
07:46Böylece bunlar saparlar ve diğerlerini de saptırırlar buyuruyor.
07:52Yani bu kendi görüşleriyle fetva verirler demektir burada bahsedilen hadiste bahsedilen.
08:00İstimbat edilen bir görüş, bu görüşü istimbat eden müçtehidin kişisel görüşü değildir.
08:09Nedir? Şer'i delillerden istimbat ettiği şer'i bir hükümdür.
08:15Dolayısıyla meşru olan taklit müçtehidin çıkardığı şer'i hükmü taklit etmektir.
08:25Kınanan yasaklanan şey ise bir insanın şahsi görüşünden kaynaklanan hükme göre amel etmektir.
08:34Çünkü şer'i hükmün yalnızca şer'i delillerden alınması gerekir.
08:39Şer'i hüküm şer'i delillerin dışındakilerden alınamaz.
08:45Buna göre şeriatın mübah kılmış olduğu taklit bir meseledeki şer'i hükmü çıkarmaya gücü yetmeyen kimsenin
08:56karşılaştığı meseledeki şer'i hükmü kendisine öğretmesi ve alması için konuyu şer'i hükmü bilen bir alime sormasıdır.
09:14Şer'iyata göre mukallit işte budur.
09:17Ve kıymetli dostlar biraz önce de zikrettiğimiz gibi iştihat farz-ı kifayedir.
09:24Herhangi bir zaman diliminin müçtehitlerden yoksun olması caiz değildir.
09:30Aksi takdirde tüm Müslümanlar o farzın terkinden dolayı günahkar olurlar.
09:36Yani çağlardan bir çağda bir veya daha fazla müçtehidin bulunması mutlaka gereklidir.
09:46Ve bu durumu iki yönden temellendirip izah edebiliriz.
09:50Birinci yöntem şer'i naslar Müslümanların iştihat etmelerini zorunlu kılar.
10:01Çünkü şer'i naslar mufassal formda yani tafsili ve ayrıntılı bir şekilde gelmemiştir.
10:09Hatta bazı meselelerde tafsili şekilde gelmiş olanlar da kat'i bir nas ile meselenin tüm detaylarını kapsamamaktadır.
10:20Örneğin miras ayetleri.
10:23Büyük ölçüde tafsilatlı bir şekilde gelmiştir.
10:27Ama bununla birlikte kelale gibi veya hacip gibi birçok meselede içtihat etmeyi gerektiren bir meseledir.
10:38Yani buralarda cüzi meseleler vardır.
10:42İşte müçtehidler bu meseleleri şer'i delillerden istibat ederler.
10:48Dolayısıyla naslar tafsilatlı şekilde ayrıntılı izahlarla gelmediği için
10:55anlaşılmaya ve kendisinden hüküm çıkarmaya, iştihat etmeye ihtiyaç duyduğuna delalet etmektedir.
11:06Bu naslar ile alakalı yöndür.
11:10Diğer yönden ise hükmün konusu olan meseleler ve hayatın vakaları sürekli değişmektedir.
11:17Yani yeni yeni gündeme gelen meselelerle ilgili hükümlerin de şer'i delillerden istibat edilmesi gerekir.
11:26Eğer yeni konular ve vakalar hakkında şer'i hükmü ortaya çıkarmak için çaba sarf edilmediğinde
11:34şer'i hükmün tatbik edilmesi mümkün olmayacaktır.
11:39O takdirde de İslam dışı hükümlerin alınma sorunu ortaya çıkar.
11:44Bu sebeple içtihat tüm zamanlarda ehil olan kimseler üzerine farzdır.
11:53Bazıları bu farzı yerine getirdiğinde diğerlerinden bu farziyet düşer.
12:01Zira her bir meselede Allah'ın indirdiklerine müracaat etme ve hükmü bizzat oradan almak
12:10ancak içtihatla mümkün olur ve ancak içtihatla tamama erer.
12:16Bundan dolayı kardeşlerim İslam içtihatı teşvik etmiştir.
12:21İçtihat edip isabet edene iki sevap.
12:24İki sevap isabet etmeyene sırf o içtihat faaliyetinden dolayı bir sevap verileceğini
12:31Nasrlar bize ne yapmıştır, beyan etmiştir.
12:34Keza yine ilk dönem Müslümanları bu düstur üzere hareket ettiler.
12:39Sahabelerin birçok konuda içtihatta bulunduğu, çeşitli meselelerde ihtilaflar ortaya çıktığı malumdur.
12:48Sahabe anadilleri Arapça olduğundan, Kur'an'ın muzulüne bizatihi tanık olduklarından ve
12:56dini doğrudan Allah Resulü Aleyhisselatu Vesselam'dan öğrendiklerinden dolayı
13:02bunların hepsi içtihada ehildiler.
13:05Ve ihtiyaç olduğunda hükümleri istimbat edebiliyorlardı.
13:10Sahabelerden sonraki dönemlere baktığımız zaman mezhep imamları ve öğrencileri,
13:17bunlar gibi müştehitlerin çok olduğu bir dönem geldi.
13:21Ve İslam tarihi uzunca bir dönem içtihatın en parlak dönemlerini yaşadı.
13:28Fakat kıymetli dostlar içtihat zamanla zayıfladı ve hatta ilga edildi.
13:36Dolayısıyla taklit Müslümanlar arasında, İslam toplumlarında yaygınlaştı.
13:42Bunun neticesinde o güne kadar istimbat edilmiş olan hükümler yeni ortaya çıkan,
13:50yeni gündeme gelen meselelere çözüm sunamaz hale geldi.
13:55Bundan dolayı İslam'ın dünyanın tüm sorunlarını çözen bir öncülük rolünü tekrar üstlenmesi
14:05ve insanlığı içinde bulunduğu karanlıklardan aydınlığa çıkarabilmesi için
14:11ümmet içerisinde yeterli seviyede müştehitlerin bulunması için
14:18içtihatın sürekliliği kaçınılmazdır, zaruridir.
14:22Evet kıymetli dostlar, şimdi içtihat ve müştehit nedir sorusuna gelecek olursak,
14:31içtihat, Arap dilinde sözlük anlamıyla külfet ve meşakkat gerektiren işlerden bir işin
14:40gerçekleştirilmesinde bütün gücünü sarf etmek demektir.
14:45Kelime anlamı olarak budur.
14:48Usulcülerin ıslahında ise içtihat, şer'i hükümlerden zannî çıkarımı istenen bir şeyde
14:58insanın daha fazlasını yapmaktan kendisini aciz hissedeceği ölçüde bütün gücünü sarf etmesidir.
15:09İçtihat, usulcülerin ıslahında bu şekilde tanımlanmıştır.
15:15Müştehit ise, kardeşlerim, içtihat niteliklerine sahip olan kimse demektir.
15:22Ve müştehit olan kimse de iki temel şart aranır.
15:27Yani usul kitaplarına baktığımız zaman müştehitlerle ilgili birçok şartlardan bahsedilir ama
15:32bunların hepsi aslında temelde iki şarttır.
15:36Bunlardan birincisi, müştehidin Arapça dil ve gramer
15:41yani sarf, nahiv ve belagat bilgilerinin yeterli seviyede olmasıdır.
15:49Bu dil ve gramerde yeterli seviyede denilen şey
15:53lafızların delalet yönlerini birbirinden ayırt edebilecek ölçüde
15:59Arapların bu dili kullandıkları koşullara, geleneklere, hitap biçimlerine hakim olmasıdır.
16:08Müştehidin bu şekilde dile hakim olması gerekir.
16:13Mesela lafızların delalet yönleri vardır.
16:17Mutabakat, tazammun, iltizam, müfret, mürekkep, külli, cüz'i, hakikat, mecas, mantık ve mefhum gibi
16:26bu lafızların delalet yönlerine vakıf olması gerekir.
16:32İkinci temel şart ise şer'i hükümlerin kaynak, kısım, ispat yolları ve delalet yönlerini
16:41tearuz, çelişki halinde tercih yollarını ve hüküm, istimbat etme yöntemlerini, usulünü,
16:50yine aynı şekilde nüzul sebeplerini, nasih ve mensuhu, mutlak ve mukayyedi gibi
16:57kitap ve sünnetin kısımlarını ve özelliklerini biliyor olmalıdır.
17:03İşte bir müştehidde bulunması gereken iki temel şart bunlardır.
17:10Yine kıymetli dostlar, müştehidler üç kısımdır.
17:15Yani pratik hayat vakasında üç kısım müştehid vardır.
17:21Bunlar mutlak müştehid, mezhet müştehidi ve mesele müştehidi olarak isimlendirilirler.
17:29Mutlak müştehid, fıkhın bütün meselelerinde hüküm istimbat etme,
17:36şer'i hüküm istimbat etme metotları ve gerektiğinde
17:41kaideler, usuller belirleme hususunda ehliyet sahibi olan kimsedir.
17:48Mutlak müştehid budur.
17:50Mutlak müştehidin her konunun hükmünü bilmesi anlamına gelmemektedir.
17:56Kast edilen bu değildir.
17:58Zira bu hiçbir beşer için söz konusu olamaz.
18:03Mutlak müştehidden kast edilen, müştehidin genel itibarıyla
18:09İslam şeriatının kapsamına giren birçok meseleyi
18:14araştırma, delillerden hüküm istimbat etme ve hüküm istimbat etme metotlarını
18:21temellendirmek kudretine, keyfiyetine, onu sahip kılacak bir donanımda olmasıdır.
18:29İşte kast edilen mutlak müştehid de budur.
18:34Meshep müştehidi ise kıymetli dostlar, usulde ve furuda bir meshep imamına tabi olan
18:43fakat o meshep imamının belirlemiş olduğu içtihat metodu ve kaideleri ışığında
18:51meselelerin hükümlerini genel hükümlerden kendisi istimbat eden, çıkartan kimsedir.
19:00Buna da meshep müştehidi denilir.
19:05Mesele müştehidine gelince, mesele müştehidi ise
19:09meselelerden herhangi bir meselede, yani bir tek meselede
19:13sahih bir araştırmayla kapsamlı bir bakış yapabilen
19:19fakat diğer meselelerde meshebine bağlı olduğu içtihatı taklit eden kimsedir.
19:27Mesele müştehidinin söz konusu meselede hüküm verebilmesi için
19:33ihtiyaç duyduğu o şer'i ve lugavi malumata sahip olması yeterlidir.
19:39İşte içtihat ve müştehidler ile ilgili genel hatlar bunlardır kıymetli dostlar.
19:47Taklit ve mukallit konusuna gelirsek sözlükte taklit demek
19:53düşünmeden bir başkasına uymak demektir.
19:57Şer'i anlamıyla taklit ise bağlayıcı herhangi bir delil olmadan
20:04başkasının sözü ile amel etmektir.
20:08Mesela ilim sahibi olmayan bir kimsenin bir müştehidin sözü ile amel etmesi
20:14veya bir müştehidin kendi gibi bir müştehidin sözü ile amel etmesi
20:20bunların hepsi birer taklittir.
20:23Ve şer'i hükümler hususunda taklit caizdir kıymetli dostlar.
20:30Şer'i hükümler hususunda taklit caizdir ve meşrudur.
20:35Allah subhanehu ve teala bilmiyorsanız zikir ehline sorun buyurmaktadır.
20:43Allah subhanehu ve teala bilgisi olmayanın kendisinden daha çok bir bilene sormasını
20:50bu ayet kerimede emretmiştir.
20:52Ve bu ayetin lafzı umumi bir lafızdır.
20:56Yani her ne kadar sebep hususi olsa da lafzın umumi olmasına itibar edilir burada.
21:04Burada zikir ehliyle işaret edilen her ne kadar ehli kitap olsa da
21:09ifade umumi gelmiş ve tüm ehli zikri kapsamını almaktadır.
21:15E Kur'an da bir zikir olduğundan ve Kur'an'ın isimlerinden biri de zikir olduğundan
21:21dolayısıyla Müslümanlar da zikir ehlidirler, ehli zikirdirler.
21:26Öyle değil mi?
21:27Rabbimiz ayet kerimede sana da insanlara gönderileni açıklayasın diye zikri indirdik buyuruyor.
21:34Böylece bu ayet bir meselede bilgisi olmayanın bilene sorması hakkında umumi bir yükümlülük içermektedir.
21:45Aynı şekilde kıymetli dostlar, Cabir radiyallahu anh'tan rivayet edildiğine göre
21:52malum meşhur bir rivayettir, hadistir.
21:55Adamın biri başında yara alıyor, sonra gusül alması gerekiyor
22:00ve arkadaşlarına teyemmüm alıp alamayacağını sorduğunda
22:04arkadaşları da teyemmüm alamayacağını suyla alması gerektiğini ona söylüyorlar.
22:10Ve adam da suyla gusül alıyor ve vefat ediyor.
22:14Bunun üzerine bu durum Allah Resulü Aleyhisselatu Vesselam'a bildirilince o şöyle buyuruyor.
22:19Ona teyemmüm yeterliydi, yarasına bir bez sarar ve üzerine mez ederdi.
22:25Sonra da bedeninin, vücudunun geri kalanını yıkardı.
22:30Madem bilmiyorlardı, niye sormadılar?
22:34Zira bilgisizliğin şifası sormaktır buyuruyor Allah Resulü Aleyhisselatu Vesselam.
22:41İşte böylece Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesselam
22:46hem sahabeleri hem bizleri şer'i hükmü öğrenme hususunda
22:52şiddetli bir şekilde yönlendirmiştir.
22:56Keza yine kıymetli dostlar Allah Subhanehu ve Teala
23:00sefere çıkmakla ilgili ayet-i kerime de şöyle buyuruyor.
23:04Onların her kesiminden bir grup dinde yeterli bir bilgi sahibi olmaya çalışmak
23:12ve seferden dönen topluluklarını uyarmak üzere geride kalmalıdır.
23:19Umulur ki sakınırlar buyuruyor.
23:22Şimdi burada alimlerinin ikazlarına, uyarılarına uymaları, tabi olmaları hususunda bir emir vardır.
23:30Taklit caiz olmasaydı bilenlerin uyarılarına uymak emredilmezdi.
23:37Dolayısıyla taklit caizdir ve meşrudur.
23:42Ancak kardeşlerim esas olan taklit değildir.
23:47Bunu tekrar önemine binaen altını çizerek söylemek istiyorum.
23:51Evet taklit caizdir, şer'i hükümler de meşrudur.
23:55Ancak esas olan taklit değildir.
23:59Zira İslam bizi ilmin dışında başka yollara ittiba etmekten nehyetmiştir.
24:08Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme.
24:14Çünkü kulak, göz ve kalp bunların hepsi ondan sorumludur buyuruyor.
24:20Bu ayette şeriatın meselelerinden her bir meselede asıl olanın ne olduğu açıklanmaktadır.
24:28Ayet bilgiye ulaşmayı emretmekte.
24:32Ve bilgi sahibi olmaksızın iddiada bulunmayı yasaklamaktadır.
24:38Şayet mükellef bir mesele hakkında kesin bilgiye ulaşamamışsa
24:44O meselede ne yapacaktır?
24:47Zanlı galibe ulaştıracak araştırmayı yapmak zorundadır.
24:50E taklit ise kişiyi ne ilme ne de zanlı galibe ulaştırır.
24:56Bu sebeple çoğu ulema iştihat yeterliliği bulunmayan,
25:02aciz ve zayıf kimsenin dışında taklidi caiz görmemişlerdir.
25:08Alimler fetvasını soruşturup aldığı fetvayı taklit etmeyi sadece ammi için caiz görmüşlerdir.
25:20Asıl olan hükümleri istimbat etmek için elinden gelen çabayı göstermezdir.
25:27Evla olan bu olmakla birlikte taklit de biraz önce zikrettiğimiz sebeplerle caizdir.
25:35İçtihat yeterliliği olmayanlar yani mukallitler ise iki çeşittir.
25:43Bunlardan birincisi muttebidir.
25:47Yani tabi mukallitte denilir.
25:50Nedir bu? Şer'i ilimler alanında belirli bir birikimi olmakla birlikte
25:57içtihada ehil olması için yeterli olmayan kimsedir.
26:02Böyle bir kimsenin tabi olduğu, müştehidin dayandığı delili bilerek taklit etmesi caizdir.
26:15Buna tabi mukallit denilir.
26:17İkincisi ise ümmidir.
26:20Yani buna da ammi mukallit denilir.
26:23Bu da şer'i ilimler alanında herhangi bir birikime sahip olmayan kimsedir.
26:30Böyle bir kimse imamın fetvasıyla yani tabi olduğu mezhebinin, imamı veya bir müştehidin, bir alimin fetvasıyla amel eder.
26:42Herhangi bir meselenin hükmünü sorduğunda ona haram, farz gibi meselenin fetvası verilir.
26:50O da ona göre hareket eder.
26:53İster tabi, ister ammi olsun, bir kimsenin haber vermesiyle olsa dahi öğrendiği sözün bir içtihat olduğu sabit olursa
27:05hangi müştehidin sözü olursa olsun mukallidin onu alması caizdir.
27:12Bir mesele ile karşılaştığı zaman konu hakkında müştehidlerin görüşlerini bilmiyor da
27:20yalnızca bir müştehidin görüşünü biliyorsa, sadece tek bir müştehidin görüşü kendisine ulaşmışsa
27:27bu müştehidin istimbat ettiği şer'i hükmü alması caizdir.
27:34Çünkü karşılaşılan herhangi bir meselede istenen şey müştehidlerin görüşlerini incelemek değil, şer'i hükmü almaktır.
27:42Böyle bir durumda kendisinden, o mukallitten tercih yapmasına yapılmaz, talep edilmez.
27:49Ancak bir çok müştehidin görüşünü öğrenir ve onlardan birini almak isterse
27:55o takdirde tercih yapmaktan başka çıkar yol yoktur.
28:00Bu tercih hükmün görünür çıkarlarına veya hevasına uygunluğuna göre yapılamaz.
28:08Burada mukallid için bu caiz değildir.
28:11Yani şu müştehidin şu görüşü var, bu müştehidin bu görüşü var, benim işime gelen, benim için kolay olan budur, ben bunu alayım.
28:18Bu şekilde yapılamaz.
28:20Zira şeriattan maksat, mükellefi hevasının arzu ve isteklerinden çıkarıp Allah'a sadık bir kul yapmaktır.
28:30Yani tercih kişiyi Allah ve Resulüne ulaştıracak şekilde olmalıdır.
28:38Zira Allah subhanehu ve teala ayet-i kerimede
28:43Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz onu Allah'a ve Resulüne götürün.
28:52Bir meseleyi Allah'a ve Resulüne götürmek demek ya Allah'ın sözüne ve Resulün sünnetine yani şer'i delille götürmek demektir.
29:01Ya da Allah ve Resulünün emrettikleri şeye götürmek demektir.
29:07Bundan dolayı mukalliklerin durumlarındaki farklılıklardan dolayı tercihler de farklılaşır ve farklı olur.
29:16Evet ammi bir kimse açısından genel tercih delilden sonra olandır.
29:23En iyi olan bilmek ve anlamaktır.
29:27Mukalliklerin tamamının tercihlerinde evla olan budur.
29:32Ama bilgi durumuna göre insanların yaptıkları farklı tercihler olacaktır.
29:38Bu gayet tabidir.
29:40Mesela alimlerden birisine güvenerek onun taklit ettiği bir kimseyi taklit eden kimse gibi bir ammi mukallitte
29:53taklit edenlerden anlayışına ve takvasına güvendiği kimselere olan o güvene binaen müştehiklerden birini taklit edebilir.
30:04Ammi bir kimsenin yaptığı bu tercih heva ve heves yönünden değil din yönünden, şeriat yönünden, şer'i hükümler yönünden yapılan bir tercihtir.
30:16Zira ne yaptı? Kendisinin alim bildiği, güvendiği bir kişinin ona güveni ve onun da diğer bir müştehide güvenmesiyle birlikte
30:27şer'i yönden güçlü olduğu, kuvvetli olduğu, iştahadının sağlam olduğuna binaen bu güvene binaen ne yaptı?
30:35Tercihini yaptı. İşte bu heva ve heves yönünden bir tercih değil, din yönünden yapılan bir tercihtir.
30:42Mukallit bir kimse fıkıh, hadis gibi derslere devam etmesiyle şer'i hükümleri ve delilleri öğrenir ve hükümlerle deliller arasında ayrım yapabilecek bir seviyeye gelebilir.
30:56Bu takdirde delili bilmesine binaen taklitte tercih yapar.
31:02Yani delilini bilmediği bir hükümle çeliştiği zaman delilini bildiği hükmü taklit eder.
31:11Böyle bir durumda olan kimse için delilini bildiği bir hüküm, delilini bilmeden aldığı bir hükme ne yapılır? Tercih edilir.
31:23Dolayısıyla mukallitte bütün bu hallerde bir delil gördüğü zaman delil olan sözü almalıdır.
31:32Çünkü kendinde daha kuvvetli bir tercih hali oluşmuştur ki bu da delildir.
31:39Yani mukallit keyfine göre çeşitli mezheplerin görüşünü alamaz.
31:44Veya her meselede kendine en kolay gelen mezhebin görüşüne göre de hareket edemez.
31:51Bilakis çeşitli hükümlerin delillerini bilmesi durumunda tercih yapması gerekir.
32:00Ancak kardeşlerim fiili hayatta Müslümanlar müştehidlerden birinin istimbat ettiği hükümleri taklit etmekte.
32:09Onları kendisine imam olarak almakta.
32:13Hüküm istimbatında, iştahatlarında takip etmiş oldukları metotları da kendilerine mezhep olarak kabul etmektedirler.
32:23Bugün vaka budur.
32:26Müslümanlar arasında Hanefi, Maliki, Şafii, Hanbeli veya Zeydi, Caferi gibi bir çok mezhep ortaya çıkmıştır.
32:35Bu mezheplere tabi olan Müslümanlar eğer bu müştehidlerin istimbat etmiş olduğu şer'i hükümlere tabi oluyorsa
32:46işte bu amelleri şer'idir ve meşrudur.
32:50Çünkü böyle hareket etmekle şer'i hükümlere tabi olmuş sayılırlar.
32:56Bu nedenle bütün mezheplere uymaktan, bu mezheplere uyan kimselerin mezhep imamlarının istimbat ettiği Allah'ın hükümlerine uyduklarını anlamak gerekir.
33:11Eğer mezheplere uymaktan bu şekilde bir anlayışın dışında bir anlam çıkartılırsa
33:18bu şekilde düşünen insanlar Allah'ın hükümlerini terk edip Allah'ın kulları olan şahıslara tabi olduklarından dolayı Allah'ın huzurunda sorumlu olurlar.
33:32Allah bizleri muhafaza eylesin ve bizleri sadece vahye tabi olanlardan ve en doğruya isabet edenlerden kılsın.
33:43Amin. Allahumme amin.
33:45Evet kıymetli kardeşlerim bu hafta da iştahat ve taklit konusunu ele aldık ve ana hatlarına değindik.
33:52Her zaman dediğimiz gibi işlediğimiz bu konuların detaylarını usul kitaplarından tedris etmelerini tüm kardeşlerimizin özellikle istirham ediyoruz.
34:05Ki İslami kültür konularında daha detaylı malumatlara sahip olunabilsin ki bu derslerden bu programlarında amacı zaten budur.
34:18Böylece bu hafta da dersimizi burada tamamlıyor ve hepinizi Allah'a emanet ediyorum.
34:24Esselamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berekatuhu.