• evvelsi gün
Döküm
00:30depositeduan Emre Tunçene
00:32Emre Tunçene
00:45Efendim. Merhaba.
00:47Tekrar Pazar Tekrar Beyaz TV
00:50ve tekrar Geçmişe Yürüyen Adam
00:52Bizler Geçmişte Yürümeyi
00:54Bizler Geçmişe Doğru Bugünden
00:57yürümeyi kendimize hayat tarzı yapmış insanlarız. Bugünü yaşıyoruz ve biz
01:04bugünün şahidiyiz. Bugün nasıl bir dünya, nasıl bir hayat bunu biliyoruz.
01:10Peki geçmişte yaşayanlar, geçmişi var edenler, geçmişte şu yolu dönemine
01:18göre Grand De Rue ya da Cadde-i Kebir ya da İstiklal Caddesi hangi adla
01:26anıyorsan an bulunmuş olduğun yüzyılın tüyosunu vermiş olursun bize o kadar.
01:32Bugün Beyoğlu'ndayız. Geçtiğimiz hafta birinci bölümünü yayınladığımız
01:38Beyoğlu'nun bu hafta ikinci bölümüyle karşınızdayız. Çok çalkantılı, çok zor
01:45ve bazen de çok güzel hatıralara sahiptir. Fatih Sultan Mehmet Han'ın
01:5122 Nisan 1453 Pazar akşamı 22 adet gemisini buradan Kasımpaşa'ya doğru
02:00karadan gemilerini yürüttüğünü biliyor musunuz? Fatih 22 Nisan'da buralara geldi.
02:07Bu arada buralar ormanlık bir alandı. Zaten şu caddenin adı Meşelik Caddesi,
02:15diğer taraf Sıra Selviler Caddesi. Selvileri ile meşe ağaçlarıyla burası yemyeşil bir yerdi
02:23ve Fatih Sultan Mehmet Han'ın ordusu ve gemileri tam olarak buradan karaya Kasımpaşa'ya doğru
02:32yürüdüler. Burası işgal yıllarında bütün dükkanlardan Yunan bayraklarının asılı olması
02:40olan ve Zito Venizelos diye bağırmayan esnafın dükkanına el konulduğu Türk esnafları hapse
02:49atıldığı caddedir. Burası iliklerine kadar işgali yaşamış bir caddedir. Buranın hikayesi
02:57ve buranın hatırası çok büyük. Allah bir daha bu millete ve Allah bir daha bu topraklara işgali
03:05göstermesin. Bizim İngiliz'e, bizim Fransız'a, İtalyan'a elbette tahammülümüz var. Başımızın
03:12üstünde ne demek buyursunlar gelsinler misafirimiz olsunlar, yesinler, içsinler,
03:18geçsinler ama işgal olunca bir dakika orası bambaşka bir nokta. Geçmişe yürüyen adam size
03:26bugünle dünü birleştirecek ve her şeyi anlatacak. Sizler hazırsanız e bizler de hazırız o halde
03:36bismillah diyelim Beyoğlu 2 Grand Rue de Pera ya da Cadde-i Kebir hangi isimle anıyorsanız anın
03:44burası güzeldir. Burası hakikaten batılılaşmak yolunda tanzimattan biridir. Adım atan Türkiye'nin
03:53Devlet-i Ali Osman'ın bir ne diyelim panoramik görüntüsüdür. Efendim geçmişe yürüyen adam
04:01Beyoğlu programıyla sizinle karşı karşıya olmaktan zevk duyuyoruz. Buranın adı Grand Rue de Pera
04:10veya Cadde-i Kebir. Ne zaman İstiklal Caddesi olmuş? Hadi gelin bu hikayeyi konuşalım.
04:17İkinci fotoğraf size bunu anlatacak program başladı.
04:361929 kışı çok çetin bir kıştır. Tıpkı 1620 yılında olduğu gibi.
04:45Öylesine zordur ki 1954'de bu arada zordur. Öylesine zor kışlar ki bunlar. Boğaz donmuş,
04:53boğaz ulaşımı bitmiştir. 20-25 gün boğazdaki gemiler hareket edemeyecek hale gelmiştir.
05:01Şu an 1929 kışını görüyorsunuz. Beyoğlu'nda Cadde-i Kebir'e yani İstiklal Caddesi'ne doğru
05:12görüyorsunuz. Cadde-i Kebir iki sene önce 1927 yılında İstiklal Caddesi oldu.
05:212024'den bahsetmiyorum. Şu an ekranda görmüş olduğunuz 1929'dan iki sene önce 1927 yılında
05:32caddenin adı değişti. Bir sonraki fotoğrafta onu göreceğiz hep birlikte. 1929 kışı.
05:40Taksim'de Taksim'e adını veren Taksim bölmek, bölüştürmek demektir ya. Hani geçtiğimiz haftaki
05:48Taksim 1 programında anlatmıştım. Yine bu binanın önünde anlatmıştım. Taksim bölmek demektir.
05:55Parçalamak demektir. Taksim burada bulunan su sarnıcının içinde bulunan suyun borularla
06:04Kasımpaşa ve Tophane bölgesine taksimi yapılır. Bu bina üzerinden yapılır. Buna maksem denir.
06:13Bölen, bölüştüren, parçalayan demektir. Maksem binasının hemen önünde tramvay yolu açılsın diye
06:23dönemin çalışanları kar kürümüşler ve yolun bu tarafına şu tarafına doğru karları bırakmışlar.
06:32Yani ama bir dakika buralarda tren rayı yok. Tramvay rayı yok. Tramvay rayı biraz daha ilerilere doğru şuralarda.
06:42Peki ama fotoğrafta ray görülüyor. Anlaşılan o ki o günlerde tramvay yolu Atatürk heykelinin sağından değil
06:52solundan ve şuralardan gidiyor. Olsa gerek ki hem rayı görüyoruz hem kar kürülen yerleri görüyoruz.
07:02İlerisi İstiklal Caddesi'ne doğru giden yol. İstiklal Caddesi 1929 yılında tam olarak böyle görülmektedir.
07:14Sevgili dostlar size burada yanıltıcı bir tarih bilgisi verdim farkına varmadan onu düzelteyim.
07:22İstanbul Boğazı teknik olarak asla donamaz. 1929'da donmadı. 1620'de donmadı. 1954'de donmadı.
07:36İyi ama donan İstanbul Boğazı yazdığınızda boğaz donmuş kar kütlelerinin üstünde insanlar var.
07:45Üsküdar'dan Beşiktaş'a Üsküdar'dan Eminönü'ne Sarayburnu'na insanlar yürüyerek gidiyorlar geliyorlar.
07:53Peki bu nedir derseniz söyleyeyim. İstanbul Boğazı saatte 6 millik bir akışkanlıkla dünyanın en akışkan sularından biridir.
08:05Dolayısıyla İstanbul Boğazı bu akışkanlıkla donamaz.
08:11Görmüş olduğunuz buz kütleleri donan Tuna Nehri'nden Karadeniz'e Karadeniz'den de akıntıyla Ege'ye doğru gelirken İstanbul Boğazı'na gelip yolu tıkamışlardır.
08:24Anadolu Hisarı ile Rumeli Hisarı arası 660 metredir dardır.
08:30Dev buz kütleleri gelmiş birbirine yapışmış ve kütleleri dondurmuştur.
08:37Donan İstanbul Boğazı değil donan Tuna Nehri'nden kopup gelen buz kütleleridir.
08:44Ve fotoğrafta 1954 diye gördüğünüz buz kütleleri üzerinde yürüyen insanların fotoğrafı ise Tuna Nehri'nden kopup gelen buz kütlelerinin üzerinde aslında yürüyorlar.
08:59İşte bu fotoğraf şu an gördüğünüz ve insanların üstünden basarak geçtiği buz kütleleri kar ise 1929'un kara kışından alıntıdır.
09:13Ben 74'lüyüm laf aramızda böylesine bir kara kışı.
09:18Hiç durmadan karın 15 gün yağdığını, yolların kapandığını, hayatın felç olduğunu hatırlıyorum 1987 kışı.
09:29İstanbul 1987 yılında da bir kış felcine uğramış her taraf metrelerce karla kaplanmıştı.
09:39Gelelim mi fotoğrafa tekrar takvimler 1929'u göstermekte.
09:46MAKSEM tarafının burasında kar var o tarafta ise tramvay rayları bulunmakta.
09:552024 güneşli bir tüyü aralık ayı güneşli bir aralık 1929 karlarla dolu boğazı donduracak kadar şiddetli karlarla dolu İstanbul.
10:1094 yıl 95 yıl arayla aynı açıdan çekilen iki farklı fotoğraf şu an karşınızda.
10:18Takvimler 1927 yılını göstermekte.
10:36Acı 1909'lardan hatta biraz daha eski 1897'lerden kalma Osmanlı'nın savaş tecrübesi 1922'de bitti.
10:471922'ye kadar bu topraklarda maalesef gülümseyen insan çok yoktu.
10:54Bu vatanı sevmekle gülümsemek ters orantılıydı.
10:58O günler o kaf kara günlerde bu caddedeki esnafın Yunan bayrağını dükkanının kapısına asmak zorunda olduğu günlerde
11:07Zito Venizelos diyerek her sabah yeminler ve antlar etmeyen esnafın dükkanına el konulma ve adamı hapse atma günlerinden sonra buranın adı bu uzun 1100 metrelik
11:22Taksim'le başlayıp Pera ile biten 1100 metrelik balık sırtının o kılçık kısmı gibi dümdüz duran bu caddenin adı Grand de Rue de Pera idi.
11:35Geçtiğimiz hafta kaçıranlar için bir kere daha söyleyeyim.
11:39Pera kelimesi aslında şehre ait olmayan karşı yaka demektir.
11:45Pera latincedir, Pera İtalyancadır, Pera Yunancadır.
11:51Pera kelimesi şehir olmayan demektir.
11:55Taşra olan banyo olan demektir ve burası da Pera'dır.
12:01Grand büyük demektir, Rue Fransızca cadde demektir.
12:06Grand de Rue de Pera büyük Pera caddesi karşı tarafın büyük Pera caddesidir 1100 metre.
12:14Osmanlı ise buraya Cadde-i Kebir demiştir yani uzun cadde.
12:20Buranın hatıraları kötüdür ve bu millet 1919'da Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a çıkmasıyla başlayan bir destan yazdı.
12:30Bu 1923'de Cumhuriyet'le madalyalandırıldı.
12:351919'dan 1923'e kadar olan bu zorlu süreçten sonra bu caddenin adı Kurtuluşumuza, Hürriyetimize, İstiklalimize binaen değiştirildi ve adı İstiklal Caddesi oldu.
12:56Şu an 1927 yılına ait bir fotoğraf görüyorsunuz.
13:00Durun merdivenin altına geçeyim.
13:02Şu an bir merdiven var.
13:04Ben o merdiveni tutuyorum merdivenden biri çıkmış tabelanın yukarıdaki tabelayı değiştiriyor.
13:13Yukarıdaki tabelada Grand de Rue yazmıyor.
13:18Cadde-i Kebir yazıyor.
13:20Cadde-i Kebir İstiklal Caddesi olarak değiştirildi.
13:25Ama tabelaya zoomlanıp bakılırsa caddenin adının İstiklal Caddesi olarak Arap harfleriyle yazıldı.
13:331928'in 1 Kasım'ında Harf İnkılabı yapıldı ve harfler değiştirildi.
13:42Aslında bizim kullandığımız alfabe 1928 1 Kasım'ına kadar Arap harfleri idi.
13:511928'de Latin alfabesi oldu.
13:55Bu yüzden 1927 yılında burada bulunan tabelanın üzerinde Arap harfleri yazmaktadır.
14:02Ve burası İstiklal Caddesi.
14:051927 öncesi Cadde-i Kebir olan cadde İstiklal Caddesi olarak isimlendirildi.
14:141927 burada bir halk kalabalığı bulunmakta.
14:19Halk burada durmuş.
14:21Tabelanın isminin değiştirilmesini görüyor.
14:25Önemli bir olay 1927-2024 üstünden geçen 97 yıl 2 ayrı fotoğraf şu an karşınızda.
14:50Beyoğlu'ndan bahsetmişken şu an bulunmuş olduğumuz yerin kritik durumundan, kritik halinden bahsetmemek olmaz.
14:59Şu an Taksim Palas adı verilen 7 katlı bir apartmanın önünde bulunmaktayız.
15:07Taksim Palas tarihi bir apartmandır.
15:10Yukarıda Raaf Orbay oturuyordu.
15:14Raaf Orbay Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda başbakanlık yapan Mondoras'a Mustafa Kemal Paşa'nın referansı ile katılımcı olarak katılan Hamidiye Zırhlısı kahramanıdır.
15:28Efendim hikayemiz aslında bizim Tokatlayan Han'da başlar.
15:33Şimdi burayı lütfen görün.
15:35Sonra Tokatlayan Han'a gittiğimizde buranın hikayesini sizlerle konuşacağız.
15:42Raaf Orbay burada üst katta oturuyordu ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuran insanların hayatının kurtuluşu tam olarak üst katta oldu.
15:57İyi ama nasıl?
15:59Programın ilerleyen zamanlarında, ilerleyen fotoğraflarında size tam olarak burayı anlatacağım.
16:06Birazdan.
16:1230 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondoros Ateşkes Antlaşması'nın 7. maddesi Türkiye'nin her santimini parsel parsel düşman işgalini açık hale getirdi.
16:33Bu 7. maddenin kendilerine vermiş olduğu yetkiye dayanarak şımarık ve küstah İngilizler, şımarık ve küstah Fransızlar, şımarık ve küstah İtalyanlar ve onların emir eri Yunanlılar İstanbul'u 16 Mart 1920'de işgal etti.
16:52Şu an 1920 yılına ait bir fotoğrafla karşı karşıyayız.
16:57104 senelik fotoğrafta bugün Fransız Kültür Merkezi olarak kullanılan bina o günlerde Fransız Büyükelçiliği ve görmüş olduğunuz askeri birlik General Desperey önderliğinde Fransız işgal ordularına mensup askerler Fransız Büyükelçiliği'ne gidiyorlar.
17:19Ne acı bir manzara değil mi?
17:21Şu an görmüş olduğumuz manzarayı dünya gözüyle Allah bu topraklarda yaşayan hiç kimseye göstermesin.
17:28Zira bu bir insanın ruhunu da kalbini de acıtmaya ziyadesiyle yeter.
17:35Şurada küstah küstah yürüyen Fransız askerlerinin küstah küstah bakan komutanı deklanşöre doğru ekranlara doğru bakıyor Fransız Büyükelçiliği.
17:49Bu arada bir bilgi daha vereyim mi?
17:51Sürekli Fransız Kültür Merkezi Fransız Büyükelçiliği diyorum ya aslında burası şehir dışı meşrelik sokağının önündeyiz.
18:00Taşra ormanlık bir arazi Sultan 3. Ahmet döneminde yani 1703-1730 yılları arasında 27 yıllık bir zaman diliminde burada bir pandemi hastanesi var.
18:15Burası şehir dışı burada hayat yok. Şehrin dışında karantina bölgesinde bir pandemi hastanesi kurulmuş.
18:24İşte o pandemi hastanesi Fransız Kültür Merkezi Fransız Büyükelçilik binası ve her şey.
18:331920'li yıllarda şuradan gördüğünüz şurada bu tarafa doğru yürürken gördüğünüz bu askerler aslında Fransız Büyükelçiliğine giden İstanbul'u işgal eden askerlerdir.
18:49Açı aynı açı maalesef görüntü insanın ruhunu ve moralini bozan bir görüntü.
18:58Allah bir daha bu millete ve bu topraklara işgal adı verilen o kötü gerçeği göstermesin.
19:05Bu topraklarda Türk askerini ve Türk polisini yürürken görmek bize gurur ve moral verir.
19:131920 yılında 104 sene önce tam olarak şurada Fransız askerleri bu toprakları işgal etmek için gelen Fransız askerleri yürürken görüyoruz.
19:27Ve Büyükelçiliğe gidiyor 104 yıl arayla aynı açıdan çekilen iki fotoğraf şu an karşınızda.
19:47Hadi gelin 66 sene öncesine gidelim.
19:49Takvimler 1958'i göstermekte.
19:52Adnan Menderes döneminin son iki yılındayız ve burada bir ağa cami var.
19:58Beyoğlu boyunca var olan pek çok camiden geriye kalan tek cami ne oldu ki o camilere?
20:06Bir kısmı yıkıldı, bir kısmı ihaleyle başka işler için kullanılmaya başlandı ve elimizde bu bölgede kalan tek cami ağa cami.
20:18Ve 66 sene önce çekilen bir fotoğraf.
20:22Muhtemelen fotoğrafı çeken kişi hangi amca hangi dede bilmiyoruz ama fotoğrafı çeken kişi camiyi çekmiyor.
20:32Zira caminin bahçesinin üç tane penceresi görülüyor fotoğrafta cami çekilmemiş.
20:41Muhtemelen yanındaki iş hanını çekmek için biri bu fotoğrafı çekmiş.
20:46Açı aynı açı, görüntü aynı, cami aynı 1958.
20:53Günümüzden 66 sene önce ağa cami tam olarak böyle görülüyordu.
21:00Peki bu ağa kim?
21:02İkinci Beyazıt devrinde burası Galata, Galat 100.
21:07Sütçüler demek İtalyanca ya da yüksek merdivenli sokaklar demek Latince hangisi doğruysa bilmiyorum.
21:17Galata bölgesinde bir Enderun mektebi açıldı.
21:21Galata ayrı, saray Enderun mektebi.
21:26İkinci Beyazıt'ın emriyle Gül Baba'nın tekkesi üzerine açıldı.
21:30Bu Galata Sarayı Enderun Mektebi'nin ya da Abdülaziz dönemindeki Mektebi Sultani'nin müdürü olan, ilk müdürü olan Hüseyin Ağa iki tane cami yaptı buraya.
21:44Biri okulun önüne maalesef yıkıldı, diğeri buraya.
21:49Bu cami ağa caminin tam adı Hüseyin Ağa camidir.
21:55Rahmetli Necip Fazıl Kısakürey'in Seyyid Abdülhakim Arvasi Hazretleri'yle ilk defa görüştüğü yerde ayrıca bu camidir.
22:05İstiklal Grantleru Cadde-i Kebir ne diyorsanız deyin,
22:091100 metrelik bu caddenin 66 sene önceki hali de fotoğrafta gördüğünüz gibi,
22:16bugünkü hali de şu an gördüğünüz gibi.
22:20Takvimler 2024'ün son günlerini, aralık ayını gösterirken 1958 yılındaki 66 sene önceki görüntüsünün aslında çok da fazla bir farkı yok.
22:33Sizi 1958-2024 66 yıl ara ile aynı açıdan çekilen iki farklı fotoğraf ama aynı açı ile baş başa bırakıyorum.
22:50104 sene önce takvimler 1920'yi göstermekte, bakmayın gülümseyerek anlattığıma.
23:07Sizi görüyorum ve size hitap ediyorum diye gülümsüyorum.
23:10Yoksa ne kadar acı bir fotoğraf, ne kadar kötü bir fotoğraf.
23:15Tam olarak şurası, Rumeli Hanı'nın önü.
23:20Demek ki burada bir tramvay durağı vardı o zamanlar.
23:24Şu anda tramvay durağı var fakat hemen arkada bulunan Ağa Camii'nin oraya tramvay durağı alınmış.
23:32Önceden buradaymış.
23:33Şimdi arkamdan geçecek olan tramvay demek ki fotoğraftan anlaşıldığına göre 104 sene önce burada durması gerekiyordu.
23:44Durmadı, geçti gitti.
23:47Şimdi durdu.
23:48Onun durağı orası, burası değil.
23:51Neden değişmiş 30 metre 40 metre gitmiş bilmem ama burada olması gerekiyor.
23:58Burada insanlar, tam olarak burada insanlar tramvaya binerken şurada maalesef yazıklar olsun ki
24:07burada, şurada bir düşman askeri, bir işgal askeri hem tramvayı hem insanları kontrol ediyor, denetliyor.
24:19Şurada ise fesli bir dede, paltosu var fesi var yani baya kallavi görülen bir dede tramvayı bekliyor.
24:28Ve tam olarak tramvay burada ve tam olarak takvimler 104 yıl önceyi 1920'yi göstermekte.
24:371920, 1921, 22 İstanbul için kayıp yıllar ve İstanbul'un işgal yılları.
24:47Ve İstanbul'un işgal yıllarını buram buram genetik yapısına kadar bu cadde hissetti.
24:57Burası her tarafıyla işgale açık olan bir bölgeydi ve maalesef bu tramvay Türkiye'nin,
25:05Osmanlı'nın başkenti İstanbul'unda Dersaadet'te bir tramvaya binen ki Rumeli Hanı'nın önünde duruyor tramvay.
25:15Şurada insanlar binmeye çalışıyor, bir işgal askerinin bu hadiseye dahil olması bizim gerçekten canımızı acıtıyor.
25:25Fotoğraflar iyi ki var. İyi ki bu bölge, iyi ki bu destansiyon neler yaşamış, başından neler geçmiş görebiliyoruz bu fotoğraflar eşliğinde.
25:38Biz hep diyoruz ya, fotoğrafları yan yana koyacağız, o fotoğrafların üzerine basa basa düne bugüne ve yarına gideceğiz efendim.
25:48Takvimler 2024. Görüntü budur. Böyle kalmaya devam eder inşallah.
25:57Takvimler 1920. Bu fotoğrafın şu an görmüş olduğumuz görüntünün 104 sene öncesi.
26:05Acı, işgal dolu İstanbul'un her santimenin işgale uğradığını gösteren bir tablo.
26:12Sizi acı tabloyu ve bugünü gösteren 104 yıl aralı iki fotoğrafla baş başa bırakıyor.
26:26Takvimler 1962'yi göstermekte. 2024'ten sayaca geriye doğru sayarsak, 62 sene önce Amerika Birleşik Devletleri uzaya bir alet göndermiş ve bu alet uzaya gitmiş.
26:50Ama bir dakika 21 Temmuz 1969 tarihindeki Neil Armstrong'un yapmış olduğu insanlığı yolculuk değil.
27:007 sene önce 1962 tarihinde insansız araçlar uzaya gitmişler gelmişler.
27:09Peki bu araç ve bu anlattıklarımla Beyoğlu'nun ne alakası var?
27:141962 tarihinde Amerika bu aracı uzaya gönderilen ve uzaydan geri gelen bu aracı müttefiklerine NATO üyesi olan ülkelere tek tek gönderdi ve sergiletti.
27:30İşte o alet burada bulunan alet. Tam olarak buraya koymuşlar ve gelen insanlar, giden insanlar bu aleti görüyorlar.
27:42Burası Beyoğlu, insan kalabalığıyla meşhur Beyoğlu.
27:46Bir de bir şey söyleyeyim mi? Biz böyle net ve akmadan hiç durmadan anlatıyoruz ya, hayır hayır önümüzden gelenler geçenler arada durduruyoruz sürekli.
27:57Yani bir fotoğrafı belki de 5-6 defa kese kese size anlatıyoruz. O kadar fazla bir yoğunluk var.
28:04Bu yoğunluğun içine başka nereye konulabilir ki insanlar görsün bu aleti diye işte buraya konulabilir.
28:13Ve tam olarak şuraya bir yere konulmuş ve insanlar gelip geçerken Amerika Birleşik Devletleri'nin uzaya gönderdiği insansız ama insansız aracı buradaki insanlara sergileyecekler.
28:29Bu burada şu an 62 sene önce gördüğünüz ve şurada insanlara sergilenen bu makineden 7 sene sonra 21 Temmuz 1969 tarihinde Neil Armstrong'la beraber uzaya insan çıkartması yapacağız.
28:50Ve o günden bugüne insanlar sürekli uzaya gidip gelecekler.
28:5662 yıl arayla aynı açıdan çekilen iki farklı fotoğraf 1962-2024 aradan geçen yarım yüzyıldan fazla bir zaman dilimi iki farklı fotoğraf şu an karşınızda.
29:27Hatırlayın lütfen programın başında size Taksim Palas Apartmanı'nın önünde Rauf Orbay'ın evi burada 7. katta ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu aslında bu apartmanla ilişkilidir.
29:44Hikayesi birazdan demiştim ya işte hikayesi burada Tokatlayan Han'da.
29:50Efendim takvimler 15 Mayıs 1919 Perşembe'yi göstermekte Yunan birlikleri İzmir'i işgal etmiş ve tam o gün Yunanlıların İzmir'i işgal ettiği gün İstanbul'daki İngiliz istihbarat subayı
30:06Yüzbaşı John Godolphine Bennet mavi gözlü bembeyaz tenli upuzun boylu yakışıklı bir İngiliz subayı John Godolphine Bennet İstanbul'daki İngiliz askerlerinin şerefine bir yemek tertip eder.
30:21Bu yemeğe Yıldız Sarayı da davetlidir.
30:24Elbette ve tabii ki Türkiye'nin bir kısmı işgale uğradığı gün devletin padişahı bu davete katılacak değildir.
30:34Ama devlet gereği katılmak durumundadır ve bu yüzden damadı büyük kızı Ulviye Sultan'ın eşi olan damadı İsmail Hakkı Oktay Bey'i sarayı temsilen bu resepsiyona gönderir.
30:49İsmail Hakkı Bey yan yana Ankara'ya isimli kitabında hatıralarında şöyle söyler.
30:56Ben Tokatlıyan Han'da tam olarak şurası Tokatlıyan Han'ın üst katındaki balo salonunda İngiliz ordularının şerefine verilen resepsiyonda sarayı temsilen bulunmaktaydım.
31:10Sarayı ve padişahı temsilen bulunan İsmail Hakkı Bey üç kata çıkmış.
31:16Congo Dolphin Bennet yakışıklılığının ve 22 yaşında gencecik bir yüzbaşı 22 yaş ve yüzbaşılık zor rakamların birleşmesi, zor kavramların birleşmesi kafalar dumanlanmıştır.
31:33İçilen alkolün etkisiyle sarhoşluk baş göstermiştir.
31:38Congo Dolphin Bennet etrafındaki hanımlara da biraz hava olsun olsa gerek sanırım demiştir ki ben yarın yani 15-16 Mayıs 1919 Cuma'dan bahsediyor.
31:52Ben yarın başında Mustafa Kemal Paşa'nın da bulunduğu 36 kişilik askeri heyete vize vereceğim.
32:02Onlara izin vereceğim ve Samsun'a çıkmalarına müsaade edeceğim.
32:08Vize vermek, pasaport, Samsun.
32:12Dostlar Türkiye santim santim işgale uğramış.
32:18İstanbul'dan gemi ile Samsun'a çıkmak için bile pasaport ve vize gerekmektedir.
32:25Çünkü İngiliz topraklarında geziyorsun.
32:28Hep diyoruz ya Allah işgali göstermesin diye.
32:31İşgal olduğunda Beyoğlu'ndan Karaköy'e bile İtalyanlardan ve Fransızlardan izin almadan geçemiyorsun.
32:39Ben diyor yarın Mustafa Kemal isminde bir Türk generalinin emrinde 36 kişiye vize vereceğim.
32:48Ve onlar Samsun'a çıkacak fakat çıkamayacaklar.
32:52Zira İngiliz Malaya zırhlısına emir verdim.
32:57Karadeniz'de bu vapuru Mustafa Kemal Paşa'yı, general Mustafa Kemal'i ve yanında bulunanları taşıyan vapuru Malaya bulacak ve batıracak der.
33:12Bunu duyan padişahın damadı iki saat sonra başım ağrıyor der.
33:17Ve saraydan ve tokatlayan hanın üç katındaki resepsiyondan çıkar, fatona atlar, Yıldız Sarayı'na gider.
33:25Sarayda bulunan kayınpederi Sultan Vahdettin'e, Mustafa Kemal'in ve Türkiye'yi kurtaracak olan ekibin Bandırma Vapuru'nda Karadeniz'de batırılacağını duyduğunu söyler.
33:37Vahdettin der ki bu ciddi bir olay, bunu mutlaka Mustafa Kemal Paşa'ya bildir, tedbirini alsın.
33:44Ama Mustafa Kemal Paşa'ya söyleme, onun evi aranıyordur, istihbarata yakalanma, ona bu haberi verecek olan bir arkadaşına git.
33:54O arkadaşın söylesin.
33:56Bunun üzerine İsmail Hakkı Oktay gece yarısı işte bu caddenin başında bulunan size gösterdiğim Taksim Palas apartmanının altı ya da yedinci katında oturan Rauf Orbay'a gider.
34:07Duyduklarını harfiyen anlatır ve bir suikasti engeller.
34:14Takvimler 16 Mayıs 1919 Cuma'dır.
34:18Yıldız Hamidiye Camii'nde Sultan Vahdettin'le beraber Avni Paşa, Naci Paşa, Ali Fuat Bey, Mustafa Kemal Paşa beraber Yıldız Hamidiye Camii'nde namaz kılarlar, Cuma namazı kılarlar.
34:30Ardından muvaffak ol paşam nidalarıyla Mustafa Kemal, Yıldız Hamidiye Camii'nin bahçesinde bulunan fayton atlar ve Galata Rıhtımı'na gelir.
34:41Galata Rıhtımı'nda faytondan indiğinde onu ellerini açık birinin beklediğini görür.
34:50Ellerini açmış demek gidiyorsun he kardeşim diyen kişi Rauf Orbay'dır.
34:57Rauf Orbay, Mustafa Kemal'e sarılır ve kulağına bir gece önce İsmail Hakkı Oktay'dan duyduklarını anlatır.
35:07Bunun için Mustafa Kemal Paşa 3 gün süren Samsun yolculuğuna çıkar.
35:14Aslında bu yolculuk 2 gündür.
35:1618 Mayıs'ta bitmesi gereken Samsun yolculuğu 19 Mayıs'ta bitmiştir.
35:22Zira Mustafa Kemal Paşa Bandırma Vapuru Komutanı İsmail Hakkı Bey'e, İsmail Hakkı Durusu'ya demiştir ki
35:31Bombalanmaz, suikaste uğrama ihtimalimiz var.
35:34Bu yüzden dosdoğru gitme, kıyıya paralel git.
35:3920-30 metre kıyıdan paralel bir biçimde giden Bandırma Vapuru yolu 1 gün uzatmıştır.
35:47Ama 19 Mayıs 1919 Pazartesi günü sabah 8.30'da Mustafa Kemal ve 36 vatan evladını Samsun'a ulaştırmıştır Bandırma Vapuru.
35:59İşte hikayemiz Tokatlayan Han'da başlayan Taksim Palas'ta biten Kurtuluş Savaşı'nın aslında bilinmeyen hikayesi budur.
36:07Kaynak vereyim mi? Tabii ki vereyim.
36:10Mustafa Kemal Paşa'nın yazmış olduğu 1927 baskılı Nutuk'ta, Nutuk kitabında
36:18Mustafa Kemal Paşa beni ve Bandırma'dakileri ölümden padişahın damadının verdiği haber kurtarmıştır.
36:28Tedbirimizi aldık, kıyıya paralel gittikler.
36:31Bir dahakine Tokatlayan Han'dan geçerken mutlaka Türk İnkılap tarihini, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu bir kere daha düşünün.
36:40İstiklal Caddesi'nin başında başladığımız ikinci bölümün başı Galatasaray Enderun Mektebi'nin olduğu yerde bitti.
37:02Allah fırsat ve ruhsat verirse bundan sonraki hafta üçüncü bölüm ve Galata'ya doğru inen bölümü size göstereceğiz.
37:11Bizim hep dediğimiz bir şey vardı, bizim bir iddiamız var.
37:15Bu iddia şu, size bugüne kadar hiç görmediğiniz yerleri göstermek gibi bir iddiamız yok.
37:24Bizim size bugüne kadar bin kere gördüğünüz, baktığınız ama göremediğiniz, öyle diyelim.
37:32Baktığınız ama göremediğiniz ya da gördüğünüz ama bakmadığınız detayları göstereceğiz.
37:39Burada milyon kere gelmişsinizdir.
37:42İstanbul'da yaşayıp da burayı görmeyen, buradan yürümeyen yok gibidir.
37:47Ancak burası bakılıp görüldüğünde fark edilebilecek pek çok detayı olan bir yerdir.
37:54Galata Bölgesi, İstiklal Caddesi Bölgesi, Beyoğlu Bölgesi programının ikinci bölümünün sonuna geldiğimizde size şunu söylemek istiyorum, rica ediyorum.
38:07Ne olur gelin, bu toprakları, bu bölgeleri ne olur seyredin, güzelliklerin farkına bizimle birlikte olun.
38:17Sizler evlerinizde, bizler arazide, tarihin yaşandığı yerde, tarih üzerinde yürümeye, geçmişe doğru yolculuk yapmaya devam edeceğiz.
38:29Geçmişi yürüyün adam, bitti.